Gel Bi Sarılayım Sana
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Meraktan çatlıyorsunuz, değil mi? Uzaktan bakarken bana "bu kimdir?", diye başvuracak mecra arıyorsunuz. Adımdan, kimliğimden, cinsiyetimden, hatta varlığımdan şüphe duyuyorsunuz. Anlamayınca beni, ulaşamayınca bana, binbir türlü sıfat arayışına giriyorsunuz. Bol keseden conspire teorilerle beslenmeyi cazip buluyorsunuz…
- Kim ya, bana mı dedin? Nere sen kendi kendine ne diyosun?
- Şüüşş! Sadece dinle söylediklerimi. Sonra... her şeyi anlayacaksın nasılsa:
Oturduğunuz yerde kızgınlıktan kıvranırken, sağa sola ateş püskürtüyorsunuz. Şişkin göbeğinizin size nefes aldırmamasını düşünmekse gelmiyor aklınıza. Bilakis, öfkenizi törpüleyip duruyorsunuz. Sizden uzak durdukça, bir düşman belliyorsunuz beni; çünkü sizin gibi düşünmüyorum. Çünkü sizin gibi yaşamıyorum. Size hiç benzemidiğim gibi, benzeme çabası da göstermiyorum. Saftirik aklınıza, yavan sözlerinize alkış tutmuyorum çünkü. Korkmuyorum da hiç kimseden. İnandığınız her neyse, ondan dahi korkmuyorum.
Siz… yalvarıp yakarsanız bile, semtinize dönüp bakmıyorum. Sizi muhatap görmüyorum çünkü. Benden alamadığınız tezahüratı, alkışları, puanları nasıl elde edeceğinizin telaşına kapılmışsınız. Bunu çok net gözlemleyebiliyor ve analiz edebiliyorum. Sevimli ve sempatik davranmaya çalışmanız ve dalkavukluk yapmanız da, bir sonuç vermiyor size.
- Ödev mi bu, nedir ya? Ma endi lütfen, doğru düzgün bir cevap ver bana...
- N’olur, dedim bak! Sen hiç konuşma şu an, ha! dedikten sonra derin bir nefes aldı. Sırtını ve boynunu dikleştirdi ve aynı kararlı tavırla sözlerine devam etti:
Biliyorum ki; dobralığım, korkusuzluğum, samimiyetim ve sizin düşünemediklerinizi düşünüyor olmam, şaşırtıyor sizi. Sadece şaşırtmıyor, çok da kızdırıyor aklınızı. Beyninizin allak bullak olmasına alışık değilsiniz çünkü. Zihninizin çalışmasına fırsat vermediğiniz için, öfkeniz kabarıyor. Agresif oluyorsunuz. Önünüze gelen ne varsa tekmeliyorsunuz. Deviriyorsunuz. Kırıp tuz buz ediyorsunuz elinize geçeni. Ve siz, sizi doğuran anaları hedef alan küfürler savuruyorsunuz tavana. Çevrenizdekiler odalara kapanıyor. Dehşet içinde hıçkırıyor sizin yüzünüzden. Siz, siz yoldaysanız, maço takınıyor ve önünüze gelene omuz atıyorsunuz. Sataşıyorsunuz. Sonuçta, ya linç ediyor, ya da linç ediliyorsunuz. Çünkü hormonlarınızı kontrol etme yetisinden yoksunsunuz. Normal diyaloğu bilmediğiniz gibi, bilenleri de o kıt aklınızla küçümsüyorsunuz çünkü.
- Nere şimdi sana ne? Halla hallaaa!
- Bravo sana! Yine sözümü kestin ya! Ja, tatlım, azıcık sabret, dedikten sonra, umarsız bir tavırla parmaklarını birbirine geçirdi. Bir sağına, bir soluna baktı. Çıt yoktu. Hava da artık kararmıştı:
Öfkenizi zapt edemeyince, sigara üstüne sigara tüttürüyorsunuz. Ak ciğerlerinizi ne denli hırpaladığınızın farkında bile değilsiniz. Üstünüz başınız, nefesiniz berbat kokuyor. Çoktandır dişlerinizin gıcırdaması ölgün ve ağzınızı her açtığınızda, o protez dişleriniz, titreyen avucunuza düşüyor.
