- 316 Okunma
- 3 Yorum
- 4 Beğeni
Ruh
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Her çağda ruh ve ruhun mahiyeti insanların zihnini kurcalamış ve ne olduğunu kavramaya çalışmışlardır. Peygamber Efendimiz Aleyhisselâtü Vesselâma da ruhun ne olduğu sorulmuştur. Cenab-ı Hak bunun cevabı mahiyetinde Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmuşlardır:
"Sana ruhtan soruyorlar.De ki:Ruh Rabbinin emrindedir. Bilgi olarak da size pek az şey verilmiştir." (İsra,17/85)
Ayette de ifade buyurulduğu gibi ruhun tam olarak mahiyeti keşfedilememiştir.Bu konuda kesin bir izah yapmak da mümkün değildir.Fakat nasıl ki,ışığın tam mahiyetini bilemediğimiz halde tezahürlerini görüyoruz. Aynı şekilde ruhun tam mahiyetini bilemesek de dışardan görünen ve açığa çıkan eserlerini tanımlayabiliyoruz.Bu durumda ruh hakkında az çok kafamızda bir fikir oluşuyor.
Tabii ki,bizim burada ruh hakkındaki yaklaşımlarımız asla ruhun gerçek mahiyetini izah olamayacaktır.Fakat fener misali insanların hakikati kavrama ve kemale ulaşmaları noktasında konuya küçücük bir ışık tutabilirsek kendimizi bahtiyar hissedeceğiz.
Evet,hayat nasıl bu kâinattan süzülmüş bir özdür, şuur ve his dahi,hayattan süzülmüş,hayatın bir özüdür. Akıl da,şuurdan ve histen süzülmüş, şuurun bir özüdür. Ruh da,hayatın hâlis ve sâfî bir özüdür.
Ceset, ruhla ayakta durabilmektedir. Ama ruhun ayakta durması için cesede ihtiyacı yoktur. Ruh cesedi adeta bir elbise gibi kullanmaktadır. Bu bakımdan ruhun kendine ait bir cesedi olduğunu söyleyebiliriz. Fakat daha çok elbise yerine bir örtü demek daha doğru olur. Çünkü ölüm anında, ruh bedenden ayrılınca, tamamen elbisesiz kalmamış olur.
Bu bakımdan ruh ile beden arasında sıkı bir münasebet söz konusudur.Bazı alimler ruhu, hissedilebilen beden olarak zannetmişlerdir. Aslında pek haksızda sayılmazlar.Çünkü ruhta meydana gelen şey bedene akseder ve bedende meydana gelen her hal de ruh da tezahür etmektedir.
Bunu şöyle açıklayabiliriz. Mesela, insanın ruhu hiddete gelirse bunun belirtisi vücudunda ateş ve kırmızılık olarak görülür.Bunun zıttı da olabilir.Yani,organlarda hastalık ve halsizlik olursa,ruhi algılarda karışıklık meydana gelmektedir.Vücuttaki bu hal düzelirse ruhi ferahlama ve rahatlama gözlenmektedir.
Dikkat edilecek olursa insanın ruhu akla uygun hareket ve faaliyetleri meydana getirme kabiliyetinde yaratılmıştır.Bu açıdan insanda fiil olarak ortaya çıkan bütün dışa yönelik olayları gerçekleştirmek için Yüce Yaratıcı insana ruh vermiştir.
Ruh’da cüzlere,bazı parçalara bölünüp, taksim edilme durumu söz konusu olmadığından ruhun cisim ve cismanilikten uzak olduğu rahatlıkla söylenebilir.
Ruhun kendisini idrak etme özelliği de vardır.Ve ruh idrak ettiğinin de farkındadır.Fakat dikkatten kaçırılmaması gereken konu, ruhun kendisini idrak etmesi vasıta ile değildir.Ama ruhun aletlerle tasarruf edici olduğu açıktır. Mesela: Görme aleti ile görecek şeyleri,işitme aletiyle işitilecek şeyleri idrak eyler.
