- 170 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
BİR SEVDA MASALI
Bir rüzgar gibi girdi sevda gönüle. Bir deli rüzgar gibi hesapsız kitapsız öylece. Çünkü çok güveniyordu kalbe.
İyiydi, sevgi doluydu, tadı güzel, rengi hoştu. Kalp de severdi onu. İyi olan, güzel olan, mutluluk sunan bir varlık neden sevilmesin ki ! Bu düşünceyle girdi sevda kadın ve erkeğin gönlüne. Hesapsızca kitapsızca öylesine.
Onlar da hevesliydi onu gönüllerinde görmeye, hissetmeye... Bir tanışma:
Bilmem nerde ?
Hangi zamanda.?
Hangi yerde ?
Fark eder miydi?
Girdi işte gönüllere.Sevdalıydı artık onlar birbirlerine.
Önceleri herkes içten, herkes samimiydi.
Sonra değişti dengeler. Herkes garanti istedi sevgisine. Herkesin sevgisi, sevdası en büyüktü kendince.
İkisi de kendi dilinde, kendi söylemiyle, büyük hesaplar, ince uğraşlarla ispat istedi sevdasına. "Benim için ne yaparsın?" Sorusu kadının dilinde. Erkek ondan aşağı kalır mı? Alttan almamalı,onu fazla şımartmamalı,kırılan taraf olmamalı. Gerekirse kırmalı ! Toplumun kendine biçtiği erkeklik statüsünü de korumalı ! Hem neden o ispatlayacaktı sevdasını ? Kadın ispatlasın! Sorgulamasın, fazla konuşmasın. Onun yerinde olmak isteyen nice kadınlar olduğunu unutmasın.!
Kurnaz bir kumarbaz edasıyla, uğraşırken onlar birbiriyle korktu sevda; geri çekildi, saklandı kalbin bir köşesine.
Kadın da erkek de bir boşluk hissetti içinde. Biri kendini aradı derinlerde, biri başlangıç muhasebesinde.
Yalnız kaldı sevda. Kimsesiz. Kimse zaman ayırmadı ona. Nefes alamadı kalp denen sırça köşkte. Çünkü herkes meşguldü, almak, vermek işiyle.
Kadın, gemiler yansın istedi kendisi için büyük denizlerde. Erkek, kaptanlık peşinde. Çatladı sırça köşkün camları. Kırıldı. Su aldı gemi. Boğuluyordu sevda, saklandığı yerde. Onlar görmese de. Kimse bilmese de...
Dinince kadın ve erkeğin benlik savaşı; göründü kırık dökük hayâller, yarım kalan istekler, arzular ve sevdadan kopmuş yaralı sevgi kırıntıları.
O günden sonra kimse görmedi sevdayı. Aramak da aklına gelmedi kimsenin. Hırçın, dalgalı denizlerden kırgın, masum, yorgun ve sessizce ayrıldı sevda. Veda etti insana, insanlığa.
Ne yaşayabildi İnsanoğlu ne yaşatabildi sevdayı. Oysa içten bir yol bulsa, akardı kalplere can suyu gibi. Sulardı gönül bahçesini, tomurcuklar filizlenirdi orda. Çiçek çiçek açardı güzel duygular,bahar kokuları sunardı insanlara. Dingin, huzurlu ve güvenli bir yaşamla, kucaklanırdı hayat denen muamma.
Biz insanlar, şimdi aramazdık onu deli gibi her yerde. Her gönülde. Küçük cılız feryatlarla yana yana çağırmazdık çılgınca.
Çıkınca insanlığın hayatından öylece, sessizce sevda,bir masal kahramanı oldu hülyalarda. Birdenbire, bir deli rüzgar gibi gönle giren, isteyince de yok olan birdenbire.
Sevda neydi.?Neredeydi? Nasıl geri gelirdi? İklimi neydi? Sorular sordu insanoğlu: Neden gitti ? Sevdalıyım diye ödün mü vermeliydi insan? Birine mi eğilmeliydi?
Eğilmek insanın tabiatına aykırı. Gül dalı mı bu? İnsan hayatta çınar gibi olmalı. Büyüklerimizden böyle gördük, böyle öğrendik. Haklıydı insanoğlu kendince. Yoksa varlığını nasıl kabul ettirirdi evrene.
Kimsenin suçu yoktu. Suç sevdadaydı.Kendi yaşayacağı iklim için insanları fazla zorladı. Oysa insanlar onu yaşatmak istedi.
Yön verdi sevgisine,uysa eğerselere ne güzel yaşayacaktı kendi de !
Doyumsuzdu sevda.Yine neyi beğenmedi ki!
Büyükler girdi işin içine anlattılar sevdayı :Cefası çoktu, sefası yoktu. Uğraş boşunaydı. Onun yolunda çekilen çileler sonsuzdu. Murada eren yoktu. Buldum sananlar, kıyısından, köşesinden geçenler vardı. Sevda yaman bir şeydi. Mecnun’u deli etti, Ferhat’a dağ deldirdi. Hangisi vuslata erdi ? Onları bile terk etti.İşte bu yüzden nankördü. Bu yüzden suç sevdadaydı. Boşunaydı sevda yolunda verilen emek, çekilen çile.
Geçmişte bir yerlerde varsa bile; bulunması zordu.Gelse de dile,
anılmalıydı bazen derin bir nefes, bir iç çekişle:
’’ Ah sevda!
Yaman sevda!
Kul ettin Kays’ı Leyla’ya,
Mecnun oldu sonunda.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.