İki Eşli Dünya: İyiler ve Kötüler!
“Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır!” Âl-i İmrân Suresi 104. Ayet
Yaşam iyi ve kötü tercihlerin üzerine kurulmuş. İyilik yapanda kötülük yapanda sonuçta mutlu olmak ister. Bu tezatlık yaşamın temel kuralıdır. İyilik yapan eğer kötülüğü bilmiyorsa, nasıl bir kıyas yapabilir ki… Tam tersi de doğrudur. Eğer iyiliği bilen insan yaptığı kötülüğün bedeline katlanabiliyorsa ancak tekrar iyiliğe gidebileceğine inandığı içindir. Sonuçta her ikisinin de bedeli varken ve kötülüğün bedeli mutsuz edecekken neden iyilik yerine kötülük tercih edilir ki… Bu soruya en net cevap, aynı şehre giden iki şoförün, biri hız yaparak erken varayım derken, kaza yapması gibidir. Biri yavaş ve dikkatle gider, kazasız ve konforla beş dakika sonra o şehre varır. Ama hızlı giden heyecan ve libidosunu artırırken kazayla her an baş başadır. Kötülüğün içinde insan kısa sürede olsa yaşar mutluluğu, soncunda bedeli ağır ve hüsrandır. Yavaş ve dikkatli olan mutluluğu hissederek, sürekli hisseder. Kırıntılı gibi gözükse de, her zaman ayarı belli bir mutluluk ve güven yaşar. Boşa dememiş atalarımız ,” Kırkından sonra azanı teneşir paklar veya hızlı yaşayan genç ölür…” diye.
Aslında bir ömür bütününde, her insan mutluluğu eş yaşar. Kimse kimsenin kalbinden bunu çalamaz. Açgözlü olmamak gerekiyor aslında. Bütün öğretiler, iyilik üzerine ise, neden kötülük yaşar? Alkol, sigara, uyuşturucu, hırsızlık… Neden kendini unutturamaz. Aslında kimsenin bunların iyi olduğuna inanmadığı açıktır. Çünkü herkes bunların olmaması gerektiğini söyler, ama yaşamaz! Doktor, hastasına sigara içme der, ölürsün der. Fakat doktor sigara içer. Sonra sorarsınız siz niye içiyorsunuz diye. Cevap nettir, “Sana ne…”
Herkes acı çeker. Kötülük acıdan, haramdan gelir. Dindar ise, perişan haline tövbe eder. Değilse, kötülüğün bedeli tene ve ruha değer. Bedeli, ameliyattır veya tımarhane… Her acı çeken bir yere sığınmaya ve medet ummaya hazır, öyle zavallıdır. Ne kadar kötülük yapan biride olsa, onun acılarına kucak açar insanlar ve acır ona. Suç işleyene acındığı gibidir bu. Suçlu, hapishaneye girer ve ondan sadece bedava yiyip-içerken pişman olması beklenir. Ondan çalışıp para kazanması beklenmez. Akıllanması ve topluma bir an önce adapte olması istenir. Dışarıdakilere de mesaj ise “ Sakın böyle şeyler yapmayın, özgürlüğünüz elden gider!”. Sonuçta, ne o hapishaneler boşalır ne de işlenen suçla çoğalan kötülükler…
Sonra “Ateş düştüğü yeri yakar!” derler. Ateş düşene kadar aklın neredeydi be kardeşim! Bak hapishaneler doluyor, kaza haberleri, tedbirsiz binalar depremle yerle bir oluyor. Sen kötüysen, kötü yolu seçmişsen iyilik ne yapsın! Allah cennet yapsaydı dünyayı, öbür dünyaya gerek kalır mıydı? Sen kendi kazdığın kuyuya düşüyorsun. Düşerken feryadın, dışarıda arabesk müzik oluyor. Dinledikçe ağlayan, kollarını jiletleyen, tenine dövmeler yaptıran… Eserin kaplıyor. Sen ölsen de, kurtuldun mu bilinmez!- senin taklitlerin kuyuna durmadan düşüyor!
Ne kadar uğraşsak o kuyunun kapağı kapanmayacak, biliyorum. Çünkü bu dünya cennet değil. Etrafını da çevirmek mümkün değil. Belki, birkaç kişiyi oraya gitmekten kurtarabilirsek… Ne ala!
Özgürlük ve sağlık definedir
İyilik yapmak zatın lehinedir
Kötülük yapmak, kalp kırmaksa kolaydır
Kul dünyada cennet için rehinedir.
Gel aklını kullan dostum, iyiye ol köle
Bu yol zahmetli olsa da sonu saraya varır!
Ömür karneme iyi de yazılmasın, her an fazlası olan "pekiyi…" yazılsın. Ne demiş Rabbimiz "İyiliği Emret kötülükten men et!" Saygılar,
Saffet Kuramaz
YORUMLAR
''Özgürlük ve sağlık definedir
İyilik yapmak zatın lehinedir
Kötülük yapmak, kalp kırmaksa kolaydır
Kul dünyada cennet için rehinedir.
Gel aklını kullan dostum, iyiye ol köle
Bu yol zahmetli olsa da sonu saraya varır!''
Zamanla anlıyor insan yüreğinin işittiği ne görüntü ne de gürültüye bakmamayı, arkanı dönüp sessizce gitmekten başka çarenin kalmadığını…
Selamlar…