- Ya, sen kendi kendine mi konuşuyorsun? Nere kime diyorsun bunca lafı?
- Sus yahu! Konsantrasyonumu bozuyorsun! Unutmadan söylemem gerekenlerdir bunlar. Sen de bi, sus, bi dinle! Kendine belki pay çıkarırsın, ha! dedi ve sanki sadece sahnede değil, dünyada da yalnızmış gibi, monologa devam etti:
Evet, sevmiyorsunuz söylediklerimi. Şimdi söylediklerimi de sevmeyeceğinizden eminim; çünkü usunuzdan geçmeyen suallerle donanmışım. Yaşama bakışınızı sorguluyorum çünkü. Tahmin edemeyeceğiniz kadar iyi biliyorum içinde devindiğiniz o küçük dünyanızı. Onu, dikenli bir tarlaya çeviriyorum sizin için. Vücudunuza batan dikenlerden rahatsız olunca, kusuru bana yüklüyorsunuz. Halbuki onlar sizin diktiğiniz ve peydahladığınız, kendi öz dikenlerinizdir. Aslında ben sadece derin uykunuza bir kabus gibi girip, uyandırdım sizi. İşte, tüm kusurum bundan ibaret!
Utanç ve öfke duyarak söylemeliyim ki: siz sadece zavallı, budala ve sadist duygular taşımıyorsunuz; siz aynı zamanda yaşamınızı zengin kılmak için, küçük kızların fotoğraflarıyla aşk hayalleri kuran rezil ve cahil yaratıklarsınız. Ah, bir bilseniz... bir yıkım, bir harabeden yok bir farkınız. "İnanın bana", demiyorum; çünkü inancınızla da ortak bir yanımız hiçbir zaman olmadı. Bundan sonra da asla olmayacaktır.
- Ya sen ne yapıyorsun? Hele bi dur, nefes al! Aboo!
- Dur sen orda! Karışma bana! Zaten asabım bozuk, bi de senle uğraştırma beni, dedi ve devam etti nutkuna:
Dahası, köle ruhlusunuz. Biatkarsınız. Sisteme boyun eğen, hakkını aramayan, düş ve yaratıcılıktan yoksun, putperest ve ezberci insanlarsınız. Siz… işte siz, budala, sorumsuz ve tembelsiniz.
-Ah, bu gidişle seni linç edecekler, be kuzum…
-Sşşş! Söyleyeceklerim bitmedi daha, Bi dur, bi sus canım ya!
Çünkü siz, "yukarıdan" gelen her söyleme, boyun eğen, kendine özgüveni olmayan dahi kendini geliştirmekten, eleştirmekten aciz varlıklarsınız. "Vicdan" söylemini ağzınızdan düşürmezsiniz; ama, arenada en devasa haksızlığı çıkarınız uğruna - hiç utanç duymadan - yine siz yaparsınız...
Dedim ya; çoğu kez, söyleyecek hiçbir sözünüz yok. Kaşlarınızı çatmaktan, volta atıp, küfretmekten, evreni beddualara bulamaktan başka bir şeye yetmiyor aklınız.
Bugüne değin, hal ve hareketlerinizi kendi perspektifimden adam akıllı gözlemlemiş bulunuyorum. Nicedir, sözlerinizi itinayla terazide tartmaya çalıştım. Baktım ki, söz kırıntılarınızı yıllarca toplasam da, dengeyi sağlamak mümkün olmayacak. İşte bu nedenle, bundan sonra da sizi ciddiye almadığımı beyan ediyorum.
