ÖZLÜ SÖZLER
Bir çocuk koğuşunda isyan çıkarıp, düşünce suçlularının fikirlerine doğru yol almalı bazı şiirler...
Mısraları idam sehpası gibi bir mahkumun ayaklarının altında sallanmalı...
Redifleri de bir seri katil kadar ürkütücü olmalı...
"Yarın" mı?
O ne ki?
Binlerce kusurun olmasına rağmen; kusursuz sevdim seni...
Hata yaptım galiba...
Kusura bakma...
Namlunun ucunda yetim bıraktın düşlerimi...
Ya sus ya da çek tetiği!..
O gariban inanışlar olmasa, aristokrat vaatler asla varlık gösteremez...
Hayal sürekli başrolde oynar ama figüran ücreti bile alamaz...
Senin gibi ucuz hayat yaşamaktansa ölürüm şerefimle...
"Satılık" ilanları orta sayfalarda yer alır...
Senin gibilerinin yeri yok gazete manşetlerinde...
Bari içtiğin sigaraların izmaritlerini bana ver de...
Dudağındaki ruj lekeleri hatıra olarak kalsın bende...
Kara bahtımın demi fazla kaçmış...
Kaç şeker daha atsam içilirdi rahat rahat?
Yoksa biraz daha açık mı olsaydı hayat?
Hangi coğrafyanın sırrına ersem iklimin yücelir hislerimde...
Bazen halayına hız verirsin...
Bazen alayına düz gidersin...
Hayat bu...
Suçüstü yakalanmayı göze alarak gururuna bir hançer saplasaydın; ben bütün suçu üstüme alırdım...
Sıcak bir mevsimdir bedenim...
Bir senin karşında ürperir...
Bir şehre hükmetsen de bir sokaktan cesedin kalkar...
Sen aklıma gelirsin; ben seni yüreğimde ağırlarım...
Bir keman tınısına hasret dolaştım aşk pazarında...
Ellerin bir ömrün bestesini tutuyordu...
Sen notalarını benden esirgedin ama;
O şarkının güftesi yüreğimde yatıyordu...
Masumca gülüşü güzeldi...
Aklımı çelişi güzeldi...
O’nunla sevdim darmadağın olmayı...
Her şey gelişigüzeldi...
Aptallar, aptalca bir şeyler yapmaz...
Bir şeyler yapar...
Relax...
Bir parça ateşe şu dökmeniz, yangını kahraman yapar...
Sensiz içtiğim kahve ümitlerimi süpürür...
Bana bir bardak su versen, kırk yıl yüreğimde köpürür...
Sol yanımın ağrısından uyku tutmadı dün gece...
Düzeni bozmak değildi niyetim...
Bu aşka bir devrim gerekiyordu sadece...
Öyle cümleler var ki akla zarar...
Konuşursan dili yorar;
Susarsan neye yarar?
Yanlış gemiyi barındıran liman, fırtınadan özür dilesin...
Güneş olmasa gölge de olmazdı zihniyetini barındıranlar, gün batımından sonra benden yardım beklemesin...
Deli gibiydi...
Deli bile çekemezdi...
Deli etti...
Hesap sorması bile güzeldi...
Bana ne soracağı hiç hesapta yokken...
Hatta hesapta ben hiç yokken...
Hangi denizin sahibi olursan ol; herhangi bir derede özlemin kalır...
Tarifsizdir hislerim; ne saygılı ne / densiz...
Tabiatım değişir aşk uğruna nedensiz...
Bir araya gelmek her zaman iyi değildir...
Bulutlar hep aynı yere toplanırsa yağmur tek istikamete yağar...
Allah yazdıysa / derdi, lokman neyler / ağrına
Mü’min ya sabır / derdi, neden gider / ağrına
Sanma her gönül / bağı sadakatle / doludur
Nice sümbülle / bağı ayıran bir / doludur
Ey Cennet diyerek hayaller / kuran
Çok zor okumadan bir kere / Kur’an
Ömür denen sermaye yaşadıkça azalır
Kimileri ders almaz, kimileri az / alır
Güvenme hiç kimseye; ümidini bitirir
Bir yangını söndüren, karanlığı getirir
Anarşik bir eylemden ibarettir hayat
İlkesiyle övünmeyi,
Eğilmeden yürümeyi,
Haksızlığa direnmeyi seçtikçe;
Varsın anarşist desinler...
Bu aralar her fikrim kontrolsüz bir şekilde üremeye başladı...
Kalbim, mantığımla manasızca çiftleşip; sakat hükümler doğuruyor...
Bu dünyayı çocuk zekasıyla değil; çocuk kalbiyle yönetecek insanlar gerek...
İnsanları şaşırtıyorsan başkasın...
İnsanlara şaşırıyorsan bambaşka...
Dünya kadar derdi olanın belki de derdi kadar dünyası vardır...
Unutan vefasızdır; unutmuş gibi yapan değil...
Ölene olan hassasiyetimiz, ölüme de olsa keşke...
Elinde anahtarın yok diye sana kızmadım be hayat...
Zili çalmadan kapımı kırdın diye üzüldüm sadece...
Yalnızlık da ayrı bir sanat eseri hani...
Saçları beyaz, yüzü buruşuk, yüreği buruk...
Mimarı ağır yaralı oldukça daha çok süslü püslü (!) figürler çıkar ortaya...
Kimileri itinayla anlatır kendini...
Kimilerinin hayatı devrik cümlelere benzer bi’ sarhoş misali...
Kimilerinin hayatı tek kelimeden ibarettir...
Oysa neler anlatıyor tek kelime etmemek...
Hakikati aramak yerine hakikati kabul etmekti belki de bütün mesele...
Susmak, çok ustalık gerektiren bi’ sanattı...
