- 217 Okunma
- 0 Yorum
- 3 Beğeni
AHLAT KÜLTÜRÜNDE ÖRF VE ADETLERİMİZ 2
Ahlat kültüründeki bir diğer olgu ölüm ile ilgili inanışlar ve geleneklerdir. Ölen kişinin gece ev içinde yatırılması ve sabaha kadar başucunda beklenmesi, yıkanması, ev önünde helallik alınması, defnedilmesi, yedinci gününe kadar akşamları evde Kuran okunması ve yedisinin yapılması, devir ve iskat, kırkı, elli ikisi ve seney-i devriyesi gibi dini uygulamalarla geleneksel hayatın bütünleşmesinin en güzel örneğidir.
Ahlat kültürünün can damarını oluşturan en önemli kültürel veride dua ve beddualarımızdır.
Dua ve beddualara kişinin hem iyiliği yönünde hem de kötülüğü yönünde söylenen sözlü kaidelerdir.
*Allah hayırlı uğurlu ede.
* Bahtın ağ ola.
* Elin atasan altın gele.
*Hızır imdadına yetişe.
*Ömrün uzun ola
gibi yüzlerce ne güzel dualarımız vardır. Ama bunun yanında Ahlat kültüründe can yakıcı beddualar vardır ki, yıllardır söylenir durur.
*Ağzından burnundan gele.
* Gorbagor olasan.
*Toprak başına.
*Gözlerin avucuma aka.
* Evin yıkıla.
*Gidişin ola dönüşün olmaya.
*Gözlerin habbe çöke. *Gün görüp devran sürmeyesen.
*Sesin sallar altından gele
*Kınan tasında kala
gibi yüzlerce beddualar var ki Allah korusun.
Teknolojinin değişip gelişmesi ile yetişkin ve çocuklar arasında ciddi anlamda uçurumlar meydana gelmişti. Özellikle eskiden dedelerimizden ninelerimizden dinlediğimiz o efsanelerimiz yok mu, dillere destan efsanelerimiz. Abdurrahman Gazinin Şehit Edilmesi, Malhan Kıra Efsanesi, Dede Maksut Efsanesi, Hasan Padişah, Kırk Kardaş, Emir Sultan, Sihirli Hoca Efsanesi, Deniz Garısı, Şubat,ne güzeldir. Anlatılan hikayeler masalların nesilden nesile aktarılması için, yazılı kaynaklara ihtiyaç duyulmaktadır. Ahlatl’a ilgili bu efsanelerin derlenip toparlanması, gelecek nesillere aktarılması sağlanmalıdır.
Hele o güzelim maniler yok mu, nesilden nesile aktarılıp özelliği bozulmayan maniler. Bazen konusu aşk, bazen gurbet, ayrılık, gibi konular işlenmiştir ince ince.
Yöresel yemeklerin yapımında kullanılan araç gereçler teknolojinin değişimi ve gelişimi karşısında yenilmiştir. Bir goç- satırın verdiği içli köfte tadı bulunmaz ama hala bazı mahallelerimizde nostalji eser olarak saklanmakta. Bir nehre
( yayık ) ayranının tadı hala damaklarımızda. Tandırda pişen ayran aşının is kokusu hala damağımızda saklı. Hele çömlekte pişen lahana dolmasının tadı en pahalı düdüklüde yok.
İşte gelişen teknoloji belki bizim iş ve işlevlerimizi kolaylaştırdı ancak; bunun yanı sıra lezzet olgumuzu da alıp götürdü.Tüm bu saydıklarım şüphesiz geleneksel tören ve uygulamaların tamamı değildir. En çok bilinen somut örnekleridir. Büyüklerimizden kalan kültürel mirasımızdır.Halkın arasına girerek, onlarla bütünleşerek anlaşılacak geleneksel törenlerin yaşatılması, sosyal ve kültürel hayatımızın toplumsal şuura katkı sağlayan en önemli kültürel mirasımıza sahip çıkılması toplumsal vazifelerimizdendir.
Milli hafızayı taze tutmak ise toplumu birbirine kenetleyen daha önemli geleneksel unsurlarımızdandır. Kültürel miras değerlerimiz, toplumu ayrıştıran değil, zenginleştiren kültürel miras olarak yaşatıldığı sürece“bizi, biz yapacak” değerler kümesini oluşturur.
“Kentlilik kültürü” ya da aidiyet duygusu…
Tüm çağdaş toplumsal hastalıkları ortadan kaldıracak bir ilaçtır.
Bu aynı zamanda “ortak şuuru” oluşturma çalışmasıdır.
Böylece toplum hayatımıza kattığımız dinamizm, insan hayatına mutluluk yükleyecek unsurlar taşırken, insanlarımızı çağımızın teknolojik baskısı altında ezilmekten kurtarmış oluruz.. Bir kente göç eden tüm farklı etnik unsurların somut olmayan kültürel değerlere paydaş olması, o kentin geçmişine, şimdiki durumuna ve geleceğine sahip çıkması anlamına gelir. Böyle bir sahiplenme cemiyet hayatında birlik ve beraberliği oluşturan bir maya görevi yaparken aynı zamanda ekonomik yönden girdiler de sağlayacaktır.
Birgül Otlu Ahlat
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.