- 521 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KIRIKKALE HALKININ SEVGİLİSİ RAHMETLİ HU=ALLAH DİYEN -İHSAN PELİT DEDE..
Allah dostu... Gönül dostu...
Hak dostları, kalbî merhaleler katederek davranış mükemmelliğine ulaşmış bahtiyarlardır.
Hak dostlarının (sevgisini) gönlüne yerleştiren, ariflerin muhabbetinden başka bir şeye gönül vermeyenlere ne mutlu!
O Allah dostu, gönül adamı birisinden, Hu Dede’den bahsedeceğim bu yazımda.
Hu Dede, İhsan Dede olarak tanınan İhsan Pelit; Sorgun’un Duralidayılı köyünde dünyaya geldi.
İhsan Dede; köyde Ömerkagiller sülalesinden Ahmet Pelit’in üç oğlundan en büyüğüdür. Psikolojik sorunları olan küçük kardeşi Ömer Pelit yıllar önce ahır evinde kendini asarak intihar etti. Yine psikolojik sorunlarla boğuşan en küçük kardeşi Hüseyin’de birkaç yıl önce bu dünyadan ayrıldı.
İhsan Dede ise askerliğini yaptıktan sonra evlendi. Çocukları oldu. Daha sonra eşinden ayrıldı. Bir daha evlenmedi. Hayatını Allah yoluna adadı. Namaza, niyaza ve Kur’an okumaya verdi kendini.
Kalbinde Allah korkusu ve Allah sevgisi vardı. Hu Dede’nin yanında duranın günah işleme arzusu yok olmaya başlardı.
Kalp ve gönül gözü açık, iyi huylarla süslenmişti.
EKMEKLERİ ÇÖPE ATMAYIN DİYEREK SOKAKLARDA DOLAŞIRDI.
Yüksek sesle "Hu Allah" der gezerdi. Adı öylece " Hu Dede" kaldı.
Hu Dede’yi Allah dostu olduğu kadar, çocukları ardına takarak, çocukların eline bayrak verip topluca mahalle ,cadde, sokak sokak gezişi, "Ekmekleri çöpe atanı, Allah narı cehennemine atacak" diyerek çocuklara "Hu Allah" diye söyletişi, göğsüne "Hu Allah" diye vuruşu, bazen cezbeye geliş haliyle hatırlarız.
Bazen de çocukları başına toplar, bir yere oturur Allah (CC) ve peygamberi (SAV) anlatırdı. Çocuklar, soru sorup cevabını alırdı. Sonra yine elinde bir torba, çöplerdeki ekmekleri toplar: “Bu ekmekleri çöplere atmayın” diye bağırır gezerdi. Çocuklara "Hu Hu Hu Allah!” diye tempo tutturur, boynunda devamlı asılı duran pilli radyodan herkese vaaz dinletirdi.
KIRIKKALE’DE SON YOLCULUĞUNA UĞURLANDI..
İhsan Dede; uzun süre Sorgun’da yaşadı. Daha sonra Kırıkkale’de hayatını sürdürdü. Kırıkkale halkı kendisine çok büyük hürmet ve sevgi besledi, halkın gönlünde taht kurdu. Vaktinin büyük bir çoğunluğunu Kur’an okuyarak geçirdi.
Hastalandı. Uzun süredir hastalık çekti. Kırıkkale’de 17 Kasım 2012 tarihinde hayatını kaybetti, beka alemine göçtü.
İhsan dede, Çarşı Caminde çok kalabalık cemaatin katıldığı kılınan öğle namazına müteakiben Yuva Mezarlığına defnedildi.
Dualarla Uğurlandı. İhsan Dede’nin cenaze törenine çok sayıda katılım oldu. Siyasetçiler, bürokratlar ve şehrin eşrafı İhsan Dede’yi cenaze töreninde yalnız bırakmadı. Şehirde herkesin tanıdığı ve bildiği İhsan Dede Hakka giderken dualarla uğurlandı.
Yozgatlı olan ancak uzun zamandır Kırıkkale’de yaşayan İhsan Dede’yi hemşehrileri de yalnız bırakmadı.
EVİNDE 15 BİN KUR’AN KERİM BULUNDU..
Sevenlerinin omuzlarında ebediyete uğurlandı Hu Dede... Vefatının ardından kaldığı evinden 15 bin adet Kuran-ı Kerim çıktığı söylendi. Kitaplarının kendi isteği doğrultusunda Kırıkkale’deki Kur’an Kursları ve öğrencilere, Nijerya, Somali gibi Kuran-ı Kerim’in az bulunduğu ülkelere dağıtıldı.
***
İHSAN DEDE
’’Benim yaşımdakiler bazılarını hatırlayacaklardır. Bunlar kendi hallerinde, kimseye zararı olmayan, kimsenin iyisinde-kötüsünde bulunmayan, hiçbir hınç ve kin taşımayan, ancak giyim-kuşamları ile, konuşmaları ile, davranışları ile diğer insanlardan farklı olan bu kimselere ben “gülmek”ten çok “gül” diyorum.
Bunlardan biri “DEDE” idi. Biraz kirliceydi. Uzun bir entari üstüne bir ceket giyer, elinde bir tutam ağızlıkla sessizce sigara içer, gezerdi.
