DİREK
Geçtiğimiz günlerde bir iş gezisi dolayısıyla Ege bölgesine doğru yaptığım seyahat esnasında, otobüsün penceresinden dışarıyı gözlemlerken bir an eskiye doğru gittiğimi fark ettim. Çok değil bundan 5–10 yıl kadar önce yol boyunca çürümesin diye katranlanmış telgraf direklerini görürdük. Bu direklere yüklenmiş ve şehirlerarasındaki haberleşmeyi sağlayan telleri ve bu tellere konan kuşları görürdük. Hatta bir ara aklıma “Telgrafın tellerine kuşlar mı konar/ insan sevdiğine yavrum böyle mi? yanar” şarkısı da aklıma gelmedi değil. Ama artık kuşların telgrafın tellerine konmadığı bir gerçek.
Günümüzde bunların yerini alan başka direkler yok mu elbette var. Hani, 5 yaşındaki çocuğun bile elinde var olan ve bir takım sonradan görmüş insanlar kendi değerini, elindeki üç kuruşluk telefonu ile kıyaslayarak hava attığı, güzel sohbetlerin onun zil sesiyle bölündüğü cep telefonlarına servis sağlayan kule direkler yok mudur. Bu tenkidimden çağın gerektirdiği yeniliklere karşı olduğum anlaşılmasın. Tabii ki yeri ve zamanının da kullanıldıkça cep telefonları çok güzel bir buluştur.
Bu gün elektrik enerjisinin kullanılmadığı bir yeri kimse gösteremez. Ülkemizde enerji üretiminin yoğun olarak yapıldığı yörelerden başka yerlere enerji nakilleri, Büyük enerji direkleri ile sağlanmaktadır. Ulusal elektrik sisteminin mevcut olduğu ülkemizde örneğin Keban hidroelektrik santralinden üretilen elektrik enerjisi, dağları, ovaları aşarak anında Trakya’ya kadar ulaşmaktadır.
Direk derken aklımıza sadece bunlar mı gelir. Bakın neler geliyor neler…
Çanak antenlerin bulunmadığı yıllarda, çatıya çıkıp “ nasıl görüntü iyi mi?” “görüntüde karlama var mı?” diyerek TV yansıtıcılarına doğru çevirdiğimiz anten direkleri… Hatta bu direkleri yansıtıcıya çevirmek için çatıdan düşüp ölen insanlar vardır.
İnşaat sektöründe kullanılan ağaç ve metalden mamul Kalıp direği, Araçlarda motor gücünü kontrollü bir şekilde diferansiyele aktaran şanzıman ile debriyaj arasındaki priz direk, Eskiden gemilerin hareket etmesine sağlayan yelkenlerin çekildiği gemi direği. Her ülkenin olduğu bizimde şanlı bayrağımızın dalgalandığı bayrak (Gönder) direği. Futbolcuların korkulu rüyası olan ve çoğu zaman topların çarpması sonucu gole izin vermeyen kale direkleri, Kar yağışının yoğun bir şekilde yaşandığı bölgelerdeki karayollarının hemen kenarlarında kar direkleri bulunur. Bu direkler sayesinde sürücüler, karla kaplı arazi içerisinde yolun nerede olduğunu bilirler.
Deyimlerde direği çoğu kez kullanırız. Bunlara örnek verecek olursak;
Herhangi bir durumda kötüye doğru gidişin birdenbire iyiye dönüşmesi karşısında ,” direkten dönüldü denir. Dar gelirli ve zar zor geçinen insanları tasvir ederken bu kesimdeki halka orta direk denildiğini hepimiz duymuşuzdur. Evinin geçimini sağlayan, çoluk çocuğu için para kazanan bir koca, kadına göre evinin direğidir. Toplumun rahatsız olduğu ve çevreye yayılan pis kokular karşısında Burnumun direği kırıldı denir.
Askerlik yapanlar bilirler, tatbikatlarda arazilere kurulan çadırlar vardır. Bu çadırların tabiri caizse iskeletini oluşturan çadır direkleri bulunur. Bu direkler çadırların kurulması için gereken en önemli elemanlardır.
Direkler arası: Eski İstanbul da ramazan gecelerinin vazgeçilmez eğlence etkinliklerinin yapıldığı, tiyatroların sahnelendiği, cambazların gösteri yaptığı, o devirdeki tek kayıttan çalma aracı olan fonografların dinlenerek eğlenilen yerler olduğunu kitaplardan okumaktayız.
Bazen gözle görülmeyen direkler de vardır. Yüce yaratıcı, içinde yaşadığımız dünyayı çevreleyen atmosferi ve diğer katmanları, zararlı ışınlara, göktaşlarına karşı canlılara koruyucu çadır misali yaratmıştır. Öyleyse bizlerde bu çadırın direğini yani ozon tabakasını delerek kırmayalım. Bir başka konuda buluşmak üzere hoşça kalın. 27 Şubat 2002
İbrahim Alaattin ATEŞ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.