- 210 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
HANİ BENİM KÖYÜM NEREDE ?
Bir çok insanın hayalidir, yaşlandığında, doğduğu yere dönmek. Özellikle, köyse, kırsal kesim ise o yer, daha fazla büyük olur o özlem. Kimine nasip olur, kimisi de bulamaz o şansı. Bana, türlü şartlar sonucu göründü, doğduğum köyün yolu. Aslında hiç de pişmanlık duymadık, bu gelişmenin bizim için oldukça değerli bir şans olduğunu kabul edip, mutlu bir şekilde yaşamaya başladık, eşimle birlikte.
İstanbul’un ücra köylerinden biriydi. Zamanında, çevre köyler arasında, en yoksullarından biri olarak bilinirdi. Uzun bir tarihi olduğu söylenir, İngiliz işgalinin olduğu yılların yaşandığı bile anlatılırdı. Yeni yollar yapılana kadar, şehirler arası yolun köyün içinden geçtiği de zaten biliniyor.
Zamanında, hemen herkesin bir bahçesi, tarlası ve hayvanları vardı. En yoksulu bile bir kaç tarla buğday, arpa eker, bir kaç hayvanından aldığı sütleri ve onlardan yaptıkları yoğurtları Pendik, Kartal ve civarına kadar satmaya götürürdü. Sebze, meyve de herkesin hem kendisine yetecek, hem de pazarda satmaya götürecek kadar olurdu. Bütün bu olanaklar dahilinde bile , aç- açık kalınmasa da yoksul sayılırdı halk. Bir dönem, bir ilk okul öğretmeni sayesinde kurulan kooperatif döneminde, özellikle çiftçilik ilerlemiş ve halkın durumu iyileşmeye başlamıştı. Meralarda ekilmeyen tarla kalmıyordu. Bazılarını da , yabancı, büyük çiftçiler kiralayıp ekiyordu. Sabahları süt toplayıcıları, köy içinde cirit atıyor, ay başlarında yüklü miktarlarda para dağıtıyorlardı. Hasat zamanlarında, sap sarı meralar, altın bahçelerini andırıyor, biçer döverler, harman ve balya makineleri çalışıyordu. O öğretmen gitti önce, Kooperatif, ehil olmayan bazı köylülerin eline geçti, batırıldı ve tasfiye edildi.
Özal dönemi geldi. Arsalara alıcılar çıkmaya başladı. Köyün merası, komple, ’’ Baraj su toplama havzası ’’ ilân edildi. ’’ Buralara, hatta oturduğunuz evlere de, çivi bile çakamayacaksınız bundan böyle ’’ denildi. Hatta, köyün bir tarafının , zamanla, tamamen yıkılacağı bile söylendi. Baraj havzası olmayan taraf, sanayi bölgesi ilân edildi. O taraftaki arsalar para etmeye başladı önce, Diğer taraftaki arsalar ise, sudan ucuza, gelecekten haberdar olan çakallar tarafından kapışılmaya başlandı.
Yeni bir kanun icat edilerek, köylük vasıflar sona erdirildi. Artık köyler yok, mahalleler vardı. Hayvancılık bitirildi önce. Faiz politikası sayesinde, hayvanlar, tarlalar satılıp bankaya yatırılan paranın getirdiği faizler cazip hale getirildi. Satılanlar karşılığında bir kaç kişi, kaçak olarak ev yapsalar da büyük cezalara muhatap oldular. Sünnetleri evlenme düğünleri ; tarla paralarıyla yapılmaya başlandı. Herkesin altında, tarla karşılığı alınan lüks marka arabalar olmaya başladı.
Yürüyüş bahanesiyle geziniyorum köyümün, pardon mahallemin etrafında. Sokaklarda oynayan çocuklar yok artık. Köy fırınları yerinde dursa da, ne ekmek yapan var, ne de börek - çörek. Sokaklarda insanları görmek bile mucize olmuş neredeyse. Hemen her evin önünde, en pahalısından lüks cipler, otomobiller. Yanımdan geçen bazılarını köylü kızlar, kadınlar kullanıyor. Buna sevinmem gerekiyor aslında. Onlar da kendilerini geliştirmişler. Bir kaç gencin de okuyup üniversite bitirdiğini öğrenmek mutluluk veriyor elbet.
Baraj havzasını denilen, yok pahasına elden çıkardığımız yerlere, baraja kadar, imar ve yapı izni verilmiş. En lüks villalar, siteler oralara inşa edilmiş ve hızla inşa edilmeye devam ediliyor. Köyün yerlilerinden bir kaç tane sayılı esnaf kalmış. Bir kısmı da sattığı tarlalar karşılığı aldıkları ticari taksiler vermişler çocuklarına. Hatlı minibüs alanların da olduğunu duydum. Bir kaç kişi de , halâ hayvancılığı sürdürüp süt satmaya devam edebiliyor.
Köyüm gelişmiş görünüyor. Belediye otobüsleri, taksi durağı, zincir marketler, kaldırımlar, bir kaç lüks lokanta. Fakat altın sarısı buğday tarlaları yerine beton yığınları, hayvan sesleri yerine araba gürültüsü, egzoz dumanı, okul dışında evlerinden çıkıp sokakta oynamayı unutan, tüm boş zamanlarını telefonla oynamaya harcayan çocuklar, bir de zamanında adeta ayıp sayılan, köye girmesine izin verilmeyen siyaset de girmiş köyüme. Tüm kadınlar siyasetçi olmuş adeta. Öyle ki, siyasi fikirlerini eleştiren herkese ’’ Hain ’’ gözüyle bakıp, yaftalıyorlar bile. Sorsanız ; hepsi de aşırı Müslüman kesilmiş, hepsi birer din alimi olmuşlar. ’’TRT’ den ATV’den başkasını seyretmeyiz, diğerleri hepsi Gâvur ’’ bile demekten çekinmiyorlar. Zamları da, onların desteklediği kişiler değil de, onları çekemeyen ’’ Dış güçler ’’ , onları yıpratmak için yapıyorlarmış.
Fazla uzattım galiba. Eski köyümün, yeni mahallemin durumu böyle. Yine de pişmanlık duymadan, ömrümün kalan yıllarını burada yaşayıp, her şeyin iyi olmasını beklemek, görmek istiyorum. Haa, şunu da belirtip öyle bitireyim yazımı : Son günlerde, biraz değişme var halkta. Uyanıyor galiba. Haydi hayırlısı !
Fikret TEZEL
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.