- 210 Okunma
- 2 Yorum
- 2 Beğeni
Partisinden İstifa Etti
Ülkemiz yeni bir seçim havasına girdi. Bilindiği gibi Mart ayının son günü mahalli seçimler yapılacak. Seçimler sürekli büyük heyecanlara, beklentilere gebe olur ülkemizde. Halk olarak bizler beş yıl için yaşamımıza dokunacak icraatlar yapacak mahalli yöneticilerimi seçeceğiz. Seçilecek aday belirlemelerde yaşanan garip durumlara geçmeden önce bazı ilginç anekdotlar anlatmak isterim...
Geçmiş yıllarda Mustafa Ekmekçi’den okumuştum. Mustafa Ekmekçi, Menderes’in güçlü bakanları vardı diyerek anlatıyordu. 1950’li yıllar İstanbul Gümrük Müdürü hakkında görevini layıkıyla yapmıyor diye şikâyetler Gümrük Bakanı’na kadar ulaşır. Bakan, bir gün mesai başladığı saatte İstanbul Gümrük Müdürü’nü makamına varır. Müdür ortalıkta yoktur. Bakan bekler. Nihayet müdür hayli zaman sonra makamına gelir. Bakanı görünce gayet pişkin: Sayın bakanım kahveyi nasıl alırsınız? Bakan söze başlar; eline bir beyaz kâğıt al, yazmaya başla: Geç saatlere kadar İstanbul gecelerinde eğlendiğim için görevimi gereğince yerine getiremiyorum. İstifamı arz ederim. Ve son söz olarak bakan: Evet okuma yazma bilmenin böyle de faydası var diyerek gümrük müdürünü görevden azleder. Üzülerek belirtmeliyim ki, son yıllarda yolsuzluklara karıştığını medyadan çokça duyduğumuz görevlileri görevden ya da istifa olayı duyamaz olduk!..
Önyargılı olmak olayları akılcı yöntemlerle irdelemeye engel teşkil eder. Doksanlı yıllar. Ülkemizin yetiştirdiği son derece dürüst siyasetçi Adnan Kahveci’yi bir panelde dinleme olanağım oldu. Bilindiği gibi kahveci Turgut Özal’ın beyin kadrosundandı. Hala ansırım Özal, televizyonda meşhur seçim propagandası yapıyor; elinde bir kalem bizlerin gözlerinin içine bakıyordu adeta: Enflasyonu tek haneli rakamlara indireceği mealinde sözler ediyordu. Bilindiği gibi 12 Eylül 1980 darbesi yapılmış, bütün Atatürkçü, sosyal demokrat, yurtsever kadrolar görevlerinden uzaklaştırılmış. Özellikle solun üzerinden silindir geçilmiş. Sosyal demokratlara iktidar olma ümidi sıfıra yakındı. Özal’ı dinlerken karar verdim. Evet, oyum sana. Tepki oyu elbet. Kazanmanı dilerim. Biliyorum ki, enflasyon sözünü yerine getiremeyeceksin. Mahcup olacaksın. Ve Enflasyon ülkemizde iki basamaklı, bazen de üç basamaklı sayılarla ifade edilir oldu, sözlerini yerine getiremeyip mahcup olan siyasi olmadı bu güzel topraklarda.
Kahveci de Özal’ın bakanı olduğu için O’nun da kafa, kol emekçilerinden yana olmayacağı inancıyla rahmetli olan Kahveci’ye olumlu duygular beslemiyordum. Fakat ilginç görüşler sundu. Partisi oy kaybediyordu. Başbakan Yıldırım Akbulut’tu. Seçim kaybetmesini nedenini Akbulut’u pasiflikle itham edilmesini sözleri dolaşıyordu. Kahveci, biz seçimi enflasyonu düşüremediğimiz için kaybettik diyerek olayı akılcı bir biçimde yorumlamıştı. Daha sonra Kahveci trafik kazasında hayatını kaybetti. Yaşam öyküsünü, mali durumu öğrenince O büyük insana duyduğum önyargı için vicdanım sızladı.
Kahveci gibi ülkemizde çalışmalarına hayran olduğumuz, icraatlarıyla destanlaşmış vali Recep Yazıcıoğlu, hain kurşunlara hedef olmuş Gaffar Okkan ve daha nice soylu güzel devlet adamları yetişti ülkemizde.
Büyüklerimizden fazla bir şey istemiyoruz: Gerek atanmış gerek de seçilmişlerden beklentimiz toplum çıkarlarını kişisel çıkarlarından üstün tutmalarıdır. Tüm enerjilerini ülke kalkınmasına ve yurttaşların mutluluğu için harcamalarını bekleriz. Özellikle siyasilerimizin bir siyasinin dediği gibi “ Harun gibi geldi karun gibi zengin oldu" olmasınlar.