Kaldı ki; bundan önce yoktunuz hayatımda. Hiçbir zaman ihtiyaç da duymadım size. Bundan sonra da yanımda olmayacaksınız asla. Övündüğünüz o kirli, o kibirli kimliğiniz kadar emin olabilirsiniz.
- Kız ben biliyorum: asacaklar seni. Bunları hemen sansürlemeliyiz. Valla, benden söylemesi!
- Hadi, gel yanıma! Gel bi sarılayım sana! Şöyle, sıkı sıkı... De hadi!
H. Korkmaz Aralık 2023 Sthlm.
YORUMLAR
Paragraf paragraf baştan aşağıya okuduğum nefis yazıyı dönüp aşağıdan yukarıya paragraf paragraf okudum.
Biat etmedim okumanın gereğine,
Delice,
Denemeye değdi.
Kalemine saygı ile.
Tüya
Çok teşekkür ederim beğeni ve yorumunuz için.
Saygılarımla.
Böyle duygu dili yazılmış çalışmaları daha çok seviyorum kutlarım saygılar sunarım
Tüya
Selam ve saygılarımla.
:) Korkuyorum dedi, ne konuşuyordun az önce, geçenlerde de denk geldim. Işık kapalıydı içeride, dışarıda yani balkonda ise ışık açıktı, kendi kendine konuşmaya devam ederken fark etti içerideki karanlıktan onu gözleyen biri vardı, birden afalladı, bu sefer kötü yakalanmıştı kendi kendine konuşurken. :)))
tuşa yanlışlıkla basmışım, erken gitti yorum. devam edeyim.
lakin devam etmesem de olur, çünkü korkuyorum. umudum ise yok. lakin yaşıyorum, tüy dökmeye de başladım:)) stresten. çünkü vahşi bir tür var karşımda, mutlaka izlemişsinizdir yaratık, predatör and yaratık, yaratığın dönüşü vb seri filmleri.
inanç ikliminin kökenlerine inince geçenlerde yaratık filmi aklıma geldi. tek programı saldırmaktı yaratığın. av ve avcı üzerine biraz da bilim kurgu ve uzay temalı bir film serisidir. niyeyse aklıma bu film geldi, yazıyı okuyunca. ancak hem predatörü hem de yaratığı yukarıdan izleyen bir zihin gördüm siz de.
gerçekleri,yalansız olarak klavyeye dolamanız çok güzel olmuş.
çok güzel eleştiriler, gerçek eleştiri ve gözlemler içeren bir anlatıydı. epey gülünecek ve gülünecek halimize ağlanacak bir tarzı siyaset ve inanç var bu topraklarda.
eskiden tavuk adamlardandım, eskiye dönüp tavuk zihnimle karşılık versem yazdıklarınıza sonra ileriye gidip yeni benle cevaplasam ve aradaki farkı a ve b gibi ayırsam beyaz bir sayfada ve sonra sonuca varsam diye de düşündüm. olurdu olmazdı derken boşverdim.
evet üstadım, boşverdik, artık ne ölüm haberleri, ne manşetlerdeki salvolar ve hakaretler ne de tapıcıların vahşilik , cahillik ve iki yüzlülükleri, mafya oluşumları, katillerin meclis başkaı bile olabilmesi, çağ dışılıkları ırgalamıyor bizleri. inceldiği yerden kopsun modunda bir patlama veya kafamıza sıkılacak bir kurşunda veya sıradan bir trafik kazasında veya galeyana getirilmiş istihbari kalabalık saldırılarında hayatın olağan akışında yüzmeye devam ediyoruz bu deryada.
yazınız takdir etme cüreti göstererek klavyenize yanıcı uçucu ph seviyesi farklı sıvı çay kahve cola rakı şarap zemzem suyu vb vs dökülmesin dilerim :))
iyi geceler.
Yinsani tarafından 27.12.2023 01:38:20 zamanında düzenlenmiştir.
