- 373 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
İZ BIRAKAN KİTAPLAR
Okumak, insanı dolu yapar.
Konuşmak, hazırcevap yapar.
Yazmak da ince düşünceli yapar.
Hepsine sahip olan insan, bulunmaz insandır.
H. J. Brown
Sayfa arkadaşım Gülen Aksu Türker’in sayfasındaki tümcelerle köşe yazıma giriş yapmayı yeğledim: “Kitaplar hayal gücünü besler, yeni bakış açıları kazandırır, bireyin ve dolayısıyla toplumun gelişimine doğrudan etki eder. Genç yaşta okuma alışkanlığı kazanmak, çocukların geleceği için büyük öneme sahip...
Bilgiye, kültüre, teknolojiye erişimin sorun olmaktan çıktığı nice yarınlar dileğiyle.”
Okurlarım soruyorlar:
-Okuduğunuz hangi kitapları, okumamaları ereğiyle salık verebilirsiniz?
-Yanıtlamaya çalışacağım. Neleri mi? Belleğimde iz bırakan kitapları…
--İnce Memed / Yaşar Kemal
Yazarın İnce Memed adlı romanı, bir başkaldıran insanın destanı… Romanın başkahramanı Memed, kişisel öcünü alır, fakat köylüler onun yakasını bırakmaz. İnce Memed halkın yarattığı bir kahramandır. Bu nedenle halkın rahatını sağlamaya, bolluk ve bereket kazandırmaya, haksızlıkları önlemek için zorunludur. Hükümetin yapamadığını halk kendi kahramanından beklemektedir.
Yaşar Kemal’in 1955 ile 1987 arasında yazdığı ve dört ciltten oluşan İnce Mehmed roman serisidir. Serinin konusu Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında Çukurova’da geçmektedir. Seri, Anadolu halkının geri kalmışlığı, köy hayatının sefaleti ve ağaların tüm yöreye tamamen egemen olması üzerine bu duruma karşı bir isyan öyküsüdür.
Yaşar Kemal, 1947’de serinin birinci romanını yazdı fakat yarım bıraktı ve 1953-54’te bitirdi. Seri son romanının yayımlanmasıyla otuz dokuz yılda tamamlanmıştır. İnce Memed serisi Yaşar Kemal tarafından "Anadolu’nun Destanı" olması istenmiştir. Hürriyet Pazar tarafından oluşturulan yüz kişilik jüri tarafından belirlenen "Türk Edebiyatının Gelmiş Geçmiş En İyi 100 Romanı" listesinde bir numara seçilmiştir.
--Bizim Köy / Mahmut Makal
Bir köy romanı olan Bizim Köy, 1950’de yayımlandığında tam anlamıyla toplumun geniş kesimlerinde depreme yol açtı. Yazarın, 17 yaşında gencecik bir öğretmenken kaleme almaya başladığı ‘köy notları’ kitap haline getirilip basıldığı zaman önce iktidarın öfkesini üzerine çekti. Çünkü köyden yükselen yoksulluk çığlığı, kulaklarını ve gözlerini her türlü olumsuzluğa kapamak isteyenlere; köyleri yemyeşil, bereketli, güzel köylü kızlarının berrak pınarlardan su taşıdığı yerler olarak gösterme çabasında olanlara atılan bir tokattı!
Elbette ki; köylerde hâlâ taş devrinin yaşandığı gerçeğini dile getirmenin bir cezası olacaktı. Her yer kar altındayken, köylere ulaşım sağlanamazken köyünde öğrencilerini ‘hayata hazırlamaya’ çalışan genç öğretmenin haberi olmadı kitabının kopardığı gürültüden...
Karlar erimeye başlayıp, yollar açılınca ilk ziyaretçileri jandarmalar oldu Makal’ın… Tutuklandı! Bizim Köy ise tam tersine çeşitli dillere çevrilip ülke sınırlarını aşmaya başladı.