Ve sen acemiliğini cümle aleme duyurdun...
Tecrübe kazanmak için kaybettiklerimi bana geri verin...
Tecrübeniz sizin olsun...
Rastgele dağıtılan kartlar, herkese kötü gelen bir el, sıkıcı bir oyun...
Hiç kimse tek kendini dertli sanmasın...
Kural zaten en başında izah edilmişti...
Kimseyi kayırmak yok bu düzende; "RASTGELE"
Payınıza ne düştüyse razı olun...
Hadi "RAST GELE"
İyi niyetinden nehir olursun; bir yudumda içerler...
Değer verdiklerin gün gelir, sana değer biçerler...
Yağmursuz gözden,
Emeksiz dilden,
Hasatsız gönülden,
Aşka mahsul bekleme...
Gözlerim buğulu, ayaküstü duramıyor, sağa sola sallanıyorum...
N’ olur hiç bitmesin bu aşkın sarhoşluğu...
Kafam yerine gelince hep ayrılık görüyorum...
Her aşkın bir misafirhanesi vardı...
Nedense aklım hep sende kaldı...
Altmış dört karede bile iki tane "Şah" varken; milyonlarca kilometre karelik dünyada hiç kimse kendini efendi sanmasın...
Yeter ki bunalma ruhumun dört duvarında...
Canım sana sonsuza dek açıktır...
Yine de dikkat et!..
Hislerim cereyan yapar...
Sende hep kusur aradım...
Kusuru nihayetinde buldum...
Ama kıyısında köşesinde sen yoktun...
Altınla gümüşe aynı değeri verirsen; ya altın küser ya da gümüş haddini aşar...
Islak şehrin çocuklarıydık biz...
Kirpiklerimiz şemsiye olmuştu...
Ama yağmur, göz kapaklarımızın içinde saklıydı...
Aslında Vav, bütün teslimiyetiyle bükmüştü boynunu...
Sadece dolmamıştı vakit...
Çok şahaneydi Elif...
Ama bir bahaneydi...
Yalancının mumu, geceye yakın sönmeye yüz tutarken, hakikatin çırası ömre bedeldir...
Gönül sarayında sadece bir can açık senin için...
Yine de cereyan yapsın diye dua ederim sevdam bir gecenin ayazında...
N’ olur tir tir titresin duyguların bi’ kere benim için...
Bi’ kere de kırılsın ruhunun yaz inadı düşlerimin dört duvarında...
Rüzgarın sancısını dinleyip, ılıman iklimlere hasret, yarı çıplak ölelim...
Bir gün ömrüm olduğunu gel diye dedim...
Bir gün olsun ömrümce "gel" diyemedim...
Bir zamanlar aşk ile aptallık arasında hiçbir fark olmadığını düşünürdüm...
Bir süre sonra yanıldığımı anladım...
Aşk; az da olsa mutlu ediyormuş meğer...
Lakin aptallık daima...
Aşkının yurdunda payıma çıkmaz bir sokak düştü...
Mümkün değildi aynı hisleri paylaşmamız...
Mucizeydi aynı kalemden aynı şiiri çıkarmak bile...
Aynı duadan aynı nasip düşmezdi bize...
Lakin üstümüze doğrultsalar tetiği;
Aynı namludan iki ayrı kurşun çıkardı belki de...
Felek, tek hamlede kıyardı ikimize...
Bir kereliğine asil olsan;
Sana bir ömür köle olurdum...
Ama nerdeee?
Düştük aga...
Çıngıraklı yılanların kucağına düştük...
Ekmeğimize yağ çalanlardan;
Ekmeğimizden yağ çalanların ocağına düştük...
Eğer bir gülün rüyası;
Yaşamaksa yıllarca...
Ömrümü güle verin...
Duyguların kötürüm olduğu yerde akıl, şifa değil; hasta bakıcıdır...
Gülümsemek sıradan bir duygudur... Fakat dökülen her gözyaşı farklı bir ruh halini barındırır...
Dışarıdan göründüğü gibi her zaman sıradan insanlar; sıra dışı olanlara özenmezler...
Bunun tam tersi de olabilir...
Bazen binlerce kişiden birkaçı "Gülümsemek ne kadar da sıra dışı?" diye düşünür...
Bu ayrılık, vakitsiz gelen bir bela gibiydi...
Bir dilberin dudağındaki veda; bir şehrin sokağındaki sela gibiydi...
Bazen söylenecek söz kalmayınca;
Bazen de söylenenler sözde kalınca susarsın...
Şu dünyada "Anormal bir insanın, anormal bir davranışından daha normal ne var acaba?" diye hep merak etmişimdir...
Aptallık, ay ışığına şükrettiren bir gelenektir...
Oysa akıl; karanlığın ortadan kalkması için reform yapmayı ilke edinmektedir...
Ey sağı solu sobelenmiş dünya!..
Sustuğumda kıyamet koparırsın bazen...
Bazen çığlık atarım, sessiz kalırsın...
Aklıma düştüğün yerden yıllarca kalkmadın...
Bana "deli" deyip; deli deli gülmek yerine aynada bi’ baksaydı delirmiş yüzüne...
Deli, deliye "deli" dese; deli bile inanmazdı o delinin sözüne...
Biliyorum...
Senin için ölene kadar sevmek eziyettir...
Lakin benim için; böyle sevene kadar ölmek de bir meziyettir...
Bastığın yerlere destan yazılırken sen de bükmeden yürü dizlerini...
Cümle alem okusun saadetinin ayak izlerini...
...ve her daim handelerin süslesin o tatlı sözlerini...
N’ olur aruzun zihâf kusuru gibi kısma o yaban gözlerini...
İbrahim Halil MANTIOĞLU
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.