Öykü / Eşsiz Bir Gezi
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Her şey, genç kadının evlenmeden önce kurduğu hayalleri yazdığı şiiri, bir kez daha eşine okumasıyla başladı.
- Hayatım, seninle birlikte Kapadokya’ya gitmeyi öyle çok istiyordum ki...
-Evet, daha öncede söylemiştin canım, ancak bir türlü uygun ortamı sağlayamamıştık.
Genç kadın, sevdiği adamın gözlerinin içine bakarak gülümsedi.
- Peki ya şimdi?
-Canım, biliyorsun işlerim çok yoğun. Bütün gün müşterilerle uğraşıyor, yoruluyorum. Evimize gelince o enerji yüklü duruşun bana can veriyor. Sende hayat buluyorum, dinleniyorum, huzurluyum. Hem bak takvime, Mart’ın kaçı olmuş? Havalar çok soğuk, şimdi sırası değil.
- Aslında tam da zamanı, sakin ve sessizdir oralar. Giyiniriz sıkı sıkı. Sadece iki güncük. Cumadan çıkar, Pazar’a döneriz. Olmaz mı?
- Arkadaşlarınla gönderdim seni, balona bile bindin. Tekrar gitmeye gerek var mı? Hem sen de çalışıyorsun; çocukların gürültüsü, patırtısı... Kafan şişmiyor mu? Oturuyoruz ne güzel evimizde; sıcacık, baş başa.
-Peki...
-Güzelim, büzme dudaklarını öyle!.. Dünyanın sonu mu sanki? Gideriz elbet bir gün...
- Bu, benim en büyük hayalim. Anlamıyorsun!.. Birlikte el ele, bambaşka bir dünyanın içinde; mesela rengarenk balonlar gökyüzünde süzülürken gün doğumunu izlemek, yer altı şehirlerini gezmek, tünellerden geçmek, mağaraları, vadileri dolaşmak.. Üstelik uç bir şey değil ki istediğim, imkanımız varken neden gitmeyelim?
-Dur bakalım, acele etme!.. Dediğim gibi bakarız ilerde.
-Hele bir Kaymaklı Yer Altı Şehri varmış , oraya daha önce hiç gitmedim. Öyle merak ediyorum ki... Dizlerimizin üzerinde daracık tünellerden geçip dört kat aşağı iniyormuşuz. Ne macera!.. Survivor gibi. Çavuşin’de atv ye de bineriz, dağ, taş, dere, tepe... Oyy oyy nasıl heyecanlı olur kim bilir?
-Yahu, sen beni öldürecek misin? Nefesim sıkışır benim.
-Tamam, hayalimin bu kısmını geri alıyorum. Tünellere girmeyelim. Ama bak taa Hititler zamanında adamlar ne kadar akıllılarmış. Önce havalandırma alanını yapmışlar, sonra yerleşim yerini kurmuşlar. Yüz metre kadar aşağı inebiliyormuşsun.
-Nee, yüz metre mi?
-Evet, fakat her katı ziyarete açık değil ki. O kadar inmeyeceğiz yani.
Birkaç gün sonra genç kadının en büyük hayalini gerçekleştirmek için gerekli hazırlıkları yaparak kendi araçlarıyla Kapadokya’ya doğru hareket ettiler. Yolculuk esnasında Aksaray’ın Güzelyurt ilçesine bağlı Ihlara Vadisi tabelasını görünce direksiyonu o yöne kırdılar. Ihlara Vadisi müze girişi yakınlarında tur şirketleriyle birlikte geldiği anlaşılan kalabalığı fark eden kadın, çantasından öğretmen kimlik kartını çıkartarak mantosunun cebine koyarken:
- Canım, ben burada inip lavaboya gideyim olur mu? Sen aracı park edersin. Haa! Unutmadan; bagajda şemsiye olacaktı, onu da al gelirken.
Bu arada girişteki yoğunluk azalmaya başlamış, ziyaretçilerin bir kısmı rehberleri eşliğinde vadi içinde dağılmışlardı.
Adam aracı park ettikten sonra lavaboların olduğu bölüme gelerek, eşine seslendi:
-Nazlıcığım, orada mısın?
Genç kadın, henüz girdiği tuvalette çantasını asacak uygun bir yer bulamayınca hafifçe araladığı kapıdan kolunu uzatıp:
-Buradayım canım, çantamı tutar mısın?
İhtiyacını giderip dışarıya çıkan kadın, kimseyi göremeyince müze girişine doğru adımladı. Güvenlik görevlilerine, eşini tarif ederek sordu. Verilen yanıt karşısında ’’belki, şemsiyeyi almayı unutmuştur’’ diyerek park alanına doğru ilerledi. Araç, park yerinde kilitli haldeydi ve içerisi boştu. Bir süre etrafta göz gezdirdi. Tekrar lavaboların olduğu yere döndü, bir kenarda eşini beklemeye başladı. Dakikalar gittikçe uzamış, erkekler tuvaletinden de çıkan olmamıştı. Öğretmen kimlik kartının mantosunun cebinde olduğunu hatırlayan kadın, müzeye ücretsiz giriş yaparak turnikelerden içeri geçti.
