- 517 Okunma
- 7 Yorum
- 6 Beğeni
Elin Uşağı Kıymetini Biliyor!
1936 Yılıydı.
Bahar ayları. Hava güzel mi güzel. Mis gibi.
Denizli Acıpayam’da birkaç kafa dengi öğretmen arkadaş pikniğe gittiler.
Yiyip içip kafalarınca eğlenirlerken keçilerini otlatan küçük bir çocuk yakınlarına geldi.
Çocuğu yanlarına çağırıp adını sordular. Çay ikram ettiler. Birkaç parça et, ekmek verip karnını doyurdular.
12 yaşındaydı Hüseyin.
Yakup öğretmen yanındaki gazeteyi Hüseyin’e uzatarak,
- Okuma yazma biliyor musun? Bunu okuyabilir misin?
O tarihlerde okuma yazma bilenler çok azdı.
Hüseyin okuma bilmediği için gazeteyi almadı.
Öğretmen “Neden okula gitmedin?” diye sorunca Hüseyin boynunu bükerek,
- 3 yaşında annemi, geçen yılda babamı kaybettim. Benden başka iki kardeşim daha var. Onlara bakmak zorundayım. Ondan gidemedim.
Birkaç soru sorunca Hüseyin’in çok zeki olduğunu anladılar. “Mutlaka okumalısın” diye tembih ettiler.
Öğretmenler Hüseyin’i kırda keçi çobanlığıyla unutup gitmedi.
Kardeşleri devlet korumasına alındı.
Hüseyin Denizli’de parasız yatılıya kaydoldu.
Bir süre sonra katıldığı matematik yarışmasında birinci olunca Hüseyin’e armağan olarak bir matematik kitabı verildi.
O gece kitabı okuyup bitirdi. Ertesi günü fen bilgisi öğretmenine giderek,
- Bu kitapta eksiklik var! dedi.
Öğretmen çok şaşırdı. “Nasıl olur evladım, dedi.
Hüseyin’in “eksiklik var” dediği kitap Görecelik Teorisi’ni anlatıyordu!..
Hüseyin bu teorinin önemli bir parçasının kitapta olmadığını fark etmişti…
Fen öğretmeni konuyu İstanbul Teknik Üniversitesi’ndeki hocası fizik profesörü Nusret Kürkçüoğlu’na mektupla bildirdi.
Hocasından şu yanıt geldi,
–Hüseyin liseyi bitirince yanıma gelsin!..
Hüseyin de aynen öyle yaptı…
İTÜ Elektrik Mühendisliği’nde okumaya başladı…
Ancak yaptığı çalışmaları, ürettiği projeleri hocaları dahi anlayamıyordu.
O hocalardan biri “Bu çalışmaları ancak Amerika Boston’daki Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde (MIT) görevli Prof. Dr. Morse bilir” deyip, mektupla ona gönderdi.
Gelen yanıt müthişti:
–Hüseyin’in bu yaptığını 5 yıl önce bir grup akademisyen buldu, ama bunu Hüseyin’in tek başına bulması olağanüstü bir şey...
Biz masraflarını karşılayacağız. Amerika’ya gelsin!..
Hüseyin 1952 yılında Yüksek Elektrik Mühendisi diplomasıyla İTÜ’den mezun oldu.
Bir gazete kampanya düzenledi.
Toplanan parayla Hüseyin ABD’ye giden bir gemiye bindirildi.
Uzun bir yolculuktan sonra MIT’de Prof. Morse’u buldu.
Morse, Hüseyin’in tez hocası olacaktı. Ancak genç adamın İngilizcesi yetersizdi. Profesörün söylediklerini tam olarak anlayamıyordu.
Onun da yolunu buldu, hocasına dönüp şöyle dedi:
–Write on the blackboard / Tahtaya yazın!.
Hocasının tahtaya yazdığı tez konusunu defterine geçirdi ve üniversiteden ayrıldı.
MIT’de tez konuları genellikle 5 ile 9 yıl gibi bir sürede bitirilebiliyordu. Hüseyin 3 ay sonra Morse’un karşısındaydı!..
Profesör, büyük bir şaşkınlıkla incelediği tezin mükemmel olduğuna karar verdi. Ortada bir sorun vardı! MIT’de hemen diploma verilemiyordu.
Hüseyin başka dersler aldı ve 2 yıl sonra doktorasını alarak bu kez Princeton Üniversitesi’ne başvurdu ve orada dahi fizikçi Albert Einstein’ın öğrencisi oldu!..
Birkaç yıl sonra Boston’a dönüp, icatları destekleyen bir firmada çalışmaya başladı.
İlk büyük buluşunu 1960’ların başında yaptı.
