- 126 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İDRÂKLERDEN TAŞAN RAMAZAN NEŞVESİ
M. NİHA MALKOÇ
Zamanın bereketlendiği, huzur ve sükûnun hayatımızı çepeçevre sardığı mübarek ve muazzez bir ayın başındayız. Bu ayı mübarek kılan esas şey, hayat rehberimiz olan Kur’an-ı Kerim’in bu ayda "Hatemü’l-Enbiya" olan Hz. Muhammed (sav)’e (Kadir Gecesi’nde) indirilmesidir. 83 yıla (bir başka deyişle bir ömre) bedel olan Kadir Gecesi’nin bu ay içinde olması ona ayrı bir değer ve önem kazandırmıştır. Bu önemli zaman dilimi , ramazanı on bir aya sultan kılmıştır. Bu yüzdendir ki ramazan, ayların tartışmasız en hayırlısıdır.
Ramazan; günahlardan arınma, yani manevî temizlik ayıdır. Bu aya erişen kimseler nasuh tövbesiyle, sanki hiç yaşamamış gibi, hayatlarına yeni bir başlangıç yapmalıdır. Yaşadığı günü ömrünün son günüymüş, yediği iftar ve sahur yemeğini son yemeğiymiş, kıldığı namazı son namazıymış gibi düşünüp o şuurla hareket etmelidir. Zira bu ramazandan sonra gelecek yılların ramazanlarına erişeceğimize dair hiçbirimizin elinde bir senet yoktur.
Başınızı ellerinizin arasına koyup bir düşünün... Geçen seneki ramazanı idrak edip de bu zamana erişemeyen nice insanlar vardır. Onlar bu seneki ramazana erişemeyeceklerini akıllarından geçiriyorlar mıydı? Elbette hayır! Çünkü hiç kimse ölümü kendine yakıştıramaz. Fakat siz ne düşünürseniz düşünün, kaderin hükmü vakti saati gelince tecelli edecektir.
Maneviyatın tekâmül ettiği ramazan mevsimi, kendi ellerimizle yazdığımız hayat kitabımızı gözden geçirmek ve yeniden düzenlemek (temize çekmek) için iyi bir fırsattır. Bu ayda kendi kendimize "Ben nerede yanlış yaptım (veya yapmaktayım) diye sormalıyız. Aldığımız cevap bundan sonra gideceğimiz yolun güzergâhını belirleyecektir.
Ramazan imsaktan iftara kadar bir rahmet ve bereket vaktidir. Mukabelelerden teravihlere, davetlerden aile sohbetlerine kadar vaktin nasıl geçtiğini anlayamazsınız. Zaman çabuk geçse de, bu hızlı geçiş onun bereketinden hiçbir şey eksiltmez. Bazen 28, bazen 29, bazen de 30 gün sürse de bu size asla ağır gelmez. Çünkü oruç tutan kişiler manevî açıdan tekâmül etmiş kişilerdir. Onlar için ramazan bir külfet değil, Hakk’ın lütfu olan bir nimettir.
Ramazan, ruhlarımızın ilkbaharıdır. On bir ay boyunca ağırlaşan ve hantallaşan ruh dünyamız ramazanla birlikte adeta bir kuş gibi kanatlanıp uçar. Bu ayda tıpkı kışın ağır hava şartlarında yaprağını kaybeden ağaçlar gibi yeniden yaprak açarak ve çiçeklenerek kendinizi yenilersiz. Bu yenilenme sizi hafifletir ve zinde tutar. Üzerinizde biriken ağır yükü gönlünüzün omuzlarından atar. Size sanki yeniden doğmuş olmanın hafifliğini yaşatır.
Ramazan orucunu sadece yemekten içmekten kesilmek olarak görenler ne çok yanılıyorlar. Zira oruç tutmak sadece belli başlı maddî nimetlerden uzak durmak değildir. Meselâ dilin de orucu vardır ki bu, gıybet ve iftira etmemek, kötü konuşmamaktır.
Ramazan; yemekten yatmaya, çevremizdeki insanlarla ilişkilerimizden ibadet hayatımıza kadar birçok alışkanlıklarımızı değiştirir. Oruç, hayatımızı adeta yeniden tanzim eder. Namazlarımızı daha bir huzur ve huşu içinde kılarız. Dilimizden tövbe istiğfar sözleri düşmez. Bu ayın rahmet esintilerinin tesiriyle daha bir eli açık oluruz. Kur’an ile aramızdaki mesafeleri kaldırıp, Allah’ın kitabıyla daha bir içli dışlı yaşarız. On bir ay boyunca duvarlarda asılı duran Hak kelâmını indirip hatmederiz. Mânâsı üzerine derin derin düşünür, tefekkür ederiz. Hayatımızı Kur’an’ın merkezine alarak onun ahkâmıyla hareket etmeye çalışırız. Kur’an’ın lafzı dilimize, ahkâmı gönlümüze ve aklımıza bengisu misali hayat verir. Büzüşen maneviyat damarlarımız açılır, karanlıklara mahkum ettiğimiz idrâklerimiz aydınlanır.
Büyük bir fedakârlık gösterip de nefsinin yolundan gitmeyen insan, ramazana sarıldıkça, onun içini amellerle ve hayır hasenatla doldurdukça manevî açıdan tekâmül eder. Rabbimiz bunu asla karşılıksız bırakmaz. Ona hak ettiğinin nice katı sevabı verir. “Ademoğlunun her ameli kendisi içindir, oruç hariç. O benim içindir ve onun karşılığını ancak ben veririm.” (Buhârî, “Savm”, 9; Müslim, “Sıyam”, 161) ifadesi gereğince bu ayı hakkıyla ve lâyıkıyla değerlendirenler iki cihanda da aziz olur. Asla pişman olmazlar.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.