Bu açıdan ruh bedene tam hakimdir. Bütün azaları Allah’ın izniyle birbirine yardım etmekte ve her bir organıyla görür, işitir ve hisseder.
Ruhun diğer bir özelliği de baki olmasıdır. Cenab-ı Allah insanı yaratıp,her birine ayrı ayrı ruh vermiştir.Fakat insan ceset olarak öldüğünde ruhu ölmez,baki kalır.Ruh insan vücudunda bulunduğu seneler zarfında,bedenin değişik zaman aralıkları içinde bütün hücreleri ölüp insan adeta tepeden tırnağa yenilendiği halde ruh aynen baki kalmaktadır.Bundan da anlaşılmaktadır ki,dünya hayatı insanın ruhunda yerleştirilmiş olan kabiliyetlerin sümbüllenmesine yeterli gelmemektedir. Demek insan dünya için yaratılmamıştır. Ebedi olarak yaşamaya adaydır, ancak bunu hak etmesi için dünyada çok gayret etmesi gerekmektedir.
Ahmet TULGANER
YORUMLAR
Bu muazzam düşünsel derinlik, insanoğlunun varlık hakkındaki kâşifiyetini, bir nevi felsefi labirentte gezinmesini temsil ediyor. Ruh, adeta kâinatın en gizemli notalarını çalan bir melodi, beden ise bu eşsiz şarkının yeryüzündeki sahnesi gibi değil mi?
Düşünce silsilesini takip ederken, ruhu bir fener gibi düşünmek mümkün. Göremesek de, etrafımızdaki varlıkları aydınlatan, onlara anlam katan bir enerji kaynağı. İnsan ruhu, bu kâinatın derinliklerinden süzülen mistik bir nektar gibi, hayatın özünden besleniyor.
Ceset ve ruh arasındaki dans, bir masalın sayfalarında gizli. Ceset, ruhun şehvetle giydiği bir elbise gibi, onun dünyevi serüveninde bir araç, bir örtü. Ancak ruh, bedenden bağımsız bir varlık, ölümle elbisesinden sıyrılırken, baki bir varoluşa doğru yol alıyor.
Bu düşünce labirentinde, insanın ruhunu anlaması için çabaları, bir ayna karşısında kendini görmek gibidir. Ruh, aklın rehberliğinde, duyuların ötesinde bir algıya ulaşır, kendi derinliklerinde yolculuk yapar.
Bu özgün bakış açısıyla, insanın dünya hayatının sadece bir prova olduğunu düşünmek cazip geliyor. Zira, ruhunun baki bir varlık olduğunu fark eden insan, dünyadaki rollerini kusursuzca oynamak için çaba sarf ederken aslında ebedi bir sahne için hazırlık yapmış oluyor.
Ruh ölmez, bedenden ayrılır ve bir sonraki hikayesini yazmak için yola çıkar…
CaNMaYBuL tarafından 24.12.2023 20:45:54 zamanında düzenlenmiştir.
Ahmet TULGANER
ben yazılarımı sıkıcı olamaması için kısa tutmaya çalışıyorum. bu açıdan çoğunlukla çok detaya girilemediğinden tadı yetersiz kalıyor. sizin ifadeleriniz yazıya ayrı bir tat ,zarafet güzellik kattı. yüreğinize sağlık. selam ve saygılarımla...
Ruhun bir insanı derinlik olduğunu düşünmeliyiz yani insanın göremediği tutamadığı ancak içten içe yaşadığı bir ömür gibidir ve ruhun ölümsüzlüğü olduğu söylenir bu doğrular akıl ve mantık sözünden gelir kutlarım çalışmanızı hocam
Ahmet TULGANER
güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim. selam ve saygılarımla...
Gün güzelliğine selam olsun.
Yazınız hak ettiği yerde.
Tüm içtenliğimle kutlarım, efendim.
Derin saygılarımla değerli yazarım
Ahmet TULGANER
güzel temennileriniz için çok teşekkür ederim. saygılar bende de size olsun. selam ve saygılarımla...