BOYARIZ PARLATIRIZ
Mini mini birler..Okulun kapısı ardına kadar açılmış Attila’yı büyük bir serüven bekliyordu.
’’Erken yatarım
Erken kalkarım
Bir yumurtayı,
Sütle çarparım.
Sabah olunca,
Karnım doyunca,
Çantama kitap,
Kalem koyunca .
İster yaz olsun,
İster kara kış,
Haydi okula ,
Tıpış da tıpış.
Okul başladı artık Çizgi resimler kuru boyayla renkleniyor, dik,yatay,eğik çizgiler beyaz sayfalarda yerini alıp daha sonra harflere evriliyordu .Her gün küçücük boyu ve kocaman okul çantasıyla okulun yolunu tutan Attila ilk Cin Ali ile tanışmıştı.O’da tıpkı beyaz deftere çizdiği çizgiler gibi narindi.Cin Ali okula başlıyordu.Atı ve topu vardı.Bundan iyisi daha ne olabilirdi ki?...Okula başlamıştı işte .
"Daha dün annemizin,
Kollarında yaşarken.
Çiçekli bahçemizin,
Yollarında koşarken
Şimdi okullu olduk.
Sınıfları doldurduk.
Yaşasın okulumuz.
Yaşasın sınıfımız."
Attila’nın iki çantası vardı artık.Biri okul çantası biri okul sonrası çantası.Okuldan çıkar eve gelir,kıyafetlerini değiştirir.Gün kararmadan okul sonrası çantasını alır evden çıkardı. Her zamanki yerine varır sessizce beklemeye başlardı çantasını önüne açarak...Gelip geçenler oldukça da bir
Melodi edasıyla;
-Boyarıııız!...parlatırırıııız!...derdi büyük bir öz güvenle..
Attila hayallerini ve geleceğini okul sıralarından itibaren boyayıp parlatmaya başlamıştı.Boya sandığında siyah ve kahverengi boya vardı yalnızca .Okul çantasında ise gök kuşağının renkleri...Soğukta gözlerinde çiğ tutan damlalarda bu yedi renk hakimdi .
Kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi, lacivert ve mor . Atatürk ’e sözü vardı; Ey bu günlerimizi sağlayan Ulu Atatürk!...Açtığın yolda, kurduğun ülküde, gösterdiğin amaçta hiç durmadan yürüyeceğime ant içerim. Ne mutlu Türk’üm diyene.
Ve Atasının izinde yürümeye devam ..Kararlı ve çevik her zamankinden daha çok..Yolun açık olsun Attila!...
YORUMLAR
Cümleler hayatın en renkli tablolarından birini bizlere sunuyor. Bir çocuğun adımları, bir peri gibi, hayallerini gökyüzüne yansıtarak yürüyor. Her sabah yeni bir umutla aydınlanan gökyüzü, o yüreğin en derin köşelerinde filizlenen umutların yansımasına neden...
Bir sihirbazın şapkası çanta, her açıldığında birer mucizeyle doluyor. Gökkuşağının yedi rengi, o çantanın içinde birer sihirli değnek gibi parlıyor, her biri bir umudu, bir geleceği aydınlatıyor.Ve o, bu sihirli çantayı kullanarak hayallerini gerçeğe dönüştürüyor, dünyayı kendi renkleriyle boyuyor…
Yolu, bir destanın kahramanı gibi, engellerle dolu olsa da o, her bir zorluğu bir fırsata çevirerek ilerliyor….
Ve her gün biraz daha büyüyen, her adımıyla biraz daha parlayan o yürek, umutların solmayan bir çiçeği , gökyüzünün en parlak yıldızları gibi asla solmuyor. Onun hikayesi, hayatın en muhteşem destanlarından biri olmaya aday, çünkü o, kelimelerin sihirli gücüyle dünyayı yeniden yazıyor, her bir adımda bir mucizeye imza atıyor….
“ Ne mutlu Türküm diyene “
neneh.
Yaşanılan günlerin şiirleri ile süslenmiş
Çok anlamlı bir yazı.
Beni çok duygulandırdı.
Ben de çocukluğumda Attila'ydım.
Ama benim boya sandığı yerine
Simit tablam vardı.
TEBRİKLER...