- 153 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
ÇAĞDAŞLAŞ-MA!
Çağdaşlaşma yada çağı yakalama Lale devrinden beridir belki dillere pelesenk olmuş toplumsal bir kavram yada hedeftir. Gerçek olan bir yanı var ki, oda Çağdaşlaş-ma şeklinde algıladığımız halidir. Oysaki Çağın gerektirdiği teknolojiyi yakalama gerçekleştirme ve nihayetinde bir adımda öne geçme gayreti olarak benimsenmeliydi. Müelliflerden bir kısmında yerinde bir tespiti ile, bizde Lale devrinde başlayan bu serüven şu şekilde yol almıştır.
Lâle devri; Avrupa’yı görme ve fark etme.
Tanzimat devri: Takip etme
Islahat ve Meşrutiyet dönemi : Taklit etme.
Cumhuriyet Dönemi: Teslim olma.
Son asrı şöyle bir irdelediğimizde ortaya çıkan manzara şu olmuş. Batının yaptığını gören ama sadece kullanıcı olma sıfatı ile aşağılık kompleksi ile onu taklit eden bir tavır. Tabi bu tavır teknoloji üretme alanında da değil. Günlük yaşam tarzı, kılık kıyafet benzerliği, dinlenilen müzik ve eğlence anlayışı gibi konular... "Güçlü olan mıknatıs zayıf olanı kendine çeker." tespitinin bir yansıması olsa tek başına bu toplumun her alanına sirayet etmesi gerekir. Ama bilim ve teknolojiden uzak sadece gündelik hayata yansıması belki sömürgeciliğin ve bunu benimsemenin bir neticesi olarak açıklanabilir. Tuhaf olan aynı zamanda bünyenin kabulde zorlandığı nokta şudur; Kökü binlerce yıl geride olan Türk toplumu ve Türk-İslam medeniyetinin mümessili olan halkın neden ve nasıl bu hızda kendinden uzaklaşmasıdır. Arayıp da kendinde bulamadığı hangi insani ve toplumsal eksikleri var ki başka cihetlerde arasın.
Tarihten süzülüp gelen aile yapılanmasında mı eksiklik var? Büyüklü küçüklü hiyerarşide mi düzeltilemeyecek aksaklıklar var? Itrinin bestelerinde mi? Sinan’ın pergelinde mi? Mevlana’nın tasavvufunda mı? Yunus Emre’nin sevgisinde mi eksiklik var? Neydi bizdeki eksiklikte kendimiz olma hasletinden imtina ettik. Dört yüz sen Balkanlara hoşgörü otağını Kuran medeniyetten beslenme neden ağırımıza gitti acaba biz olmaktan sıkılıp Avrupa’nın skolastik bakiyelerinin köşe bucak kök saldığı misyonerlik tezgahlarında devşirilmeye başladık.
Onlara benzedikçe bizi çağdaş mı kabul ettiler! edecekler mi? Farz edelim ki ettik diyecekler bir gün. O gün biz ne kazanmış olacağız. Kendimizden kopmaktan başka!
Misafirperverliğimiz mi bize yük oldu? Anne babaya ataya bağlılığımız mı? Torun torba içinde yaşayan büyüklerimiz mi? Düşene el uzatmamız mı? Komşusu açken tok yatamayışımız mı bize battı da! komşumuzu onlar gibi tanıyamadığımız aynı çatının altında çağdaşlaşmaya gidiyoruz. Ne oldu bize?
Yoksa içimizde bizden gibi görünüp bizden olmayanların bizi biz olmaktan uzaklaştırma gayretinde ileri karakol gibi hareketlerimi bizi bizden aldı. Avrupa’ya ayak basan ilk Ahiyan-ı Rum, Abdalan-ı Rum gibi gönül erenlerin asırlar önce yaptıklarını son asırda misyoner teşkilatları! bize mi yapar oldu. Tersine Devşirme denilen hadise mi gerçekleşti.?
ifade de de belirtildiği üzere biz bu ÇAĞDAŞLAŞ-MA işini yanlış yaptık ve yapıyoruz vesselam..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.