Uçsuz bucaksız bozkırın ortasında saklı kalmış bir cennette, ağır ağır yürümeye başladı. Asırlar önce Hasan Dağı’nın lavlarını püskürtüp soğutmasıyla oluşan katmanların eşsiz varlığıyla, iliklerine kadar hissettiği eşinin yokluğu birbirine karışmıştı. Garip bir duyguydu. Oysa onunla birlikte ne hayaller kurmuştu. Neden her seferinde bir aksilik oluyordu? Buraya kadar gelmişken eşi aniden nereye kaybolmuştu? Başını kaldırdı, gökyüzüne baktı. Hava; iyiden iyiye kapanmış, soğumuş, ve yağmur başlamıştı. Sol tarafta tatlı şırıltısıyla akan Melendiz Çayı’nın binlerce yıllık sabırlı aşındırmasıyla ortaya çıkan bu serin kanyonda işte yine bir başınaydı.
Aklında çeşitli düşünceler kol gezerken adımlarını biraz daha hızlandırarak derinliği yüz yirmi metreyi bulan bu vadiye kurulan tahta merdivenlerden aşağı inmiş, eşini arıyordu. Dünyada, içinde insanların yaşam alanı kurduğu en büyük kanyondu burası. Kayaların içine oyulan muhteşem çıkıntıları gördükçe doğanın güç ve azmine hayran oluyor, o dönemde teknolojiden uzak yaşayan insanların kullandığı tekniklerle inşa ettikleri barınakları inceledikçe yeteneklerini takdir ediyor, kendi acizliğine ise eşinin telefon numarasını hatırlayamadığı için kızıyordu. Öyle ya! Artık numarayı kendisi yerine hafızasına alan minicik cihazlar vardı. Bir tuşa basıp alo demenin rahatlığı şimdi ona çok pahalıya mal oluyordu. Numarayı hatırlayabilseydi eğer, pek âlâ birisinden telefon rica edip haberleşebilecekti eşiyle. Bu düşünceler içinde yaklaşık dört yüz basamak yukarıya çıktıktan sonra ne, ne kadar yol yürüdüğünün, ne de saatin kaç olduğunun farkında bile değildi. Baş döndürücü derinliğe sahip dev vadinin on dört kilometre olan uzunluğu, Ihlara kasabasından başlayıp, Selime’de sonlanıyordu. Şu an neredeydi hiçbir fikri yoktu.
Arkasında; tarihi milattan sonra dördüncü yüzyıla kadar uzanan Hristiyanlık inancının yeşermesinde ve dünyaya yayılmasında en önemli merkezlerden biri olan Ihlara’da ilk Hristiyanların yaptığı birbirinden değerli ibadethaneler bırakmıştı.
Yakınlarda bir çıkış tabelası görünmüyor ve ziyaretçi ekiplerden de kimseler bulunmuyordu. Gizemli bir labirentin içinde sevdiği adamı ararken, kendisi de kaybolmuştu. Artık kurduğu gezi hayallerinden vazgeçmiş şuan sadece eşini bulmak istiyordu. Çok yorulmuştu; yol üzerinde, ağaç dallarının birbirine eklenmesiyle oluşturulup sırayla dizilmiş tek kişilik sandalyelerden birine oturdu. Buza kesmiş parmaklarıyla yerden ince bir çubuk alıp çamur içinde kalan çizmelerini temizledi. İnce ince, durmaksızın yağan yağmur suları upuzun saçlarında birikip, adeta sırtını göle çevirmişti. Titreyen elleriyle yakasını öne doğru genişletip açarak, üşüyen göğsünü nefesiyle hohlayıp ısıtmaya çalıştı. Yine haklı çıkmıştı eşi, sıcacık evde oturmak varken, neden onu dinlememişti ki?
Oturduğu yerin tam karşısında Melendiz Çayı’nın üzerine kurulmuş tahta köprüdeki bir hareketlilik dikkatini çekti. İrice bir tilki miydi o, kurt mu, yoksa bir köpek mi? Tam seçemiyordu. Hayvanın ağzından siyah renkli bir parça sallanıyordu. Hareketlilik iyice hızlanmış kendisine doğru koşarak geliyordu. Birden bir çığlık attı kadın. Korkmuştu. Çok korkmuştu... Ayağa kalktı, o da koşmaya başladı. Doğadaki bütün esrarengiz sesleri uğultu halinde kulağının dibine kadar getiriyordu çılgınca esen rüzgâr. Az ilerideki ahşap merdivenlerden yamaca doğru tırmanmaya başladı. Arkasına dönüp bakacak cesareti yoktu. O koca cüsseli hayvan peşinden geliyor muydu? Bilmiyordu. Koştu... Koştu... Sol tarafta kırmızı kapüşonlu eşofmanıyla ihtiyar bir adam eliyle dur işareti yaparak kocaman gözleriyle kendisine bakıyordu. Yüzü çirkin ve son derece korkunç olan bu adamın kirli sakalları sivri çenesinden aşağı sarkmış, uzun dişlerini göstererek sırıtıyordu. Adımlarını daha da sıklaştırdı kadın. Çaresizlikten ağlayarak söylenmeye başladı.
