- 184 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KURT YENİĞİ KESİTLER -6 BİR DİLİM BAKLAVA
İlkokulu bitirdiğimde on yaşında idim.
Babam bizleri ilkokula kaydettirmeden önce ,(Nuray ile benim) yaşımızı, komşumuzu yanına alarak mahkeme kararı ile ikişer yaş büyütmüş.
Nedeni ise "kız kısmı okumaz, ilkokulu bitirsin yeter. Okuyup ne yapacak?
Ele gitmeyecek mi?"
O yaz babam Selam Pasajında bulunan "Altın makas" kumaş mağazamızı sattı.
Birazını amcama sebze hâlinde dükkan satın almak için ayırdı. Birazını da annemle birlikte Hac ziyareti için ayırdı. Babam Hacc’a gittiğinde 35 yaşında idi
Amcamla yeni eşi, babamlar Hacca gidip gelinceye kadar oğlu Salih ile birlikte bizim evde kaldılar.
Beş kardeş hepimizde küçüktük.
Abim on üç yaşında bir terzi yanında çıraklık ediyordu.
Mesut ile ben de mahalle hocasından Kur’an öğrenmeye gidiyorduk.
Babam Hacca giderken sadece annemi değil ,kendi annesini ve babaanesini de götürmüştü.
Bana da giderken , " sen bu Kur’an ’ ı okumayı öğren sana da hatim yemeği ile tören yapacağım " demişti.
Bende bir heves ki sormayın!
Onlar gelinceye kadar 40 gün içinde okumayı öğrenmiştim.
Babamlar gelince öyle mutlu olmuş, öyle çok sevinmiştim ki!
Ne de olsa kendimi göstermek, zekamı ispatlamak istiyordum.
Annem o arada orada başlarından geçen bir olayı anlattı.
Yollarda otobüslerinin yanında yemek pişirip yerlerken yanlarına ak sakallı biri gelip selam vermiş.
Bir tabak yemek istemiş.
Babam sofraya buyur ettiğinde "Sizin beş çocuğunuz var ancak birisinden fayda göreceksiniz. O devlet kapısında çalışacak.’ demiş.
Babam da gülümsemiş. " Olsa olsa bu Mesut olur. Kızlardan fayda gelmez" demiş.
Annem bunu söylerken o da Mesut’ u işaret ediyordu. Hakikaten Mesut süper zeka bir çocuktu.
Ama ben de okumak istiyordum. Bana da kitaplar alınsın istiyordum. Ben de aileme yardımcı olmak istiyordum.
İlkokulda okumaya heveslenmeyelim diye benim dergi paramı bile yatırmazdı okula babam.
" İdare etsin. iyi kötü geçer nasılsa" derdi.
Ama ödevlerimiz hep o dergilerden olurdu.
Ben o ödevleri yapamadan gidince okulda öğretmen bana kızar, utanır söyleyemezdim.
Varsa yoksa erkek çocukları ön planda idi.
Yine de, babam verdiği sözünü tuttu. Bana görkemli bir hatim töreni düzenlendi.
Okul vakti geldiğinde mahalledeki arkadaşlarım okula gidiyorlardı.Ama ben babamın gönlünü etmek için mücadele veriyordum.
Babam" Nuh" diyor" peygamber" demiyordu.
İçimde kaynayan bir pınar aleve dönüyor beni yakıyordu.
Hastalandım,dilsiz oldum, konuşmadım. Okumalıydım. Biliyorum ki okuyanlar çok farklı, kültürlü, görgülü oluyorlardı.
Teyzem benim için en büyük örnekti.
Nihayet bazı koşullar öne sürerek babam, kız enstitüsüne gitmeme izin verdi.
Olsun yeter ki gideyim değil mi ya?
İlkokulu kör topal halletmiştim.
Ama artık şartları zorlayıp başarmanın yollarını bulmalıydım.
Şartları zorlayınca oluyordu.
Başarıyordum.
İngilizce, matematik ve Türkçe derslerinde atak yapmaya başladım.
Sınıfta yardım isteyen arkadaşlarıma hiç nazlanmadan yardıma koşuyordum.
Bu arada babamın ,elindeki para eriyip gitmiş, amcama açtığı iş yeri amcamın üstüne geçmişti.
Babam bakkal dükkânı açmış, o da yavaş yavaş işlerligini kaybetmeye başlamıştı.
Hem maddi yönden zayıflamış, hem de hastalığın pençesine düşmüştü.
Evde annem tüm gücü ile babamı destekliyor, ona ayrı bir beslenme uygulayıp iyileşmesi için çaba sarf ediyordu.
Dibe çöküyorduk. Göz göre göre dibe çöküyorduk.
Evimiz ile okulun arası yaklaşık olarak üç kilometre vardı.
Bazı günler eve gitmez okulda kalır öğle arası annemin ekmeğin üstüne sürdüğü salçalı ekmeği yerdim.
O gün babası gardiyan olan bir arkadaşım "birlikte yeyip ders çalışalım mı ?
Bana kümeler konusunu anlatır mısın?’" dedi
Benim canıma minnet!
Konu tekrarı yapmış oluyordum.
Çalıştık. Sonra yemeklerimizi çıkarıp yemeye başladık.
Arkadaşım lahmacun ve baklava getirmişti.
" Al bir tane " dedi.
" Yok benim ekmeğim var. Ye sen " dedim.
Sonra baklava uzattı.
" Yemem" dedim yutkunarak.
" Ölümü öp!" dedi.
Öyle deyince ağlamaya başladım.
" Yemem! "dedim.
Hem ağlıyor hem de " yemem" diyordum.
Gelip bana sarıldı. " Ne oldu? Seni üzecek ne yaptım? Bir dilim baklava lütfen al!" dedi
" Almam" dedim.
"Benim babam hasta. O bir şey yiyemezken ben bunu alıp yiyemem "dedim.
O gün akşam vakti evimizde otururken , kapımızın zili çaldı.
Arkadaşım babası ve annesi ile ellerinde iki paket ile evimize geldiler.
Bir paket baklava ve lahmacun!
Nasıl kızardım, nasıl utandım anlatamam.
Annem ve babama durumu anlattılar.
Babam onlara , "bizim ihtiyacımız yok ki!
Yanlış anlama olmuş " deyip gerisin geri gönderdi.
Arkadaşıma söylediğim aile sırrımız idi.
Ama şimdi açığa çıkmıştı.
Eyvah ki ne eyvah!
Şimdi bana kızacaklar, belki de okuldan alacaklardı.
Ben ne yapacaktım şimdi?
Kendime kızıyordum
Yokluğa, yoksulluğa kızıyordum.
Annem babam Hacı olmuş, ben Kur’an okuyordum ama talihimiz buna rağmen düzelmiyordu. Talihimize kızıyordum.
Şimdi ne yapacaktım ben?
Bir köşeye pusup, o bir dilim baklavaya kızarak başımı eğip sessizce olacakları beklemeye başladım.
11.02.2024
Tülay Sarıcabağlı Şimşek
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.