--Güneş’in Katli / Mehmet Türkkan
Güneş Öğretmen, 1970’li yıllarda Anadolu’da karanlığın üstüne doğan cesur bir düşünce ve eylem insanıdır. Sıcaklığı, sevecenliği ve yardımseverliğiyle sadece öğrencilerinin değil, tüm halkın gözbebeği konumuna gelir. Onun yaktığı ışık; gerici ve soyguncu takımının kâbusu olur ve bir gece yarısı tetikçi marifetiyle kıyarlar Güneş Öğretmen’e…
Yazar Mehmet Türkkan’ın kaleminden romanı okurken Güneş Öğretmen’in gözlerindeki ışığı görecek, iyiliğinden ve devrimciliğinden ışık alacak, ona kıyan kör karanlığın karşısında dişlerinizi sıkacak, şahsında, bu topraklarda aydınlanma yolunda şehit düşen güzel insanları, ince bir hüzünle anacaktır!
Mili Eğitim Bakanlığı Müfettişi, Güneş Öğretmenin eşinin ifadesine başvurduğunda aldığı yanıt çok düşündürücü: “Evlendiğimizin ilk günü eşim benimle ilgilenmeyi bırakıp kitapları arasında kayboluşu gözümün önünden gitmiyor. Eyvahh bu kitaplar, onu benden götürecek! Demiştim… Korktuğum başıma geldi. Güneş’le yaşadığım günlerden değil, Güneş’siz yaşamaktan yakınıyorum.”
--Kuyucaklı Yusuf / Sabahattin Ali
Sabahattin Ali’nin romanında kasaba ve köy gerçekliği; bir bireyin iç dünyası, yalnızlığı ve değerleri üzerinden anlatılmaktadır. Kasaba hayatında eşraf ve bürokrasinin kurduğu adaletsiz düzene yönelik eleştiriler getirilir. Yapıt, Türk edebiyatındaki başkaldırı ve eşkıya romanlarının öncüsü olarak düşünülmektedir.
Ellerden düşmeyen ve her yaştaki insanların okuduğu Sabahattin Ali’nin yapıtları arasında öykü, roman, şiir ve oyun türlerinde; Değirmen (öykü, 1935), Kan (roman, 1937), Ses (öykü, 1937), İçimizdeki Şeytan (roman, 1940), Kuyucaklı Yusuf (roman, 1943), Yeni Dünya (roman, 1943) ve Sırça Köşk (öykü, 1947) adlı yapıtları sayılabilir.
--Yaban / Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Paşa oğlu olan Ahmet Celal, yedek subay olarak katıldığı I. Dünya Savaşı’nda bir kolunu kaybeder. Ahmet Celal bir kolunu kaybetmesinden ötürü büyük bir üzüntü duymaktadır ve bazı öğrenilmiş çaresizlikler içindedir.
İstanbul’u İngiliz kuvvetlerinin işgal etmesi üzerine emir eri Mehmet Ali’nin çağrısı ile Anadolu’nun Porsuk Çayı kıyılarındaki bir köye yerleşir. Ahmet Celal bu köyde Emine adlı bir kadını sevmeye başlamıştır. Fakat Ahmet Celal’in sevdiği kadın Mehmet Ali’nin kardeşi olan İsmail’in karısıdır.
İlerleyen dönemlerde köyü Yunan kuvvetleri işgal eder. Köylü bu işgali umursamamaktadır. Yunan kuvvetleri köydeki evleri yakıp yıkarken köy ahalisi bazı şeylerin farkına varır. Ahmet Celal ise işgal altındaki köyden sevdiği kadın olan Emine ile kaçmak istemektedir fakat bir süre sonra bu ikili yaralanmıştır. Ahmet Celal ve Emine geceyi bir mezarlıkta geçirip sabah olunca da yola çıkmak isterler. Ahmet Celal, ağır yaralı ve kımıldayamayacak halde olan Emine’yi orada bırakır; kendisi bilinmeyen bir yöne doğru gider. Ahmet Celal bütün bu süreç boyunca yaşadığı olayları ve savaşların durumunu yazdığı defterini bir subayın bulup okuması umuduyla Emine’ye bırakır.
