- 242 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
SEN HAYIRDIR ALTAN
Merhaba sayın okur. Okur olmak nasıl birşey? Umarım iyi birşeydir. Yazarlığı sorarsan, kendi halinde herkes birşeyler yazar. Ama biraz zahmetli iş. Her yazar kendi kitabında ufacık bir devlet kurup yönetir. Kitap yaprakları vatani sınır niteliğindedir. Her yazan kendi ölçüsünce yazar, tabi birde çizer. Fazla uzatmadan konuya gireceğim ama çok özür diliyorum. Önce Altan’ı çağırmalıyım.
Sayın okur bir dakika hemen geliyorum.
- Türkçemiz hazır mı Altan?
- Altaaaaannnnn Hey! Nerdesin yavrucum?
- Tanrı senin cezanı vermesin…
Kusura bakma sayın okur. Seni beklettim. Bu Altan denen herifi yarından itibaren kamulaşmaktan men edeceğim. Koskoca bir dili mutfak tezgahında unutmakta nedir yahu? Birşey ürettiğide yok zaten, tek yaptığı cevap vermek. Hoş mutfağa kimseyide almıyor, sanki gizemi kaybolacak. Neyseki çok geç olmadan atalarımız tomatoes’e, domates deme çabasında bulunmuş. Gerçi hak vermiyorda değilim garibime… Ne zaman bu dilin nesneleri ile bir yemek yapmaya kalksa bir anda yangın çıkıyor mutfakta… Buzluktaki yüzyıllar öncesinden kalan sözcükleride kullanmıyor kerata. Sorduğunda da cevap hazır. Bizler etkileştik. Tamam kardeşim etkileştik, etkileşmeye de yüzyıllar boyunca buzlukta nesne mi bekletilir ? Bak yine cevap veriyor duyuyor musunuz ? - Ne demek o sözcükler Asya’nın soğuk iklimini taşıyor. Ne demek bozulurlar. Ne demek onları dışarı çıkaramayız.
Sesi biraz uzaktan geldiği için duyamamanız normal. Aşçı olduğundan kimse seste çıkaramıyor. Ülkenin dört bir yanından büyü yapmışlar bu herife.
- Olum Altan iyi misin ? Bayıldı yine…
- Seni bir sağlıkçıya götürelim mi yavrucum?
Duyuyor musunuz ? Çok özür dilerim siz işitmiyordunuz. Yok illa doktor, hekim veya tabip istiyor haspam. Geberesice. Git o zaman Fransa’ya veya Dubai’ye ne yapalım.
- Şşttt Altan yapma olum tamam yavrucum tamam kızma hemen.
Hihihi giysiliklerimi döküyor yaramaz çocuk.
- Giysilerimin yabancı marka olmaları benim suçum mu yavrucum ? Aaaa çulsuz mu kalalım ?
Bak, şuna bak, bak bak bak! Giysiliklerim için Osmanlı’nın açık pazarı diyor. İyice dilin uzamış senin hmmm. Ne kadar uzadıysa acunu yalayıp yutmuş, iyicene kısırlaştırmışsın dilini. Aramızda kalsın şu “acun” sözcüğünü buzluktan aşırana kadar ardım çatladı. Arada kızar bana bu Altan. Ehh pek haksızda sayılmaz ama ne yapalım belli dönemlerde iki satır hoş eda için Arap ve Farsi yemekler yemişiz. Tek biz mi yedik? Hayır. Bu yemeklerin tadına çok bakanlar olmuş. Bak bağırıyor yine oturduğu yerden.
- Yahu sen ne yapacaksın Selçuklu’nun Osmanlı’nın Cumhuriyet’in şairlerini kardeşim oku şiirini geç. Senin işin yemek yapmak yemek üretmek, aynı nesneler ile farklı tatlar oluşturmak! Rica ediyorum bir daha okurla arama girme lütfen! Bu Altan gelecek dönemlerde kapı kapı dolaşarak etimoloji enstitüsü kurmaya kalkarsa hiç şaşırmamalı. Gelecek çağın Asya’dan mutfağımıza köprüler inşa etmekte olduğuna yavaş yavaş tanıklık etmeye başladık. Umudum o dur ki sayın okur, buz gibi asyalı olduğumuzu, Tanrı’dan yeniden kut alarak tüm acuna anlatacak ve onları Türk mutfağı ile besleyeceğiz. Kal sağlıcakla.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.