3 Şaşkın ve Telaşlı
Demek ki neymiş, doğana sevinmeyecek ölümü seveceksin, ölümü bekleyeceksin. İstibdat nedir bilmem. Belki de doğu enginizisyonu idi. Lakin tehlikeli sulardır edebiyat alemi. Korkacaksın yazdığın her heceden her kelimeden her ifadeden. Suda gezip belli etmeyeceksin dalgalarda bıraktığın izini. Dicesinki sayın muhterem ben amatörüm ya hu salla gitsin işte.. Çünkü;... ölürsün. Ölmekle kalmaz işkence görürsün, işkenceyi kim icat etti belli değil.
Seni ilgilendirmez zulüm. Seni ilgilendirmez yaşam ve insan. Dağ aslanı, puma, leopar gibi yalnız yaşayacak çok dar çerçevenden öte sürüleşmeyeceksin. Çöl aslanları, afrika aslanları, bozkır kurtları, sırtlanlar, vahşi köpekler, orman maymunları, bazı kartal habitatları, gibi sürü halinde avlanan ne partilere karışacaksın ne de devlete ki kabileye obaya.
Neyzen’in idamlık fetvasını almasını sağlayan şiiri daha yeni, dün okudum, gördüm. Lakin yazılanlar doğru ise harbiden üstad deli gibi bir şey, farklı çalışmış hep zihni. Küçüklüğünde Ney’e merak sarmış ve Ney’deki sesler ile sanırım çakralarını açmış, hani şu kafatasımızın bir yerlerinde olduğu söylenen kanallar. Vinci’in Virtuvius çizimi gibi veya geleneksel Çin veya Japonya tıbbındaki vücuda iğne batırılır gibi, şimdilerde adına Kuru İğne Tedavisi deniyormuş, ... Neydi o iğneli tedavinin adı ya hu.
İğne deyince insanın aklına İğneli Fıçı geliyor, İğneli Fıçı yanlışım yoksa, zihnim beni yanıltmıyorsa Katolik işkencelerinden. İşlerine gelmeyen insanları iğneli fıçıya koyar yuvarlarlarmış tepeden aşşa. Hadi şimdi kendimizi İğneli Fıçı’da hayal edelim.. İğneli Fıçıya girmek için ne yapmalısınız veya ne yaptınız da birileri geldi İsa adına sizi cezalandırmaya kalktı. Ha İsa adına ha İslam adına ha Ra adına ha Göktengri adına ha Firavun Nemrut adına.. Zerre kadar farkları yok birbirlerinden.
Ama olmaz ben can canan şiirleri yazacağım, Mecnun’a Leyli, Aslı’ya Kerem olacağım. Yanmalı gönlüm bir ay yüzlü için, bir güneş yüzlü için mest olmalı zihnim, gönlüm, sevgim, nabzım hızlanmalı o duygusal hallerde, sonra da kalp ritmi bozukluğundan cumbur lop gitmeliyim öte dünyaya. Ne güzel bir ölümdür böyle ölmek değil mi? Hani şu dünyanın yedi harikalarından biri sayılan bir eser varıdı;
Aklıma gelmedi adı, Google’a, Cihanın yaptırdığı aşk binası yazdım, soruyu böyle sordum yani ne yapayım. Kafa basmıyor ya hu. Neyse adı Tac Mahal olan o beyaz mermerden yapılan saray. Ey aşk sen nelere kadirsin. Sen tut bir bölgeye hakim ol, hükümdar ol, git sonra aşık ol, aşkın ölsün arkasından saray yaptır. Ohh ne güzel memleket. Ünlü Makber şiiri de bir sevgili ardından çıkmamış mıydı piyasaya. Ya hu öyle bir şiiri yazmak için o bilgi, o edebi ihtişam o ilhamı yoğuran iştiyak, ilhamı harflere kelimelere ölçülü bir şekilde tüm matematik ve ses kurallarına göre inci gibi dizmek… İnsandaki sırrı nasıl çözeceğiz be dostum, nesildaşım, üstadım, çekirgem, kaburgam, saçım kaşım gözüm kulağım benim.