Romanda yer alan şu sözcüklerin etkisinde kaldım: “Anadolu halkının bir ruhu vardı; nüfuz edemedin. Bir kafası vardı; aydınlatamadın. Bir vücudu vardı; besleyemedin. Üstünde yaşadığı bir toprak vardı; işletemedin. Onu, hayvani duyguların, cehaletin, yoksulluğun ve kıtlığın elinde bıraktın. O, katı toprakla kuru göğün arasında bir yabanî ot gibi bitti. Şimdi elinde orak, buraya hasada gelmişsin! Ne ektin ki, ne biçeceksin?”
--Çalıkuşu / Reşat Nuri Güntekin
Çalıkuşu romanının konusu; İstanbul’daki refah içindeki hayatını, kendisini aldattığını öğrendiği nişanlısını bırakarak Anadolu’da öğretmenlik yapmaya giden bir genç kadının (Feride) tanık olduklarını işlemektedir.
Kitabın en önemli temalarından biri Anadolu’ya giden Feride öğretmen ile nişanlısı Kamran arasında yaşanan aşk’tır. Bir diğer teması da Anadolu’nun kendisidir. Çalıkuşu Anadolu topraklarını bilinç ile kaleme alan ilk romandır aynı zamanda…
--Vurun Kahpeye / Halide Edip Adıvar
Vurun Kahpeye adlı romanda Milli Mücadele yıllarında idealist, cesur, savaşımcı bir öğretmen olan Aliye’nin atandığı köydeki çabaları, yaklaşan Yunan işgali, köy zenginlerinin ve imamın düşmana yardımcı olması ve Aliye’nin tüm bunlara karşı verdiği mücadele işlenir. Geriliğe ve gericiliğe karşı eğitim-öğretim alanında yapılan mücadele…
Kitapta geçen: “Toprağınız toprağım, eviniz evim; burası için, bu diyarın çocukları için bir ana, bir ışık olacağım ve hiçbir şeyden korkmayacağım; vallahi ve billahi!” Sözcükleri kulaklarımdan gitmedi.
Romanda idealist aydın öğretmenle eski kafalı halk çatışması yer alır. Daha geniş bir anlatımla geleneksel değerlerle yetişen, yeniliklerin Batı’dan, yani ‘gâvur’dan geldiğini düşünen sosyal yapı sosyal, yapı ile aydın görüşe sahip öğretmenler arasındaki çatışmalar...
Milli Edebiyat romanları bu içinde yaşanan sosyal, ekonomik ve kültürel ortamdan etkilenmiştir. Vurun Kahpeye, Kurtuluş Savaşı’na tanıklık etmiş bir yazar olan Halide Edip Adıvar’ın milli ve milliyetçi duyguları ön planda tutarak yazdığı bir romandır. Yazar bu romanında yozlaşmış ve işlevini yitirmiş eğitim-öğretim sisteminin Batılı modellere uygun olarak yeniden düzenlenmesini gerektiğini savunur.
Nutuk (Söylev) / M. Kemal Atatürk
Nutuk; Atatürk tarafından kaleme alınan, Atatürk’ün silah arkadaşları ile gerçekleştirdiği çalışmaları tarihsel sıralamasına göre, ayrıntılı olarak aktardığı el altı, başucu kitabıdır.
Söylev (Nutuk) kitabı genel olarak; 1919 ile 1927 yılları arasındaki olayları ele alır. Yani Atatürk’ün Samsun’a çıktığı tarihten Cumhuriyet sonrasındaki döneme kadar uzanan olaylar zincirinden oluşur.
Nutuk, aynı zamanda söylev türündedir. Yazıldığı dil bakımından incelendiği zaman coşkulu, öğretici, bir amacı aktaran, bir ülküyü aşılayan tümceler taşıdığını görmek olanaklıdır. Tüm bu özellikleri bir arada sunduğu için de Söylev-Nutuk adını aldığını söylemek, uygun olur.
*
NOT: Bilgisayarın internet ortamına girerek bu yapıtlar ile ilgili ayrıntılı bilgilere ulaşmak olanaklıdır. Ayrıca temin etmek de…
*
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.