- 1115 Okunma
- 2 Yorum
- 3 Beğeni
Dert
DERTLİ TOPLUM
Sevgili dostum,
Zaman zaman sosyal medyada uzakta olan arkadaşlarımızla, yakınlarımızdaki arkadaşlar ile sohbet ediyoruz. Kimse hayatından memnu değil ama sorunların kökeni kendileri olduğu halde hep ya sisteme, ya yaşadıkları ile, ya engelliliklerine ya da başka şeylerde arıyorlar. Çözüm üretmeyi düşünmek yerine hep şikayet ederek zaman geçiriyorlar. İşin kötüsü kimse şikayetçi olduğunu da kabul etmiyor. Herkes şikayetini bana anlatıyor, bende sana anlatayım dedim. Ben şikayet etmekten çok önerilerde bulunayım diyorum.
Sevgili dostum,
İnsan olarak bir dünyada yaşamamız sorunlarla boğuşmamız demek. Çevremizde şikayet etmeyen, şükreden pozitif enerji veren insanların olması da dünyayı daha mutlu benimsememize ve yaşamamıza sebep olur. Ancak bir toplumda yaşamamız hesabı ile boş konuşan ve negatif olan insanlardan da tamamen uzak kalamayız. Ancak aramızda bir sınır ve mesafe koyabiliriz. Ancak çoğu zaman bunu da başaramayız. Öyle ki sevmediğimiz söz ve davranışları defalarca söylememize rağmen bunları inatla yapan hasta ruhlu insanlarda az değil. Aynı şeyleri biz onlara yapınca kızarlar.
Sevgili dostum,
Genelde kitap okumayan, ya da güzel şeyler anlatan insanları dinlemeyen ve boş konuşan insanlarla muhata olanlar dertli olur. Dertli olan insan ya sigaraya ya içki ve kumara ya dedikoduya, ya ona buna sataşmaya ya da aile fertlerine şiddet uygulamaya meyilli olur. Çoğu felaketler kötü arkadaş ile olur. Her gün gazetelerde okuduğumuz “kötü arkadaş”, “hayırsız akraba” hikayelerinden de insanlar pek ders çıkarmazlar. Bu hikayeleri okuyarak ders alan bizim gibi çok az insan var galiba. Her olumsuz ve olumlu yaşanmış hikaye sana ve bana ders verir değil mi?
Sevgili dostum,
“seviyoruz” bahanesi ile insanların gereksiz şakalar ile çevresindeki insanlar rahatsız ettiklerine çok şahit oluruz. Bir arkadaşım bana derdi ki” senin bir derdin varsa benim bin derdim var” Sanırım sorunlarının sebeplerini ve çözüm yollarını düşünmek istemeyen her insan böyle düşünüyor. Halbuki Yaradan bizlere kimseye taşıyamayacağı kadar büyük dert vermediğini söylüyor.
Sevgili dostum,
İnsanları bilgilendirmeye çalışırsın dinlemezler. Yazarsın okumazlar. “İşi gücü var bizi nereden anlasın” derler. Başta bizim onları anlayamayacağımızı düşünen ve bizi anlamak istemeyen insana bir şey anlatamayız. Bazen, bazen değil çoğu zaman kendilerine iyilikte bulunan insanların bu güzel davranışını olumsuzlukla karşılayan insanlara rastlarız. Şöyle ki bazen yolda tanıdığın bir Üniversite öğrencisine rastlarsın caddede. Köyden gelmiştir. Bakarsın yüzüne aç olduğunu anlarsın “gel şurada sana bir şeyler ikram edeyim” dersin. “Karnım tok” der, sonra açlıktan şikayet eder. Gururuna yediremez açım demeyi. Cimrilere de çay ikram etmek istersin “çayı bana ısmarlatır” diyerek ret ederler. Sevdiği insana kebap ısmarlarlar. Yani durduk yere gereksiz evhamlar ile dertlenir bu toplum. “Dert yok ama biz dert üretmeye hastayız” diyerek edebiyat üreten insanların kitaplarının çok satması da bunu göstermiyor mu?
Sevgili dostum,
İşte burada senin hiç bir şeyi dert etmeyen ama gerçekten dert etmeyen, şükreden insan olmanı seviyorum. Sana ne zaman içimden geldiği gibi yemek ikram etmek istesem tok olan da gene yersin. Çay içersin, sen daha fazlasını ikram etmeye çalışırsın. Aslında bu ikramın senin rızkın olduğunu benim de sadece bir aracı olduğumdan rızkına sahip çıkarsın. Şikayet etmeden sabırla rızkını bekleyen insanları işte bu yüzden severim.
Sevgili dostum,
Sadece alışkanlıkla ağzından şükür ve teşekkür çıkan insanlar var ki vücut dili, gözleri bunda samimi olmadığını gösterir. Böyle diyen insanlar hemen ardından yaşadığı şehirden ve insanlardan “buradan adam olmaz” demeye başlıyorlar.
Sevgili dostum,
Dertleri çok konuştuğumuzdan dertler çok gibi görünüyor ama olumlu düşünen ve dertleri anlatılacak ve çoğalta insanlara inat, dertlere çözüm yolları arayan ve bu konuda ısrarcı olan insanlar uzun vadede derdi daha az olan insanalar olurlar. Yani dertler çözülmek için vardır. Konuşularak abartılarak çoğaltılsın diye değil.
Sevgili dostum,
Dert anlatma odaklı olma, başkalarına akıl verme, hatta emrivaki yapma huyumuzu bırakır da toplumca kendi dertlerimizin çözümüne odaklanırsak dertler hem azalır hem de huzur gelir insana. Çok insan bunun farkına varmaz ya da varır da işine gelmediğinden anlamazlıktan gelir.”Sen de kafadan engellisin” kitabımızda anlattığımız gibi en büyük engel kafadan engelli olmaktır. “Engellilere neden saygı duymuyorsun” diye ikaz edilen insanlar “bende kafadan engelliyim” diyerek bunu itiraf etmezler mi bayılırım.
Sevgili dostum,
Dertli toplumun dertsiz bir ferdi olmak için sen de ben de kendimizi iyi hissedecek, bir vatandaş olarak sorumluluklarımızın farkına vararak, farkındalıkla sorunların üstesinden gelecek insan olmak için çok kitap okumak düşünmek ve uygulamak zorunda olduğumuzu sende biliyorsun. Bu konuda her geçen gün okuduğumuz sayfa sayısını artırmak bizi boş konuşmak ve negatif insanlardan uzak tutar. Bana bugüne kadar ne kadar kitap okudun?” diye soranlara” Ben öğrenmek için okuyorum. Sayarak hava atmak için değil. Peki ne kadar öğrendin derseniz benden az okuyanlardan ve hiç okumayanlardan daha çok şey öğrendim derim” diyorum. Sen de bunu diyor ve yaşıyorsun tabii ki.
Sevgili dostum,
Bahanelere sığınmadan söz verdiysek sözümüzü yerine getirerek, dertlerimizi sızlanmamız gereken bir şey değil de öğrenmemiz gereken bir fırsat olarak görerek ve uygulayarak hayatta da mutlu olabiliriz. Bizden önce insanların çoğunun derdi bizden çoktu ama bizden daha mutluydular. Dertlerini abartmamalarının bunda etkisi var mı sence? Bence olabilir.
Sevgili dostum,
Dertleri görmemezden gelirsek, üstümüze gelmelerine engel olur ve büyümeden çözersek o zaman dertler de bizden kaçar.
YORUMLAR
yorum yazmamıssınız ama gene de teşekkür ederim