Zamane şairleri Çamaltında toplanmış, üç beş ünlü şair düşünün, ikinci dünya savaşı hakkında beyitler yazıyorlar, Çamdeviren dergisi değil de, Çamdeviren mamdeviren…. İnciraltı, Çınaraltı… Faruk Nafiz …. Neyse ya şimdi bir daha Googelamayayım…
Mısranın birinde bu ikinci dünya savaşının arkasında kesin bir kadın parmağı vardır mealinde bir şey diyor ünlü şairin biri. Aklımda kalmış… Kadın zaten aşk demek değil mi? Nfk’da kadın bacaklarını Allah’a benzetip tapmak istemiş ya, sonradan da kim benim geçmişimi karıştırırsa, çöp karıştıran pis bir kedi köpektir mealinde bir şey demiş. Yine Nazım’ın annesi ile hocalarından biri aşk yaşamış derler, Nazım bundan haberdar olunca, hocasına; hocam olarak girdiğiniz bu eve babam olarak giremezsiniz demiş, galiba o aşk’da orada bitmiş.
İnsan vücuduna bakacaksın, düşüneceksin, sonradan şu soruyu soracaksın; Neden bir padişah bir şaire idam cezası verir ki?
---
Kal’a-i âsâr-ı zulme verdim istihkâm-ı tam
Ettim istibdad ile tarihe ibka-ı nâm
Öyle tarsîn eyledim olsa cihan zir ü zeber
Attığım üss-i mezâlim haşre dek eyler devam
Ben o cellâdım, vatanda açtığım her yârenin
İltihâbı bir zaman etmez kabul-i iltiyâm
Nerde Cengiz, Engizisyon, nerde Haccac ü Yezid,
Nerde Timur, Hülâgû, nerde ecdâd-ı izâm
Nerdedir Şeddâd ü Nemrûd, nerdedir Ad-u Semûd
Her cihetçe zâlimân-ı dehre ben oldum imâm
Ben ölürsem mülk-ü millet bitmeden volkan gibi
Ka’r-ı lâhdimden tüter eflâka dûd-i intikam!
Ol kadar ezdim şu miskin milleti ki etmesin
Fasl-ı dâvâ eylemek’çün rûz-i mahşerde kıyâm!
---
Şiir bu. Anlaşılmayacak kelime yok herhalde. Bu kral ve padişah takımı var ya tam bir bölücü herhalde. Kimi ulu hakan diyor, kimi zalim. Nakşi kafası ulu hakan der, Mevlevi ve Bektaşi kafası ise zalim. Hem de ne zalim. Rahmetli ( aslında ölülerin arkasından yazılmaz ki) lakin kem küm ediyor tarih edebiyat coğrafya fizik tasavvuf felsefe vb vs tüm kitaplar hal böyle olunca internet sayfaları da kem kümler ile dolu. Gerçek ne? Abdulhamid ululamak için derler ki; onu azleden kişilerin arasında Türk bile yokmuş devşirmeler onu atmış tahtan falan. Devşirme siyaseti hep aynı, savaş olur, yakılır yıkılır bir bölge, lakin ekseriyetele ilim adamları, fenciler teknikçiler, ülema tayfasına çek sunulur, ya kellen ya hizmetin deyü… Bu en merhametli yaklaşım, kimi kral veya padişah da taş üstünde taş, baş üstünde baş bırakmayın der geçer.
Mesela Atatürk bile bu kültürden etkilenmiştir, Kubilay hadisesinde, tüm ilçeyi kasabayı tarihten veya coğrafyadan silmek ister, o kadar öfkelenir. Timur’un kimi seferlerindeki icraatları da zulümde çığır açar resmen. Teslim olan bir şehrin askerlerini canlı canlı gömdürür, hatta birbirlerine gömdürür. Yani şöyle düşünün, bu edebiyat sitelerinin birini ele geçirdi Timur, fethetti; site üyelerini ikiye ayırıyor, birbirlerinin mezarını kazdırıp üzerlerine toprak attırıyor, ya hu bu olayı anlatamadım amma bir alicengizlik vardı o hikayede de aklıma gelmedi.
Neyzen Üstadı Kamil; Abdulhamidi tarihteki bu zulüm eyleyenlerin en zulümcüsü olarak görüyor. Nemrutlaştırmış, Hülagulaştırmış, Yezidleştirmiş, Cengizleştirmiş… Genelde verdiği örnekler enginizisyon hariç doğu kültürüne ait, kalkıp da Anadoluda yaşamış biri olarak İspanyadaki zulümcülerden, Çindeki zulümcülerden, Fransadaki zulümcülerden bahsedecek değil ya, kendi coğrafyası veya devleti veya oymağı ve kültüründeki örneklerden bahsedecek mantıken. Hatta bir şiirinde de mantıkçılara Şarlatan diyor ya.