Bir diğeri “DELİ MEHMET” idi. Deli Memet, insanların Cuma günleri daha çok hayır yaptıklarını nasılsa öğrenmiş, sırtında bir torba, her gün “Bugün Cuma, ekmek verin, ekmek” diye gezer dururdu.
Güllerden bir gül de “ABBAS”tı. Tertemiz giysileri içinde bir çocuk boyunda, sırtında tahta bir okul çantası yürür gezerdi.
Bir diğer gülümüz “HACI” idi. En karmaşık matematik işlemlerini kafadan bir çırpıda yapardı. İki-üç haneli çarpma-bölme,çıkarma, toplama işlemlerini sorun, kafasını arkaya atar, bir gözünü kapar birkaç saniye sonra sonucu doğru olarak söylerdi.
Bu güllerden biri de, saydıklarımdan tek yaşayanı İhsan Dede. Halkın Allah (diyen) Dede diye andıkları İhsan Dede.
İhsan Dede, Yozgat’taki Ahmet Efendi’ye gider, gelir. Onun için O’nun Yozgatlı olduğunu sanıyorum. Kendisine sormadım. Önemli değil nereli olduğu, Kırıkkale’de yaşıyor ya. Elinde bir torba, çöplerdeki ekmekleri toplar: “Bu ekmekleri çöplere atmayın” diye bağırır gezerdi. Arkasındaki gülüşen bir düzine çocuk ile her mahallede her an karşınıza çıkabilecek biri idi. Boştaki elini kuvvetle döşüne vurur; “Allah” diye bağırırdı. Onun için adı Allah (diyen) Dede’ye çıkmıştı. Çoğu adını bilmez, böyle anardı.
İhsan Dede halen yaşıyor. Fakat çok yaşlanmış. Ağzında diş kalmamış. Konuşması çok zor anlaşılıyor. Geçen Kurban bayramında ziyaretine gittim. Bir kadın elindeki tabaktan yemek yediriyordu. Aynı apartmanda oturuyormuş ve “hayrıma olur” diye dedeye bakıyormuş. Allah sevdiklerini sevdiriyor vesselam. Hoş-beşten hal-hatır sorduktan sonra;
- La Hayati sana Çarşı Camii’ni nasıl yıktırmadıydım, biliyon mu? dedi.
Gülümsedim." Biliyorum da sanki çok mu iyi yaptın," dedim.
- Olsun dedi. Ben yaşadıkça o camii yıkılmayacak dedi.
Meseleyi anlamadınız tabii. Bilinmesi gerekir diye, anlatayım isterseniz.
İskender Kızılkanat, iş merkezini yaparken “Çarşı Camiini yıkıp altını camiye gelir getirecek dükkanlar ile üstüne kubbeli şirin bir cami yapayım; geçmişlerimin ve benim hayrıma olsun” dedi.
Teklif cazipti, kabul ettim. Ancak bir camiyi yeniden yapmak için bile olsa yıkmak bana biraz tuhaf geldi. Seyyid Muhammed Raşid (k.s) hazretlerine danıştım. Ben durumu inceler sana haber gönderirim, dedi. Daha sonra haber geldi: “Hali hazırda caminin altında dükkanlar olduğu için yıkılıp altına dükkan yapılarak caminin yeniden yapılmasında beis yok; yapabilirsiniz” diyorlardı. Biz arsanın mülkiyet durumunu incelemeye başladık.
Bir sabah belediyeye geldiğimde İhsan Dede’yi beni bekler buldum.
- La Hayati Çarşı Camii’ni yıkıp altına dükkan yapacakmışsın öyle mi? dedi.
- Öyle, dedim.
- Yık da görelim dedi. Camiinin altındaki dükkanlarda açık saçık kadınlar gezecek. Babanın canına mı değecek, dedi.
- İhsan Dede, ben danıştım. Sana ne oluyor bilenler izin verdi, dedim.
- Sen biliyor musun; Hz. Peygamber ile Hz. Ali arasında bir fikir ayrılığı çıkmıştı da sonradan Hz. Ali’nin haklı olduğu anlaşıldıydı. Ben bu camiyi sana yıktırmam, dedi.
Ertesi gün sabah makama benden önce gelmişti İhsan Dede.
- La Hayati, bu gece sabaha kadar beni dövdüler. Bir şu yüzüme bir şu yüzüme şaplakları indirdiler, beni çok dövdüler dedi.
- Sen de haddini bil canım dedim, ağırlayıp gönderdim.
Ama, cami arsasında Vakıfların, Cami Derneğinin ve Belediyenin payları bulunuyordu. Vakıflar idaresinden izin alamadığımızdan bu tasarımız gerçekleşmedi. İhsan Dede’nin canı sağ olsun’’. Hayati KARAYOL
O, Allah için yaşadı, Allah için konuştu ve her işi Allah rızası için yaptı.
Mezar Taşı Kitabesi:
Hu Diyen Dede
İhsan Pelit
Ö.T.17.11.2012
Erenler Piri Hu dedin durmadın
Gönlün öyle bir alemdi ki,
Allah’tan başkasını koymadın,
Sorsalar sana aziz Peygamberden,
Ceddim derdin halini kimseye sunmadın.
Allah gani gani rahmet eylesin.
22.01.2024//KIRIKKALE
HİDAYET DOĞAN OSMANOĞLU
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.