- 282 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
YAKAMA İLİŞEN HER ŞİİR...
Yerin çengisi
Göğün uğultusu
Dünün makberi
Bilinmezin mahşeri
Kıyıldığı kadar iç sesim
Kıyama durduğum ansızın
Aşkın ve ruhun dansı
Yarınların ikbali ve ihbarı…
Sandukası dünün menzili kayıp bazen insanın.
Ah, soytarı sessizlik ve semazen yüreğim adeta bir panayır yeri her şaklattığımda parmağımı ve de tetiğine basılı iken kalemin ve işte coşkumun tetiklendiği olmaz mı yazmanın albenisi…
Firarım.
Fedaisi olduğum kadar yalnızlığımın.
Küsuratı yılların ve denk düştüğüm o ondalık kesir belki de dünde kalmış nice defteri kebir: soyut bir kuyu içine düşülesi ve idame ettiğim kadar hayatın dik yokuşlarında gidip gelmekle eş değer ne zamanki sessizlikle sınansam ne zamanki kalemin şehla gözlerine odaklanıp kollarımı sıvasam.
Yazılası hayallerim var misal…
Sevmeye gör sevdanın menkıbesinde çoğaldığım azar azar.
Fren yaptığımda yoldan çıkmak üzere iken.
Fidan misali boy veren yeni günün ışığında.
Hâsıl olan peyderpey aşkın durağında kilit noktam nasıl ki özlem.
Ve gözlemin erbabı endamlı bir bakışa odaklandığında saf yanım ve hüznün semadaki yankısı ne zamanki ıslansam rahmetle ne zamanki sınansam yoklukla ne zamanki seksem bir umuttan bir buluta konmanın da meali iken ayracı kimi zaman kayıp kimi zaman şüheda mazimden arakladığım üç beş anı ile düşsem yollara.
Bir girdap bazen.
Bir de hicap eklendi mi üstüne.
Hazzı kadar varlığın bir o kadar haizi olduğum hiçliğin devasa bir coşkuyu da ıslıklarken ahvalim ve işte ket vurulası mutluluk en çok da kat izinde saklı iken duyguların ve doğaçlama bir neşe avurdu çöken öncesinde en çok da spontane yazdığım şiirlerimden edindiğin izlenim ve işte peşindeyim kendimin bir o kadar peşin peşin kendimi iteklediğim mevsimin nefesine doğan umut gibi güneş gibi bazen bir tekerleme bazen içerleme acının hicreti aşkın cilvesi sözcüklerinse yongası iken kâh hayallerim kâh duygularım.
Özümsenesi bir renkse gök kubbede saklı sırlar.
Öykündüğüm bir rozetse eğer ki yakama ilişen her şiir.
Müspet menfi esen rüzgâr içime d/okunan her minvalde bazen seken bin bir hece göğe konuşlu gözlerimde ve işte efkârıma yenik düştüğüm ve özlemin alfabesi iken kaçamak hecelerin an gelip de kaşlarını çattığı ansızın da vuku buldu mu ilham sobelendiğim kadar yalnızlığın dibini tuttuğu sen karasın ben kara tencerenin fokurdadığı bir sonsuzluk iken istişare ettiğim ve defalarca başa dönüp yerimde saydığım hayatın da özetini çıkarmakla iştigal bir eylem iken kalemin ruhumdan firarı.
Saygılı bir düş’üm ayaklarımın yerden kesildiği her düş çekiminde, gözlerimin ve gerçeklerin kamaştığı belki de hummalı bir çırpınışım addedilen muğlak söylemlerden fersah fersah uzağa kaçtığım kadar duyguların istiflendiği ruhumdan firar eden sözcüklere ve yalnızlığa müptela.
Kamera kaydı aldığım bir ünlem.
Kaile alınmadığımda içime tüten bir dumanım.
Kayrasında sözcüklerin baş göz ettiğim şiirlerin yâdı ve mimarı ve hayatın mimarisinde saklı devasa bir rüzgârım.
Parmak ucumda yükseldiğim, hani kalemi elime her aldığımda.
Başımın da göğe erdiği; mazbut bir efkârla bir şiire kaleme aldığımda.
Hazan ertesi bir bahar.
Hüzün öncesi yağan yağmur.
Güftesi karamsar bazen cüssesi ne ki kalemin cüret ettiği kadar sözcüklere başı b/ağlanmış bir kere ilham perimin.
İdamesi ve ikamesi duyguların…
Közünde muhtevası.
İsyanı ve ikbali ruhun.
Özünde iyi olduğu kadar sözüne de sadık iken.
Vurdumduymaz iklimlerde.
Varsı coğrafyalarda.
Belki de bir ütopya addedilen mutluluğun yolculuğunda…
Ve işte mademki baş koyduk bir kere bu yola, emniyet kemeri takmadan dümeni de ara ara kırıp direksiyonda verdiğim her mola içtimada ruhum ve ettiğim her dua…
Duayeni hüznün mutabık mıyım sahiden de kendimle?
Delişmen rüzgârın esip geçtiği yüzümü yaladığı kadar palazlanan şu seferi ve münzevi iklimde.
Bir es iken verdiğim.
Kalemin dürtüsü ile iş başı yaptığım.
Bir sus payı söylem iken şiirin evrim geçirdiği ve ruhumun evreleri tekdüze addedilse de ömrüm şakıyan kuşun akan suyun ve evrenin temposunda yerle yeksan edildiğim bazı bazı ve önünü alamadığım kadar duyguların infilak etmesi an vesilesi ve evet, pimini çektiğim bir bombayım kalemim ne zamanki dikse gözünü kâğıda ve dalsa derinlere en derinlere…
YORUMLAR
İç acılar durağında aktarma yapan kalemim.
Dış sesler bulvarında mıhlanmışken kaderim.
Açamadığım bir şişe belki de içimin gazında sönen dumanın gözümü yakan sızımda saklı sezilerim bir minval iken sektiğim bir de sözcükler iken yüreğimden o beyaz bakir sayfaya sevk ettiğim…
İhtimamla yaşanır ne de olsa…
İhmal edilmiş olsam da…
İhbar etmekle mükellef ve işte idamesi hayatın bazen hayta bir çocuk gibi bazense hoyrat bir kabadayı ve nidalarında saklı iken dünde kalmış yalnızlığın o çocuk mahzunluğu.
Şike yapan bir düş.
Şavkı sönmüş bir ateş.
Şaibeli bir oyun mu yoksa özdeş kılındığım hayatın revnak duvarlarına da elimi sürüp parmak izim iken kalemimin duaları duvağından akan kan gibi emek gibi iç sesimin olmayan riyaları ve özdeş ruhum nasıl ki İstanbul iken ruh ikizim iki yakam da elinde iken İstanbul rüyasının meftunu ve meali şair kimliğimde doğan güneşin kâh güleç yüzü kâh esen rüzgârın da mimarisi iken kalemim…