- Al, işte sana maceraperestlik!.. Al, işte hayallerinin seni sürüklediği yer!.. Allah’ım ne yapacağım ben şimdi? Her şey üzerime doğru geliyor. İmdatt!.. Kurtarın beni.
birinci bölüm sonu
EbruAsya//
YORUMLAR
Bu sayfadaki yazıları okumak her zaman çok güzel. Bu yazı da hak ettiği ödülü almış.
Tebrik ederim Ebrucum.
Tam heyecanlı yerde kaldı yazı, biraz sonra diğer yazıya geçiyorum.
Sen hep yaz o güzel kaleminle...
Sevgilerimle hep
Rû //
sevgili gamzelim
gelişin mutlu etti
çok teşekkür ediyorum
okuyan gözlerinize sağlık
sağ olasın
kocaman kocaman sevgiler gönderiyorum
🌺💞🌺
öyküde bahsi geçen şiir...
bir senin sesini duyardım
gitmezdi kulağımdan
bir de
gözlerini görürdüm
aşk ile bakan...
"yalanmış meğerse senden gayrısı yalan"
neredesin şimdi sen
seni nasıl buldurayım
suretini iple çeken sabırsız hallerimi
söyle nasıl susturayım?
hadi gel!.
bedenimi kemiren yorgunluğumu
törpülesin gülüşün...
periler bacasından incilerini saçsın
bir toprak testiden içelim hızır suyu
Nevşehir'de resmedelim
şeffaf sarhoşluğumuzu...
yürürlükten kaldıralım gücenik bakışları
fişlensin adımızın her harfi gökyüzüne
yıldızların siminden aşk tozları dökelim
kaydedilsin aşkımızın coşkuyla varoluşu...
gel ki gel de
yanık gün artığı zamana inat
aşınmamış dizelerde birlikte yürüyelim
bir nefes tutku üfleyelim ney’e
ney ki dile gelsin
çağlayıp dursun dalgalar
yarenlik etsin bize fistanı kırçıllı kuşlar
atıp başının üstünden yükü
okşayalım rüzgarların ılık saçını
ırmağın aryasına kurup otağı
kaz ve ördeklere ekmek verelim
sevinsin Kızıl ırmağın kanatlı çocukları
Avanos'un tahta köprüsüne
demirleyip dünleri
kursağından çıkaralım ruhumuzun sevincini
yelken açalım yarınlara
dinleyerek hülyalı şiirleri
gönlümüz huzur dolsun
tek yasamız sevgi olsun
EbRuAsya //
Rû //
merhaba sevgili neneh..
ıhlara vadisine iki bölüm ayırdım.
kapadokya gezisinin tamamı içinse dediğiniz gibi anlatacak o kadar çok yer var ki... günlere sığmaz:)
çok teşekkür ediyorum güzel sözleriniz için
sağ olasınız
her dem sevgiyle
Dışardan okudum. Yorum yapmak istedim.
Öncelikle kutlarım. Güzel bir hikâye.
Sonu heyecanlı bitti. Ardını merak ettim. Ve şiirini.
Umarım onu da yazarsınız.
Gün yazısını kutlarım.
Rû //
sevgili elif hoş geldiniz sayfama
çok teşekkür ediyorum beğeniniz için
arşivi bir tarayayım..
şiiri bulursam yoruma eklerim.
sevgiler
Ikinci bölümü sabırsızlıkla bekleyeceğim 😊
Ikinci bölümü sabırsızlıkla bekleyeceğim 😊
Böyle güzel bir öykünün sonraki bölümü
Beklenmez mi hiç?
Özlemiştim kalemini.
İyi ki geldin.
Selam ve sevgiyle Ebru...
Rû //
merhaba bedri abi..
kalemim yettiğince bir şeyler yazmaya çalışıyorum
her zaman motive edersiniz beni
sağ olasınız
çok mutlu oldum sizi gördüğüm için
onur verdiniz sayfama
huzur dolu bir gece diliyorum
en içten selam saygılarımla
Rû //
seni mi kıracağım canım benim..
ana sayfadan düşünce yayınlarım.
uzun oluyor okuyucu sıkılıyor diye iki bölüme ayırdım
yarın finallenelim öyleyse :)
bu arada ben de senin kalemini çok beğeniyorum.
hep hoş bir seda bırakıyorsun zihnimde
en içten teşekkür ve sevgilerimle
💞🌺🙏