Tüya
Sayın Yinsani; kaleminizin edebi değerini, duruşunuzun kıymetini ve gerekliliğini sanırım daha önce size yaptığım bir yorumumda belirtmiştim. Samimiyet ve hassasiyetinizi yorumlarda da gözlemlemek mümkün, kanımca; tıpkı bu kalbur üstü yorumunuz gibi.
Aman tüy dökmeyin; stres de yapmayınız, diyeceğim, ama maalesef sizden çok daha farklı bir konumda değilim. Evet, öyle bir hal aldı ki kirlettiğimiz bu dünya; ne yana dönsek, sözünü ettiğiniz "Predator, We're the game" filmindedeki korkunç yaratıklarla karşı karşıya geliyoruz. Oysa ben hiç sevmem o tür filmleri; çünkü çok korkarım, stres olurum. :)
Dediğiniz gibi, "boş vermek" te mi çözüm? Yani, her şey çok daha mı iyi olacak -kendimizi kandırdığımız için - bundan da hiç emin değilim...
İşte böyle biçare, kendi kendini hırpalayarak yaşıyıp gidiyor kimimiz...
Çok teşekkür ederim ayırdığınız vakit için ve de imdadıma yetişip yazımın içeriğini anlamlandırıp "komplet" kıldığınız için. :)
Hiç kimseye benzemeden var olmanız dileği ile,
İyi yıllar, saygılar çokça.
Kim ya bana mı dedin?:)
Abooo! Kim kızdırdı seni? Nere gel hele bi sarılayım sana:)
Ne var ne yok söylemişsin zaten bize yazacak bir şey bırakmamışsın ama altına imzamı atarım o ayrı...Doğru söze şapka çıkartır, saygıyla eğilirim arkadaş.
Güzel taşlama olmuş. Eline, diline bereket...
Sevgiyle Tüya'mın.
Tüya
"Söylemsem, yazmasam gebereceğim" noktasına geldim çünkü.
Kendim de bu spontan yazdıklarımı okuyunca, uzun uzun gülümsemeden edemedim.
Teşekkür ederim, güç veren sözlerine, canım
Var olasın çok.
Ve... yeni yılın bundan çok daha iyi olsun, dileğimle.
Sevgiler çokça.
Gule
Sevgiler çokça...
Deliliğin normallestirilip, normalliğin anormalleştirildiği bir iklimin bit'kisiyiz...
Güzel bir ziyafet çektirdiniz sevgili Tüya ,
kutlarım en samimi duygularımla.
Tüya
Teşekkür ederim, sevgili Alev-i hüzün.
Selam ve sevgiler
..tevazu soyutluğuna kibrin kostümünü giydirmiş üst ahlâkın komiserliğini yapıyordu anlatıcı jako'benlik..
Uydurulmuş kutsal bir kitaba ayet ayet iliklenmişti yasaklar-yapılması istenmeyeni gizliden şırınga ediyordu çok uçlu görünmez iğnelerle..ustaca elbette..rejimi sistemi kozmik yasaları kalemiyle çöplüğe itme çabaları gözleniyordu anlatıcının umarsız gurbetine..
Tebrikler...
Tüya
Teşekkür ederim yorumunuza, sayın Örnek
Saygım ile.
:)) İdam kaldırıldı.Maske satışlarına zam,kameralara zum .Ne yaptın kuzum?..Rahatsız oldu şimdi alayı..Eskisinden de sık tutacaklar halayı.Küfürden beslenir bunlar .yaşam bunlara bal ayı..Harikaydınız.Muhteşem olmuş.Kaleminiz daim olsun.Sağlıcakla.Saygıyla.
Tüya
Ne idam, ne linç, ne de ırkçılık olmalı bir toplumda. Hak hukuk ve eşitlik olmalı...
Ama maskeler olmalı gerektiğinde. Ve halka bedava dağıtılmasından yanayım...
Teşekkür ederim yorumuna, sevgili naneh.
Bilmukabele, selam ile.