- 216 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
GEÇER...
‘’ İnsan ölüyor, duygular ölmüş çok mu?.. Dünya zaten eksiklikler yeri;
herkes bir şeyler arıyor, bekliyor, özlüyor. Kimi kendine dert etmeden yapıyor bunu, kimi de
kıvranıp duruyor bir an önce tamamlanmak için. Ama hiçbir zaman tam olmayacak hiçbir şey.
Çünkü tamamlanma yeri dünya değil, ahiret. Gideceğimiz yer geldiğimiz yerden iyi olsun
da… Sen içindeki güneşi parlak tutmaya bak, bulutları da fazla önemseme. Bulutlar önünden
gelir geçer. Bak bu anahtar kelime; GEÇER!”(Alıntı)
D/eşilesi bir ocak bir ruh bir tümsek.
Revnak duyguların muteber esintisi…
Ve şahsına münhasır bir kelime:
Yeter ki geçinmeye gönlü olsun insanın…
Geçkin şarkılar kumsalı.
Gergin bir ipte yürümenin bedeli.
Varlığın yansıması ve yokluğun kültürü ve küflü duyguların küskünlüğü…
O mermer mezar başlığı aşkın na’şında saklı ölüm belki de devasa bir özlem şairin tünediği günün efkârı.
Salkım saçak sözcükler.
Bir sıradanlıktan çok öte sırasız ölümler.
Geçkin mevsimin şehla gözleri ve aşkın kutsal revnak hüzün cetveli.
Ayırdına varmalı insan bir açmaza düşse bile açmalı kutuyu.
Geçer mi, sahiden de hafız, söyle bana?
Geçinmeye gönlüm yok hem artık bu saatten sonra.
Geçer bunlar da geçer ama unutmak ne kelime?
Bir tefrika.
Bir çizelge.
Bir temaşa.
Bir tevazu.
Yüküm ağır, be hafız!
Ağırdan aldım hem ben hayatı tutuşan beyazın karanlıktan duyduğu hicabı ben de hissettiğim her gün batımında bir koşu geceye sığındım ve karanlığa.
Geçemediklerim var en çok ben kendimden geçtim.
Geçerli kılınan duygularım var en çok da namert fısıltılardan sektim.
Geçer, dediler ama geçmedi.
Akşam pazarı yalnızlığın gönül tezgâhı.
Sabanın nefesinde doğdum geceye varmadan öldüm de:
Ölümlü şiirlerde dikiş tutturdum ayan beyan:
Ama dedim ya:
Her biri ölümlü.
Ölümsüzlüğe öykündüğüm kadar ben ölümü seçtim ve işaretledim.
Öykümden derledim ben şiirlerimi aslında şiirlerimle ördüm ben hayatı ve ölgün bir ritimde bir yitim bildim kalem her noktayı koyduğunda bu yüzden noktadan vazgeçtim:
Binlerce nokta kör noktan iken…
Binlerce nokta közünde savrulduğum.
Her noktayı koyduğumda öldüm.
Her öldüğümde üç noktalara meylettim ve külümden doğdum gün batımında mezar sessizliğinde bir sonraki günü önce iple çektim sonra kalemle…
Kendimi men ettiğim kadar noktadan…
Külliyemde uçuşan sarı noktalar ve de…
Küskünlüğüm de bundandır gayrı.
Hicabın eşiğinde bir tutamağım da kalmadı madem hayata…
Sahi, geçer mi, hafız bu da geçer mi?
Geçinmeye gönlü olsun yeter ki insan ve geçinemediğim kadar kendimle bırak üç noktayla eşleşeyim ve o algı eşiğinde varsın annemin beşiğini sallayayım.
Sarmalında evrenin bununla sakit olsun hem hafız:
Yeter ki sen geçme benden…
Elbet bu da geçer geçecek de…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.