Bu dünya siyaseti, insan yaşamı ve kültürü, inancı, sosyalitesi mantık işi değil, gönül işi galiba. Hükmetmek için senden olmayana, seni kabul etmeyene, sana tapmayana zulmetmek Tanrı işi ve uygulaması değil mi antik çağdan günümüze.
O yüzden işte insanlar veya insanlık Tanrıyı Allahı Rayı Göktengriyi vb vs şutlamadan ve doğusundan batısına dünya kültürünü ilistirden geçirip insanlaştırmadan; dünya üzerindeki kavim millet ulus savaşları, din savaşları, maden toprak orman yol köprü nehir savaşlarından, ganimet, harem kurma telaşı, kadın kızı satma köleleştirme telaşı onu bunu hadım etme uygulamalarından yani tüm bu vahşiliklerden ders almamış olur.
Tarihi ve dini bizlere okullarda, tapınaklarda, şiirlerde yazılarda hep bir taraflarından anlattılar. Zamanında nelere nelere inandık. Veya şu soruyu sorun kendinize; Ben neye inanıyorum? İnandığımız tüm kalabalık inançlarda o kadar zulüm var ki, haddi hesabı yok. Tanrı düşüncesi veya devlet düşüncesi veya takım, müsabaka düşünceleri zulüm dolu. İşkence dolu. Ruhu şad olsun Turan Dursun’un..
Maalesef boka bok diyemediğimiz için de edebi laf cambazlıklarına şeyin şeye sarıldığı gibi atlıyoruz. Yalan ayak tırnaklarımızdan saç tellerimize kadar tüm bedenimizi kuşatmış.
Karanlık yani siyah renk için derler ki; o kadar çok beyaz ışığı absorbe etmiş, emmiş ki o yüzden kararmış. Quantum fiziğinde mi uzay konulu internet araştırmalarımda mı ne çıkmıştı böyle bir şey. Siyahın özünde aslında yoğunluğu ölçülemeyecek kadar çok beyaz var gibi..
Nedir insanlığın bu taşlardan çektiği arkadaş. Taşlar ve kayalar dünyadaki tüm olumsuzlukların kökeni. O yüzden cenneti çimenlere, pamuk döşeklerle süsler tabii Tanrı, taşla mı süsleyecekti. Felsefe Taşı efsanesinden Yada taşı efsanesine, Hacerülesved destanından, kralların padişahların başlarındaki altınlara elmaslara kadar hep taş meselesi dünya. EEE bu şeytan icadı olan internette taş yok, ne yapacağız.. Bisürü görüntü, yazı, oyun, renk, koca dünya… Taşsız kayasız bir alem.
Bu teknolojiyi bile ölüm için kullanıyoruz. Bir oyun icat ediyorlar, şu silahlı milahlı çatışmalı bir oyun, tuşlara basıp ateş ediyorsun falan, lakin kafanda bir başlık, bu oyunda ölürsen gerçekte de başına taktığın başlık seni öldürüyor. Teknolojinin geldiği boyut bu. Yasaklandı o oyun galiba. Lakin dünya çağ dönüşümünde daha nelere gebe kim bilir. Kan irin dünyasını internete de taşımak için uğraşıp duruyor devletler, uluslararası kurumlar teknoloji şirketleri işte. Ulan bu dünya ne biçim bir yer ya hu..
