- 382 Okunma
- 21 Yorum
- 7 Beğeni
SAMİMİ MİYİZ?
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
“Allah, ancak samimiyetle ve kendi rızası gözetilerek yapılan ibadetleri kabul eder.” İçinde kibir, yapmacık duygular, tavırlar ve sevimsizlik eylemleri bulunan her şeyi samimiyetten uzak buluruz. İyi de nedir samimiyet? Gerçekten de samimimiyetle ortaya koyabildiğimiz şeyler var mıdır? Anne ve çocukları arasındaki samimiyetle, üçüncü kişiler arasındaki samimiyet aynı mıdır? Yüzlerce daha soru ile samimiyeti, onun bir ölçüsü olup olmadığını sorgulamak mümkün elbette.
Bir duygu, davranış veya düşüncenin samimiyetinin ölçüsünü neye göre belirleyebiliriz? Bize göre samimi görünen şey veya durumlar diğerleri için de samimi olabiliyor mu? Burada kendiliğinden doğan bu soruların da samimi bir karşılığı olmalıdır. Kanımca, bir şeylerin samimiyetindeki kriterlerden belki de en önemli unsurları, başkalarından esinlenme olmaksızın oldukça doğal ve karşıdakine verilebilecek değerin önemiyle ortaya çıkabiliyor olmalı. Birbirini kırmamak veya öyle bir intiba uyandırmak adına da sayısız şeyi yaşamış veya yansıtmışızdır. Buradaki başkalarından ötürü öyle görünmek, hissetmek veya davranmamız o şeyi samimi kılmamamaktadır. Oysa, başkalarına rağmen ve hatta onların eleştirileri de göğüsleyerek olduğumuz gibi duruş göstermemiz ya da olmamız gerektiği gibi eylemde bulunmamız daha anlamlı ve değer atfedilen bir samimiyeti ortaya koyabilir.
İnsanların beşeri ilişkileri içinde resmi kemiyetlerden sıyrılarak daha kendileri gibi olmayı seçebildikleri yerlerde ilişkilerin daha insancıl ve sıcak olması belki de bu yüzdendir. Çalışma ortamımızın kasıp kavurucu bir resmiyette akıp gitmesini çok arzu etmeyiz genelde. Yine de her yerde ve durumda çok samimi olunması da gerekmez. Samimiyetin can bulabilmesi, karşılıklı olarak sınırların iyi bilinmesi, bu sınırlara karşılıklı saygı duyulması ve hoşgörünün yansıtılması durumlarında mümkün olabilir. İlk kez tanıştığımız birileriyle çok sıkı fıkı olmamız beklenmez ve gerekmez de aslında.
Esin veren çokça şeyi başkalarına öykünerek kendimize maledebiliriz. Ne var ki, samimiyet bunlardan biri değildir. Çalışkanlık, dikkat, planlılık, kararlılık da bir ölçüde esin verebilir. Oysa samimiyet dediğimiz şey doğrudan bizimle ilgilidir. İşin ilginç yanı asla tanık olmadığımız ve olabilme imkanını da bulamayacağımız nice kan dondurucu veya gurur verici öyküde ne de çok samimiyet vardır aslında. Bizi güne getiren ve onlara dair neredeyse hiçbir şeyi gözlemleme şansı bulamadığımız kahramanlıkları, gayretleri, sabrı, kararlılığı nasıl da samimi bulur ve sorgulamayız bile. Bu anlamda tarihte yer edinmiş ve hatta efsaneleşmiş büyük anıların öznelerini topyekün samimi buluruz çokça sebeple. İster bir tarihi mücadele, isterse sansasyon yaratan bir büyük keşif olsun, onlara hayat veren veren ve bu hayalleri ete kemiğe büründüren insanların kararlılığını, sabrını, duyarlılığını ve fedakârlıklarını son derce samimi bulur, hayranlık besleriz. Buradaki samimiyetin özünde kendinden sonrakiler için ortaya konular ve adeta vakfedilen hayatlar vardır. Kendi yarınlarını, hayallerini sonrakilerin daha konforlu zeminlerine fedâ edişlerin samimi olmadıklarını nasıl düşünebiliriz ki?
İnsanlara yakın olabilmek veya en azından onları da sevimli görebilmek için bakılması gereken temel renk samimiyet fırçasından çıkanlardır. Bu öylesi bir algı oluşturur ki, bazı yönlerini sevmememize veya bizim ölçülerimize göre biraz ters gelmelerine karşın diğerlerinden daha samimi bulabiliriz. Kısacası, birileri sevmekten daha öte bir şeydir şu samimiyet. Sevebileceğimiz, sevmekte olduğumuz çokça insanın samimiyetleri de beklenen kriterleri sağlamayabilir. Bu durumda beşeri ilişkilerimizdeki seçenekler de farklılaşmaya başlamış oluyor. Sevmeden yankılanan duygu ve düşünüşler, saygıya dönüşmeyebilir ve fakat bu durum samimiyet için tersi bir içerir.