–Sesle kumanda edilen bilgisayar!..
Daha inanılmazı;
Hüseyin, 1958 yılında çalışmalarını yakından izlediği Einstein’ın kendisi kadar ünlü “Fonksiyon Teorisi”nde eksiklikler tespit etti ve bunu bir mektupla kendisine de bildirdi!
Olacak ya, mektup kendisine ulaşamadan Einstein öldü!..
Hüseyin bu eksikliği ünlü bir bilim dergisinde yayımlayınca adeta kıyamet koptu.
Bilim dünyası ikiye bölündü!
Ve Einstein’in kuramına karşı Hüseyin’in “Kütle Çekim Kuramı” da literatüre girdi!..
Bugün dünyada çok yaygın olarak kullanılan “Siri”, “Google”, “Now”, “Cortana” gibi sesli komut sisteminin mucidi Prof. Dr. Hüseyin Yılmaz, 27 Ocak 2013’te yaşamını yitirdi…
Bu bilim insanımızı ben dahil kaç kişi tanıyorduk?
Peki, Nobel Kimya Ödülü kazanan Prof. Dr. Aziz Sancar’ı?
Dünyaca ünlü, adı tıp literatürüne geçmiş Beyin Cerrahı Prof. Dr. Gazi Yaşargil’i?
Fazıl Say’ı, İdil Biret’i, Gülsin Onay’ı, Güner, Süher Pekinel kardeşleri, Suna Kan’ı, Gürer Aykal’ı bırakın dinlemeyi, izlemeyi, kaç kişi adlarını biliyor acaba?!.
Yüzlerce, binlerce örnek var!
Değerlerinin kıymetini bilmeyen milletler ilerleyemezler.
----------
Telefonuma mesela,
- Hey Siri "eşimi" arar mısın? diyorum.
- "Eşim’i arıyorum, diyor.
- Senin eşini değil benim eşimi demeye kalmıyor "benim eşimi" arıyor.
Bir karışıklık var ama çözemedim!
Mesela 2 kere 2 kaç desem anında cevap veriyor.
Siri denileni eksiksiz yapıyor.
Ben de "Teşekkür ederim bacım!" diyorum. :))
Bir taraftan da "Ulan adamlar ne akıllı! Nasıl bulmuşlar bunu diye düşünüyorum.
Meğerse bizim İnsanımız, Prof. Hüseyin Yılmaz taa 1960’larda bulmuş.
Mekanı Cennet olsun.
YORUMLAR
'Kadeş Savaşı Perşembe günü oldu! Yok hayır, Salı günü oldu' tarzından bir noktaya değineyim. Yılmaz'ın MIT'de yazdığı dokotra tezinin üstünde Yüksek Lisansını 1951de aldığı ibaresi var (Diploması 1952 mezuniyet töreni için düzenlenmiş olabilir) Yine kapaktakı 'SUBMITTED IN PARTIAL FULFILLMENT OF THE REQUIREMENTS FOR THE DEGREE OF
DOCTOR OF PHILOSOPHY' yazınızda belirttiğiniz ders eksiğine işaret ediyor gibi. Einstein ile beraber çalışmak için fazla zamanı olmamış ama son anına kadar kadar Albert Amcanın aktif kaldığı düşünülürse bu imkansız da değil.
Bu arada Siri 'eşini' aradığında kocasını mı arıyor, yoksa kendi eşdeğeri olan bir başka Siri cihazının mı (Mesela bizimkinin) peşine düşüyor? Saygılarımla.
Bizde şıh şehy filan olsa kimse unutmaz bilim adamı yada toplumsal hizmetler veren akademisyenleri kimse bilmez zaten eğitim sistemimiz de bir dini inanç dayatmasından ileri gidemedi , Bu ülkede mühendisler , dr. yükse eğitim almış milyonlarca insan hayatında bir kitap bile okumayanlar var bu toplum ahan da böyle kara cahil bir toplumdur bu güzel çalışmanızı kutluyorum
Bizde cevher çok ama pisliğin içerisinde fark edilemiyor maalesef.
Siyasi yalakalıklardan, hırsızlıktan, talandan, uçkur hesabından sıra gelmiyor bu cevherleri öne çıkarmaya.
Gelişmiş ülkelerde bu insanların her biri başlıbaşına bir ders konusu. Okullara anaokulu mescidi yapmak, kendinden menkul imamları öğretmen pozisyonuna getirmek gibi önemli konular varken kim ne yapsın dünya çapındaki bilimi, bilim adamlarını, sanatçıları!..
Emek ve özveri eseri elit yazı adına sonsuz tebrikler ve teşekkürler abim. En derin saygılar kardeşinden...