Ülkemizde siyasete soyunanlar ilginç görüntüler veriyorlar. Yaklaşan mahalli seçimlerde pireye kızıp yorganı yakanların çokluğuna hayret etmemek elde değil. Neymiş efendim? Bir ya da birkaç kez görev yapan belediye başkanlarına niçin aynı göreve yeniden aday gösterilmemiş?! Ülkede demokrasi var. Demokrasilerde çare tükenmez klasik deyişle. Hemen partisinden istifa… Ver elini daha önce bir kaşık suda boğmak istediği rakip partiye jet hızıyla geçiş. Bu defa veryansın eski partisi aleyhine bombardıman. Örnekleri çok.
Görev verilmeyen; otuz dokuz yıl (!) partinde gelebileceği en yüksek kademelere yükselmiş bir siyasetçi. Beklediği büyük bir ilçenin belediye başkanlığı için görev verilmediğini duyunca bir soğuk su içip dinlenmeden partisinden istifa edebiliyor. Gerekçe neymiş parti kurumsal kimliğinden uzaklaşmış…
Ülkemizde bir değil, birden çok kez parti değiştiren siyasilerin sayısı azımsanmayacak kadar çoktur. Bu olgu kendisine oy veren yurttaşların iradelerine saygısızlıktır. Parti değiştiren siyasileri partisine kabul eden liderlerimizin tavırları da hoş değil.
Ezcümle görev verilmedikçe partisinden istifa eden, hemencecik rakip partiye geçip özellikle eski partisini eleştiren siyasileri protesto ettiğimizde ve esen rüzgâra göre yön değiştiren siyasileri partisine kabul eden siyasi liderleri eleştirdiğimiz oranında ülkemizde demokrasi kültürünün gelişmesine ve kökleşmesine katkıda sağlarız.
YORUMLAR
Kalemine yüreğine sağlık Üstadım..
Siyaset bir yönetim sanatıdır; dolayısıyla "siyasetçi" de aslında yüksek düzeyli bir sanatçı konumundadır. Bunun için son derece ciddi ve kaliteli eğitim gereklidir. Sadece eğitim de yetmez, üstün bir ahlâkî şeciye ve karakter gereklidir. Bu özellikleri taşıyan insanlar ancak SİYASETÇİ olmuş olurlar! Şahsen şu anda ülkemizde bu kıvamda (tam olarak) bir siyasetçi göremiyorum!
Politika diye de bir kavram var, çoğu insan siyaset ile politika'yı aynı şey, bu iki kelimeyi de eş anlamlı zannediyor. İşte yanılgı noktası budur! Bu iki kavram asla aynı şey değildir.
Politika POLI ve TICA şeklinde latince kökenli iki ayrı kelimeden türetilmiş bir kavramdır; POLI= ÇOK, TICA= YÜZ demektir, yani ÇOK YÜZLÜ, çok yönlü kişi anlamına geldiği aşikârdır. İlm-i siyaset ile politika işlev açısından ilgili ve birbiriyle bilgi alışverişi gerektirebilir ama, kesinlikle tam olarak aynı şey demek değildir.
Bizde genellikle siyaset sahnesini dolduranlar POLİTİKACILARDIR! Malum onlarda "çok yön, çok yüz" olduğu için her tarafa dönebilirler, herkese farklı bir yüz ile görüntü verebilirler. Kendi anlayışı ve parti çıkarı, veya şahsi hesabı ne zaman nerede olmasını gerektiriyorsa o zamanda oralarda olabilirler bu politikacı kişiler. Bunlar için bizim anladığımız anlamda "siyasi kimlikten, siyasi kişilikten" söz edilemez, olsa olsa gününü kurtaran ve güncelini daima güncelleyen politikacı demek daha bilimsel olur kanaatindeyim.
Fakat bizim aradığımız bu değildir! Biz, ilm-i siyaset ile mücehhez, siyasi kimliği ve kişiliğiyle münevver insanlar aradığımız için, aradığımızı bir türlü bulamıyoruz, yakın zamanda da bulacağımıza umudum yoktur şahsen!
Hz. Mevlana'nın dediği gibi "Yüzde ısrar etme, doksan da olur, insan dediğinde noksan da olur!" gerçeğinden hareketle, önümüze ve yolumuza çıkan politikacılarla idare etmek zorundayız. Allah herkesin gönlüne göre versin, hayırlısı olsun, hayr olsun inşaallah. Cümleten sağlık ve afiyetler dilerim.
İBRAHİM YILMAZ
Siyaset çok kirlendi Hocam hem de çok. Merhum Aziz Nesin'in de bu konuda ''Parti Kurma Parti Vurmak.'' diye bir öyküsü vardır... Kendi partisinde atıp tutanlar, görevden alınınca hop hemen başka partiye... Çocuk oyuncağı değil bu iş ... Beşyüzelli milletvekilinin en az dört yüz tanesinin iş adamı olduğu söyleniyor. Kalitesiz insanlar siyasete girmemeli... Büyük paralar dönüyor partilerde Olan memlekete oluyor haliyle... Kutlarım yürekten manidar bir konuydu...
İBRAHİM YILMAZ
Esenle.