- 130 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
TOPRAKTAN BEDENE CAN VEREN ALLAH
Sabahın erken saatlerinde, tarlasında mutlu bir şekilde çalışan Ali amca, güneşin doğuşuyla birlikte doğanın uyanışını hissediyordu. Toprağın kokusu, kuşların cıvıltıları ve rüzgarın serin esintisi, ona huzur veriyordu. Tarlasında emek vermenin, toprağı işlemenin ve ürünlerini yetiştirmenin verdiği mutluluk, Ali amcanın yüzündeki tebessümle gözlerinden okunuyordu.
Ali amca, yıllardır bu topraklarda çalışıyor, emeğiyle ekmek kazanıyor ve ailesine geçim sağlıyordu. Her sabah erkenden kalkar, tarlasına gider ve sevgiyle işlerdi toprağı. Onun için tarla sadece bir geçim kaynağı değil, aynı zamanda bir yaşam tarzı ve bir tutkuydu. Toprağa olan sevgisi, onu her gün daha da motive ediyor ve üretken kılıyordu.
Ali amcanın tarlasında yetiştirdiği ürünler, sadece onun ailesine değil, aynı zamanda çevresindeki insanlara da bereket ve mutluluk getiriyordu. Komşularıyla paylaştığı sebzeler, meyveler ve tahıllar, onun üretici özelliklerini ve cömertliğini yansıtıyordu. Herkes onu seviyor, saygı duyuyor ve tarlasındaki çalışkanlığından övgüyle bahsediyordu.
Ali amcanın mutlu hayatı, sadece tarlasında geçen saatlerle sınırlı değildi. Akşamları ailesiyle birlikte sofraya oturup tarladan topladıkları ürünlerle yapılan yemekleri paylaşmak, onun için en büyük mutluluk kaynağıydı. Ailesinin sağlığı ve mutluluğu, onun için her şeyden daha değerliydi ve bu değerleri her zaman yüreğinde taşıyordu.
Gün batarken, Ali amca tarlasından eve dönerken yorgun olabilir ama yüzünde bir huzur ve memnuniyet ifadesi vardı. Çünkü o, sevdikleriyle birlikte sağlıklı bir yaşam sürüyor, doğanın sunduğu nimetlerle mutlu bir şekilde yaşamını sürdürüyordu. Onun hikayesi, sadece bir çiftçinin değil, aynı zamanda doğanın ve toprağın insanlar üzerindeki iyileştirici gücünün de bir öyküsü...
Bir gün Ali amca, tarlasında çalışırken, yanına küçük torunu Hasan’ı da almıştı. Hasan, merakla dedesinin tarlada yaptığı işleri izliyor, toprağı kazmaya yardım ediyor ve sebzelerin büyümesini heyecanla bekliyordu. Ali amca, torunuyla birlikte geçirdiği bu anlardan büyük mutluluk duyuyor, ona tarımla ilgili bilgiler veriyor ve geleceğin bir çiftçisi olmasını diliyordu.
Hasan, dedesinin tarlasında geçirdiği bu zamanlarla doğayla olan bağını güçlendiriyor, toprağın değerini ve emeğin kıymetini öğreniyordu. Her gün tarlada geçirdiği saatler, onun için unutulmaz anılar ve değerli derslerle dolu bir eğitim oluyordu.
Bir gün tarlada çalışırken, Ali amca ve Hasan, birlikte güneşin batışını izlediler. Hasan, dedesine dönerek, "Dede, ben de bir gün senin gibi tarlada çalışmak ve sebzeler yetiştirmek istiyorum" dedi. Ali amca gururla torununa baktı ve onun bu isteğini desteklediğini belirtti. Bu an, Ali amca için tarladaki yaşamının ve üretkenliğinin gelecek kuşaklara aktarılmasının bir simgesiydi.
Ali amca ve torunu Hasan’ın tarladaki mutlu hayatı, sadece bir çiftçinin geçmişiyle değil, aynı zamanda geleceğiyle de bağlantılıydı. Onların tarlada geçirdikleri zamanlar, ailenin birlik ve beraberliğini güçlendiriyor, doğayla olan bağlarını derinleştiriyor ve gelecek nesillere aktarılacak değerli bir miras oluşturuyordu.
