- 174 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KUDDUSİ, Tarik-ul Kur'an Tefsiri
KUDDUSİ, Tarik-ul Kur’an Tefsiri
Bakara- 186. Ayet
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
186-وَإِذَا سَأَلَكَ عِبَادِي عَنِّي فَإِنِّي قَرِيبٌ أُجِيبُ دَعْوَةَ الدَّاعِ إِذَا دَعَانِ فَلْيَسْتَجِيبُوا لِي وَلْيُؤْمِنُوا بِي لَعَلَّهُمْ يَرْشُدُونَ
"Rasûlüm! Kullarım sana beni sorarlarsa, şüphesiz ben onlara çok yakınım. Bana dua edenin duasına icâbet ederim. Öyleyse onlar da benim dâvetime uysunlar ve bana iman etsinler. Böyle yaparlarsa, en doğru yolu bulmuş olurlar."
Ayeti kerimenin iniş sebebi;
سَأَلَ بَعْضُ الصَّحَابَةِ النَّبِيُّ صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالُوا:
أَقَرِيبٌ رَبُّنَا فَنُنَاجِيهِ أَمْ بِعِيدٌ فَنُنَادِيهِ؟
Sahabelerin Peygamber Efendimiz(sav)’e Alah’ın yakın mi yoksa uzak mı ona göre ilişki belirliyecekleri üzerine indiğini,
قَالَ يَهُودُ أَهْلِ الْمَدِينَةِ: يَا مُحَمَّدُ; كَيْفَ يَسْمَعُ رَبُّنَا دُعَاءَنَا وَأَنْتَ تَزْعُمُ أَنَّ بَيْنَنَا وَبَيْنَ السَّمَاءِ مَسِيرَةَ خَمْسِمِائَةِ عَامٍ وَإِنَّ غِلَظَ كُلِّ سَمَاءٍ مِثْلُ ذَلِكَ
Yahudilerin, Peygamber Efendimiz(sav)’e ard(yeryüzü) ile sema arasindaki elli bin yıllık mesafe ve diğer tabakalar arasinda da aynı durumun olduğunu söylediğin bir mesafede rabbin bizi nasıl duyar demeleri üzerine iner.
إِنِّي قَرِيبٌ مِنْهُمْ بِالْعِلْمِ, لَا يخفى على شَيْء، وَهُوَ أقرب إِلَى الْعباد من حَبل الوريد، وَأقرب إِلَى الْقلب من ذِي الْقلب
Allah(cc)’u mekandan münezzeh olmak kaydıyla, kullarını ilmiyle bildigini ve hiç bir şeyin O’na gizli olmadığını, böylece kullarına şah damarından daha yakın olduğunu, kalbiyle kulun arasina girerek dua edenin duasına icabet ettiğini bize haber vermektedir.
"لا يقبل الله دعاءً من قلب غافل لاه"
Allah’tan gafil bir kalpte yapılan duaya Allah’ın değer vermediğidir.
Dolayısıyla müfessirlerin, ayeti kerimenin umumilikten ziyade hususi olarak mu’minleri içine aldığını belirtmektedirler.
Kullarım sana beni sorduğunda, ben bana itaat edenlere ve onlara emrettiğim şeyleri yapanlara yakınım.
(إِنَّ الدُّعَاءَ هُوَ الْعِبَادَةُ)
Hadisi bu manada düşünmek lazım.
Allah’a itaat ve ilahi davete icabet "mü’min
kulun" duasının kabul olması içindir.
أن أبا سعيد روى عن النبيّ صلّى الله عليه وسلّم، أنه قال: «ما من مسلم دعا الله بدعوة ليس فيها قطيعة رحم ولا إِثم إلا أعطاه الله بها إحدى ثلاث خصال: إِما أن يعجل دعوته، وإِما أن يدخرها له في الآخرة، وإِما أن يدفع عنه من السوء مثلها»
Ebi-Said(ra)dan Peygamber Efendimz(sav): «Her hangi bir müslim(inanan) içinde günâh ve Sila-i Rahmin kesilmesine dair bir istek olmayan bir dua ederse, Allah o duadan ötürü üç hasletten birini ona ihsan eder:
1) Ya acele isteğini verir, 2) Ya o, duanın karşılığını âhiret azığı yapar, 3) Veya ondan o isteğin dengi bir kötüluk giderir.
Hulasa, mü’min kulun yaptığı dua; Rabbinin emrine itaat ve davetine icabet noktasında "ibadet" ,
Fakrını arzetme noktasinda da bir dua (istek)’dir. Yeteriki kalbimiz Allah’tan gafil olmasin.
Allahu a’lem
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.