- 112 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KABUKTAN ÖZE..*'
"Sefalet ve ihtiyaç yoksul insanı sınırlar; işi yahut uğraşı bilgisinin yerini alır ve düşüncelerini işgal eder.
Cahil olan zenginler ise yalnızca zevklerinin peşinde koşarak ömürlerini tüketirler. Bu yönüyle vahşi bir hayvana benzerler. Servetlerini ve boş vakitlerini kendilerine değer kazandıran şeyler için kullanmadıklarından ötürü de tenkit edilmelidirler."
Okumak, Yazmak ve Yaşamak Üzerine adlı eserinde Schopenhauer böyle dile getirir düşüncelerini.
O halde hayatla olan çetin mücadelesinden dolayı yoksul için ve yalnızca zevklerinin peşinde olan cahil zengin için lüks olarak addedilecekse kitabı kim okuyacak?
Bu iki sınıf arasında kalan insanlar kimler?
Neden okur insan? Entelektüel olmak için mi? Bilgi satmak için mi yoksa kendini inşa etmek için mi?
Rahatça ifade edilebilir ki okumak yalnızca kimlik ve kişilik kazanma çabasıdır. Eline aldığı her kitap kişinin duygu ve düşünce dünyasının inşasına atılmış bir tuğla görevi görür. Lakin her kitap okunmalı mıdır? Bu ayrı bir sorunun cevabıdır. Bilakis vakit en kıymetli sermayedir; bir kitabın yalnızca okunması yetmez, o kitabın sunduğu düşünce besinini sindirmek için de bu sermayeden ayrıca bir vakit daha ayırmak gerekir.
Zira üzerinde durup düşünmeksizin okunulanların büyük bölümü kaybolur. Gerçekten de bedensel gıdalarımızla zihinsel gıdalar arasındaki durum hemen hemen aynı. İnsanın yediklerinin beşte biri ancak hazmedilir, geri kalanı buharlaşmayla, terlemeyle ve benzeri şekilde kaybolup gider. Okudukları da öyle nihayet. Okuduklarının hepsini sindirseydi gövdesi kellesini taşıyamazdı değil mi:)..
Nitekim inanan insanlar için mübin kitap yirmi üç yılda anca peyderpey indirilerek tamamlandı.
Neydi makşat? Tabii ki sindirmek ve tatbik etmek.
E sermayen sınırlı madem, ömür kısa, vade dar, varlığın değerli.. Çok mu okumalı?
Elbette hayır.
Her şeyde olduğu gibi.
Ölçülü, dengeli, etkili ve yeteri kadar.
Fuat Oskay
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.