Geçen gün rüyamda çekirge ile, çekirgeyi bilen bilir benim zihin sporcum, dağın birinde gerçeklik mağarasına gerçeklik taşını aramaya gitmişim. O taşa bir dokunabilirsem dünya insan uzay Tanrı ne var ne yok tüm gerçek benim önüme serilecekti. Lakin çekirge dağ ile konuşurken, yani mağarayı sorarken, dağ beni görmüyor, çekirge diyor ki; ya hu yanımda Dünyevi var ikimiz çıktık bu yolculuğa Gerçeklik Mağarası sendeymiş, bu dağdaymış diyor. Dağ diyor ki; senin yanında kimse yok çekirge, geldin hoş geldin amma yalnız gelmişsin. Anlıyoruz ki dağ veya kaya ailesi insanı göremiyor amma hayvan veya böceği görebiliyor onunla konuşabiliyor.. Tamam diyoruz çekirge ile. O zaman sor bakalım, neredeymiş bu mağara diyorum. Onca yol geldik. Tabii ki o mağarayı Tanrı dağında arıyorum, Çekirge soruyor Tanrı Dağına, sayın Dağ ne olur bize şu mağarayı göster, adresi tarif et vallah canım çıktı yürümekten, zıplamaktan…Dağ diyor ki, Tanrı kim, çekirge diyor ki, yahu senin ismin Tanrı Dağı değil mi, ne Tanrısı diyor Dağ… Ben çekirgeye çekirge bana bakıyor. Çekirgeye diyorum, dünyadaki dağların isimlerini sorsana lan şu kaya parçasına. Sinirleniyorum sanki bizimle dalga geçiyor bu dağ. Çekirge soruyor and dağlarından, rock dağlarına, klimenjerodan, fukijime( Japonyadaki dağ işte) Alplere vb vs dünyadaki tüm dağların isimlerini …
Dağ diyor ki, ne diyon kurban sen, kim vermiş bize bu isimleri salak mısınız nesiniz siz varın gidin işinize ya hu. Diyorum ki dağa, bana bak ya hu’lu mahu’lu konuşma kırarım ağzını burnunu lan. Çekirge diyor ki bana, kapa çeneni dünyevi, siz insan türünü duyamıyor zaten. İstediğin kadar çığlık at, sağır bunlar size.
Oydu buydu, taştı, gerçeklik mağarasıydı derken uyanıyorum ama kafam zum olmuş. İnsanın uykusunda dinlenmesi gerekir arkadaş.
Dünyadaki tüm ordulara teskere verecek dağıtacaksın. Ordulara, silahlara vb vs ayrılan ödenekleri zihni ve ruhu çözmek için kullanacaksın, o nefsini bilen Tanrıyı bilir zırvalığına da bir son vereceksin, çözeceksin dna mna ruh muh kılcal damardı, ciğerdi, gözdü kulaktı, aşktı meşkti, yaşamaktı ölmekti.
Lakin mümkün mü, değil. O zaman haydi siyin arkadaşlar, utanmayın, kimin siydiği daha uzağa düşecek, yarıştırılalım.
Gaccıd siydiği 5 metre gitti, yani hani şu Müfettiş Gaccıd var ya çizgi film. Kafasından Pervane çıkıyor ya… Uçuyor resmen binaların üzerinden…
Din devri, doğu batı devri bitti. Atatürk sadece birkaç maddeden inkilapdan devrimden ibaret değil ya hu. Rahmetli, öte bir zihin, öte insan, yüce bir ruh gibi bir şey işte. Doğusunu da batısını da hatmetmiş, sosyalite, devlet, millet, köylü, ekonomi, özgürlük, nasıl daha huzurlu ve mutu bir ülke olunur çözmüş… Lakin erken ölmüş, 57 yaşında ölünür mü ya, şimdiki yönetici tayfasına bakıyorsun 70-75 hatta 80 küsür yaşlarında mikrofondalar. Bi 20 yıl daha yaşasaydı şu ikinci dünya savaşını da atlattırsaydı bize, ölür müydü ya hu.
Cumhuriyeti öyle bir çapraz ateşe tutmuşlar ya, sağ sol, abdci rucsu, dinli dinsiz, alevi sünni etö fetö, sarı öküz siyah öküz, mor salkım turuncu kafa. Anadoluyu açık hava hapishanesine döndürmek üzereler, Kızılderiler gibi olmamak, yok olmamak için …
Lan Dünyevi, he gurban, zıbar oğlum zıbar… Senin zihnin yetmez bu dünya gerçeğini çözmeye.. Delirdiysen git hastaneye yat ya da at kendini uçurumdan. Tavuk gibi gıdaklayıp duruyon salak herif.
Bana salak mı dedin çekirge, he ya, yalan mı? Dunkoof musun sen Dünyevi.. Galiba..
Marifet deryasında karşıma köpekbalığının ağzı çıktı galiba..
Nesildaşım bak hele teleskopla, şu dinozorları dünyadan sildiği söylenen meteorun kardeşi, arkadaşı yola çıkmış mı hangi galakside şuan.. Ne zaman ulaşır dünyaya, sen sağ ben selamet…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.