Samimiyet yüreklerin konuştuğu bir dildir. Çoğunun yüreği yetmez. Karşısındakini kendine tercih edemeyen kişi, samimiyetten çok uzaktır. - Maneendre. Bu güzel söz, hayata karşı o asil duruşta merkeze alınan yerin dil değil, yürek olduğunu ifade etmektedir. Dil ile alabildiğine güzel kelimelerle kurgulanmış tesirli cümleler aktarılabilir. Ne var ki, bu cümleler ne denli doğru ve içinde güzellik uyandıran da olsa, beklenen tesiri sağlamakta aciz kalırlar. Çünkü bu söylemler yürekten beslenmemişlerdir. İşin ilginç yanı, kendini samimi göstermeye çalışma çabalarının da bu anlamda beyhude oluşudur. Ne denli samimiyetli olmaya çabalarsanız çabalayın, karşıdakinin yüreğine temas edememişseniz tüm emekleriniz boşa çıkacaktır büyük olasılıkla.
Samimiyet mevzuu beşeri ilişkilerde, mesleki icrada, ibadette ve kısacası bizden yankılanan her şeyde ilk bakılan ve beklenendir aslında. Dostlar bizi alışverişte görsün anlamındaki yaklaşımlarla süregelen hayatların değerce kısıtlı kalmasının temel nedeni de yine hakkıyla samimiyetin yansıtılamamasıdır. Samimi iseniz, bunu çok çaba harcamadan da ortaya koyabilmek mümkünken, samimiyetten uzak duruş ve söylemlerle kendini adeta yırtarcasına ortaya konulan emekler yeterli karşılığı da bulamazlar. Samimiyet var ise, mutlaka yankı bulacaktır. O, BİR IŞIK GİGİDİR. Karşıdaki insana ve hatta diğer nevinden duygusu olan tüm canlılara da sirayet etmektedir. Çoğumuzun ev veya bahçemizde beslemekte olduğu kimi hayvanların sevgi gösterilerindeki samimiyeti nasıl da önemseriz değil mi? Bir kedinin gözlerini kısarak ve elinize, ayağınıza sürtünerek yakınlık kurmaya çalışması, aniden kucağınıza sıçrayarak yatmak istemesi, bir köpeğin sizi her gördüğünde kuyruğunu yüksek hızla sallaması, bir muhabbet kuşunun durup dururken sizin omzunuza konması ve bedeninizin dış çerçevesinde serbestçe hareket ediyor olması da katışıksız samimiyetten başkası değildir.
Samimi insanların çevresinde bulunuyor olmak güzeldir. Onların her duruşunun ikircilikten uzak olduğunu bilir ve kendinizi de rahat hissedersiniz. Bir yazarın, şairin veya film senaryosu yazarının da ortaya koyduğu eserlerdeki esas güç, samimiyetli duygularla bu esere can vermesinden geçmez mi? Bazı oyuncuları kendilerini rollerine çok kaptırdıkları için daha başarılı görüyor olmamızın ardında da samimiyet vardır esasında. Onlar, yüksek bir empati duygusu ve mesleğe sadakatleriyle tecrübelerini yoğurmuş ve zihinlerde derin izler bırakan sanat eserlerine imza atmışlardır.
, Hayatımızı samimi duygu ve düşüncelerle, onlardan beslenen güzel eylemlerle süslemek ne güzeldir. Hele bu duruşu doğru algılayabilen ve size önyargıdan uzak insanlar da varsa, hayat bir başka akar doğrusu. Diğer türlü, samimiyetiyle hemhal olmuş da olsanız, kendisiyle barışıl omayı başaramamış insanlardan ötürü sürekli ötekileştirilen, değersizleştirilen bir özne olarak yaşamaya devam edersiniz. Bir başlangıcı olduğu gibi bir bitİmi de kaçınılmayacak şekilde gün gibi ortada duran hayatın, samimiyetten uzak yaşanması ne de acıdır. Bu anlamda Hz. Mevlânâ`nn “ Ya olduğun gibi görün ya da olduğun gibi görün.” deyişi ne de düşündürücüdür değil mi. Ben, içi ve dışıyla aynı olmayı, kişi ve duruma, mekâna göre şekil almamayı tercih ediyorum. Çokça sevgiye mazhar olmaktansa, samimi görünen bir özne olmak daha anlamlıdır, diye düşünüyorum. Samimi dostlukların, ilişkilerin, duygu ve düşünüşlerin hayat bulması ve bizlere de ilham vermesini diliyorum.
Oğuzhan KÜLTE
YORUMLAR
Samimiyetin en büyük öğesi güven duygusudur bu güven duygusu her canlı da vardır insanlar , hayvanlar vs. yani samimiyet güvensiz olmaz .önce güven sonra samimiyet çok güzel bir çalışma okudum kutluyorum
Oğuzhan KÜLTE
Merhaba Oğushan bey, yorum yazarken nedenini anlayamadığım bir oluşum gerçekleşti. Yorumumu tamamlamadan çokça yarım yorumlar çıktı ortaya. Bu fazlalıkları düzenleme olanağı da bulamadım.
İstem dışı durum için özür dilerim.
Oğuzhan KÜLTE
Merhaba Oğuzhan Bey, saygıdeğer kalem dost, samiiyet ve de içtenlikle belirtmeliyim yazınızı çok çok beğendim. Olayları, yaşantımızı geniş bir açıdan bakıp irdelersek bu dünyanın kimseye kalmadığı önemli olan gök kubbenin altında hoş sada bırakmak olduğunu idrak ederiz. Bu anlamda da yazınız güzeldi.
Esenle.