Bir sabah, tarlada çalışırken Ali amca, yıllarca emek verdiği toprağın verimliliğinin arttığını fark etti. Bu, onun için büyük bir sevinç kaynağıydı çünkü doğru bakım ve sevgiyle çalışmanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha görmüştü. Tarlasındaki bitkilerin sağlıklı büyümesi ve verimli bir şekilde ürün vermesi, Ali amca için emeğinin karşılığını almış olmanın gururunu yaşatıyordu.
Ali amca, yıllar içinde tarlasında birçok deneyim yaşamış, başarılar elde etmiş ve zorluklarla mücadele etmişti. Ancak her zaman sabırlı ve kararlı bir şekilde çalışmış, tarlasını her daim daha iyi bir hale getirmeye gayret etmişti. Bu azim ve kararlılık, onun başarılı bir çiftçi olmasını sağlamıştı.
Bir gün tarlada dolaşırken, Ali amca geçmişte yaşadığı zorlukları ve başarıları düşündü. Her şeye rağmen, tarlasında geçirdiği her anın değerli olduğunu ve bu emeğin boşa gitmediğini biliyordu. Tarladaki üretkenliği ve mutluluğu, onun için bir yaşam biçimi haline gelmişti ve bu yaşam tarzını torununa da öğretmek istiyordu.
Ali amca, tarlasında geçirdiği her anın kıymetini bilirken, aynı zamanda geleceğe dair umutlarla doluydu. Tarlasında yetiştirdiği ürünlerle sadece ailesini değil, aynı zamanda çevresindeki insanları da mutlu ediyordu. Onun tarlada geçirdiği mutlu hayatı, sadece bir çiftçinin değil, aynı zamanda doğanın ve toprağın insanlar üzerindeki iyileştirici gücünün bir örneğiydi.
Bir gün tarlaya geldiğinde, Ali amca tarlasında büyük bir sürprizle karşılaştı. Tarlasında yetiştirdiği sebzelerin, meyvelerin ve tahılların yanı sıra, doğal bir çiçek tarlası da oluşmuştu. Renkli çiçekler, tarlayı adeta bir tabloya dönüştürmüş ve muhteşem bir manzara ortaya çıkarmıştı.
Ali amca, bu doğal güzelliği görünce gözleri dolu dolu oldu. Tarlasındaki bitkilerin arasında kendiliğinden oluşan bu çiçek tarlası, onun için bir armağandı. Doğanın sunduğu bu güzellik, Ali amca için tarlayı daha da özel kılıyor, doğaya olan hayranlığını ve minnettarlığını bir kez daha hissettiriyordu.
Ali amca, bu doğal çiçek tarlasını gören çocukları ve torunlarıyla birlikte sevinçle dans etti. Onlara doğanın ve toprağın ne kadar büyük bir hazine olduğunu göstermek istiyordu. Bu an, onun için unutulmaz bir anı olacak ve gelecek nesillere aktarılacak bir miras haline gelecekti.
Ali amca, tarlasında geçirdiği her günün değerini bir kez daha anladı. Doğanın sunduğu bu güzellik, onun için tarladaki çalışmalarının ne kadar anlamlı olduğunu gösteriyordu. Onun mutlu hayatı, sadece tarlada geçen saatlerle sınırlı değildi; aynı zamanda doğanın ve toprağın insanlar üzerindeki iyileştirici etkisinin de bir simgesiydi.
Bu doğal çiçek tarlası, Ali amcanın tarlasında yetiştirdiği ürünlerle birlikte, doğanın sunduğu bir hediye olarak kalacaktı. Onun mutlu hayatı, emeğinin karşılığını almanın ve doğanın sunduğu güzelliklerin tadını çıkarmanın bir örneği olarak hatırlanacaktı.
Bahadır Hataylı/07.04.2024/Sancaktepe/İST
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.