HIZIR
…Oto galeride asgari ücretle çalışıyordu… Evli 2 çocuk babasıydı… Her sabah hanımı kahvaltısını hazırlar onu işine yollardı… Maaşı az ama huzurluydular… Evleri gece kondu olduğundan kira dertleri yoktu… Yoksa asgari ücretle ne yiyip içerlerdi... Kıt kanaat geçinip gidiyorlardı.
Aradan zaman geçti. Büyük oğlu Mahmut okula başlamıştı. Devlet kitaplarını karşılıyordu. Kaymakamlıktan önlük ve çanta da vermişlerdi. Bilseniz ne kadar sevinçliydi. Babasının aylar önce aldığı ayakkabı ile idare ediyordu. Derken son bahar yağmurları yağmaya başlamıştı. Mahmut’un ayakkabısı eski olduğu için ayağı su çekiyordu. Yürürken su birikintilerine basmamaya özen gösteriyordu. Öylece bir ay kadar daha idare etti. Babası oğlunun ayakkabısının eski olduğunun farkındaydı. Ama ne yapsın ihtiyaçların da en yoğun dönemiydi. Odun, zahirelik gibi temel ihtiyaçları da almazsa kışın perişan olacakları kesindi.
Kış iyice bastırmış, Mahmut’un ayakkabısı ise artık giyilmez hale gelmişti. Babası kara, kara düşünmeye başladı. Oğlunun üşüyen ayağına, nasıl etse de bir ayakkabı parası bulsaydı. O günlerde çalıştığı galeriye temiz giyimli ve zengin oldukları hallerinden belli olan 2 kişi girdi. Araç satın alacaklardı galiba. Çay dağıtırken aracın pazarlığının bittiğine şahit olmuştu. “Oh be dedi, inşallah bunlar aracı götürürken bana da üç beş kuruş bahşiş verirler de Mahmut’umun ayakkabısını alırım” dedi içinden. Hatta oğlu Mahmut’a oğlum yarın sana bir ayakkabı alacağım diye de söz verdi üstelik.
Bir gün sonrası sabah erkenden açtı galeriyi. Öyle ya bu gün götürecekleri aracın bahşişi çok önemliydi onun için. Sabırsızlıkla onların gelmesini bekliyordu. Hatta bir ara
Patronun verdiği işi arkadaşına gördürdü ki, adamlar gelirse fırsatı kaçırmayayım diye. Beklenen adamlar geldi. Galerinin ofisine geçtiler. 10 dakika kadar işlemler sürdü ve patron müşteriye vermek üzere anahtarı istedi. Büyük bir heyecanla anahtarı müşteriye uzattı. Müşteri sadece “Teşekkür ederim” diyerek aldığı anahtarla aracına binip oradan uzaklaştı.
Mahmut’una alacağı ayakkabı hayali de sona ermişti artık. Neyse hayırlısı olsun, bizde yırtık ayakkabılarla büyümedik mi? Dedi içinden.
Akşam oldu işten eve doğru giderken ayakkabı için söz verdiği oğlu Mahmut’a ne diyecekti. Eve geldi tam kapıyı vuracaktı. Bir de ne görsün kapının önünde bir çift gıcır, gıcır ayakkabı. Kapıyı çaldı. Açan ise oğlu Mahmut’tu. Ne kadar da seviniyordu. Baba dedi. Bak ayakkabılarıma nasıl güzel mi?
Oğlum nerden aldın bunları dedi babası. Mahmut ise, baba bu gün okul müdürü beni odasına çağırdı. Benim gibi ayakkabısı yırtık 25 öğrenciye ayakkabı verdiler. Emekli öğretmen amca varmış. O vermiş ayakkabıların parasını… İyice dolan gözlerine mani olamadı ve hıçkırdı. Mahmut’ta babasının boynuna sarıldı ve dakikalarca öylece kaldılar…
İbrahim Alaattin ATEŞ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.