- 156 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ACIKLI BİR OLAY
YAŞADIĞIM ACIKLI BİR HİKAYE
Yıl 1994. Ankara Hukuk Fakültesi 2. sınıf öğrencisiyim. Cebecide arkadaşlarla kaldığımız bir bekar evimiz var. Final zamanı hava sıcak. Akşam saat 22 .00 civarında evde ders çalışırken bir telefon geldi. (o zamanlar cep telefonu henüz yok ) Arayan 18 yaşında genç bir kız. Hem ağlıyor hem konuşuyor. Sıkıntılı olduğunu, anne babasının ayrı yaşadığını halasıyla birlikte kaldığını, hayatta her şeyin ters gittiğini, hayattan umudunu kestiğini ve hiç mutlu olmadığını anlatıyor.
Bu numarayı nerden aldığını sorduğumda tesadüfen çevirdiğini ve benden önce birkaç kişi ile daha görüştüğünü onlardan bir ışık alamadığını söylüyordu. Ben olanca gücümle kıza teselli vermeye çalışıyordum. Kıza hayatta güzel günler olduğunu her acının gelip geçici olduğunu her şeye rağmen yaşamın çok güzel olduğunu anlatıyordum.
Kız benimle konuşunca rahatladığını ve sesimin ona güven ve huzur verdiğini söylüyordu. Saat gecenin 24.00 ünü geçmişti. Bana seninle yüz yüze sohbete ihtiyacım var seninle konuşmak istiyorum dedi. Kendisinin Tandoğan tarafında olduğunu söylüyor ve hemen oraya gelmemi istiyordu. Polisi Neden aramıyorsun dedim polisin ilgilenmediğini söyledi.
Bak arkadaşım dedim ben şu an Cebecideyim, Tandoğan uzak. Benim arabam yok bu saatte oraya gelecek bir vasıta da bulamam. Diye söyledim ancak Nuh diyor peygamber demiyor.
Bir an bana kurulmuş bir tuzak olabileceği aklıma geldi. Zira o günlerde Ankara’da esrarengiz olaylar duyuyordum. Kıza bu saatte oraya gelemeyeceğimi ancak yarın sabah nerde isterse orada görüşebileceğimi söyledim. Ama ikna edemedim. İlla şimdi seninle konuşmak istiyorum. Şu anda benim tek yaşam kaynağım sensin, sadece seninle hayata tutunabilirim gibi pek de inandırıcı olmayan garip sözler sarf etti. Ben ölmek istiyorum. Seninle konuşmak bana çok iyi geldi bu yüzden seninle yüz yüze konuşmak istiyorum diyordu.
Ben buna itiraz edince Gelmezsen şimdi terminale gidiyorum yarın İstanbul’da olacağın orada İstanbul’a gidiyorum. Boğaz köprüsünden atlayarak intihar edeceğim dedi. Tabi ben buna çok da inanmadım kızın blöf yaptığını düşünüyordum. Çünkü kızların bu tip duygusal ajitasyonlar yaptığını iyi biliyordum. İntiharı kafasına koymuş bir kız neden İstanbul’a gitsin. Yahut benim sesim ona çok iyi gelmişse bir gün daha beni bekleyebilirdi diye düşündüm. Bu yüzden bu saatte gelemem deyince kız sinirle telefonu kapattı.
Taki bir gün sonrasına kadar.
Ne mi oldu? iki gün sonra haberleri izlediğimde koltuğa yığılıp kaldığımı hatırlıyorum. Haber şöyle:
Boğaz köprüsünden atlayan 18 yaşındaki genç kız intihar etti.
Bir anda her şey bir film şeridi gibi gözümün önünden geçti. Kızla olan konuşmamı hatırladım. Şayet bu kız o kız ise bunun vicdani ağırlığını nasıl kaldırabilirim diye düşündüm. Kendimi hem suçladım hem teselli etmeye çalıştım. Çünkü kızın ismini ve memleketini almamıştım. Sadece parçalanmış bir ailenin kızı olduğunu 18 yaşında olduğunu ve Ankara’da yaşadığını öğrenmiştim.
İnsan, vicdan ile hayat arasında savrulan nadide bir varlıktır
(Adaletin mahrem koridorları)
(Adaletin mahrem koridorlarından
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.