- 382 Okunma
- 5 Yorum
- 1 Beğeni
KIŞ GÜNEŞİ...
Bir düş’ ün tahliyesini üstlendim ve süt-limandı şehir:
Aşkın aksisinde gerçekleri yüklendi şiir
B/atıl bir g/izin bastıramadığım isyanı ve metruk heceler üşüşürken başımda göğe bandım yalnızlığımı: kök hücresinde yerkürenin köpükler saçtı ağzı kalemin ve dişli bir isyanı bastırdım ve işte başvurduğum Ulu Makam…
Her renk ayrı bir duyguya denk düştü ve gözümden düştü yalnız geçen yıllarımın gıyabında üşüyen ellerime değdi kayan yıldızın ışıltısı:
Göz pınarlarımda saklı bulutlar ve sürüklenen nameler.
Ilık bir düş aldım bir başıma ve serinledi yüreğim:
Yetmedi lakin…
İliklerime kadar çoğaldım aldığım duşun damlalarında saklıydı feryadım ve tek Sığınağım…
Allah var gam yok.
Öksüz yüreğinde anaç kuşun.
Eklem yerleri kanayan şiirlerim ve ben…
Şatafatlı yalnızlığımın Sultanıydım ve baskınına uğradığım kadar yağmurun kışı giyindim bir Kasım gecesi kuş gibi çırpındım Aralık öncesi…
Yine yetmedi.
Ötüşen kuşlara öykündüm ve bir hayalim daha düşük yaptı, hüzün hırkamda saklı ruhum ve kalemim bodoslama sevdiğim ikbalim ve kaderim kederi sırtlandım öncemde kaderi yuhalayandı inançsız gölgeler nasıl da şirk koşuyorlardı yüce Huda’ya:
Tövbe ettim onlar adına ama yetmedi:
Rükû ettim sabahın ferinde saklı şafağın çağrısında şakağıma dayalı kaleme sürdüm ruhumu kurşun misali üstüme yağan acıya bandım yine sözcüklerin şerefesinde nasıl ki düşkündüm şerefime ve şerif olarak atandım şiir meclisinde bir kasaba mahiyetinde iken içimde saklı sözcükler: her biri adam boyu ve yeltendim ölüme ama vakti gelmemişti henüz.
Yaltaklanan iblise lanet okudum ruhumda sureler bedenimde tarifsiz bir acı ve açamadığım kadar bir Allah’ın kuluna içimi…
İçtimada geçen yıllarım.
İmtina ettiğim tüm sevdiklerim.
İkmale kalan bir öğrenci gibi sırtlandım defteri kebiri ve sayfaları boş hayatın hoşluk dolu arzusunda sözüm ona doldurdum boş kadehleri elbet içtiğim zemzem suyu sersemlediğim kadar hayatın güvertesinde kaptanıderyası iklimin bazen bir sandal bazen bir yolcu en çok da miçosu olduğum yalnızlığım günbegün büyüyen ıssızlığım ıskaladığım kadar mutluluğu ıslıklanansa iç sesim.
İdamesi ömrün…
Yeltendiğim ölüm.
Öncemde teşrif eden bir hüzün.
Bense yerin göğün kâh yıldızı kâh bir gül mahiyetinde geçerken dünüm…
İflah olmaz bir yalnızlık sırtlandığım.
İsyanı bastıran bir yeniçeri titizliğinde kazan kaldıran yağmur dolu bulutlar ve ruhumu teslim alan sözcükler…
Kapışandı yer gök.
Karambole gelen bir yük…
Misal heybemde sızan bir gök kuşağı…
Misal küfemde saklı anıların gergin kuşağı…
Misal yüreğimdeki hırçın rüzgâr.
Meali hüzün olan sık sık veryansın ettiğim öncem ve andaki mevcudiyetim:
Hiçliğime ramak kala.
Varla yok arası mutluluğun vebali boynuna şiirlerin.
Kıskandığım ve öykündüğümse sadece ve her defasında kendim yine kendim…
Kimyamda saklı çözeltiler ve yağmura serptiğim tuz ruhu.
Aşüfte imgeler bol keseden caka satan.
Alengirli notalar çoktan esir düşmüşken sol anahtarına…
Sağım solum.
Önüm arkam:
Sobelendiğim kış güneşi kim bilir kaç bayttı içine düştüğüm s/onsuzluğun t/uzağı.
Alt bilincime şerh düşen rüyalarım uyandığımda hatırlamasam bile kalemin bilincinde kayıt altında ve işte başımı alıp da gidemezken kendimden ve mevsimden en çok da otağı kurduğum annemin yüreğinde saklı iken sureler ve suretimde hazan sunumunda evrenin asla itibar etmediğim yalan yana yakıla da büyüyen sevdam ve çalınmış olsa da yaşam sevincim içine düşmediğim tuzağı iblisin.
Koruyucu meleklerim iş başında ve saklı tutulası akıl meleklerim iyi gelen yorgun ruhuma ve yılgın yıllara.
Teftişe çıkan gün batımı uzamında yıldızların ve işte ansızın doğan mehtabın sevinci.
Irak olsam da hayattan içimde saklı yaşama rüzgârı yaşatılası cümleler yanaşmasam da insanlara uzaktan uzağa sevdiğim ve işte aşkın nakşı sözcüklerin na’şı kalemimse sönmek bilmeyen bir meşale tutsaklığında hayallerin ve son bulmayan umudun cızırtılı frekansında kesintisiz yayın yapan sevdalı ve yanık yüreğim…
Yâdında mazinin.
Yarenim sevginin.
Yaftaları zalimin.
Yongası evrenin…
Ve sözcüklerin üstüne çektiğim o atlastan yorgan…
Bir yortu bazen imgeler ya da maya çaldığım gölün durgunluğuna öykündüğüm kadar dalgaların hışmına uğramış iken benliğim…
Oysaki ben sadece bir damlaya denk düşen fevri istikameti iken sözcüklerin ve işte firar ettiğim bedenim yüreğimse kaygan bir zeminde yosun tutan sözcüklerden derlediğim binlerce cümleye ışık tutan serkeş bir yalnızlık ve hüzünle yüklendiğim kadar hayatı ve dertleri bendim sadece ben annemin yüreğinde duaların eşliğinde saklı nasıl ki o da bende kayıtlı bir şiir gibi tutsağı iken sonsuzluğun uzamında eş düştüğüm bir masaldan sökün eden hayallerin nezdinde kâh yanan kâh sönen gemici feneri karıştığım kadar okyanusa ve bitimsiz hayallere…
YORUMLAR
Hangi kış güneşi bu TARKAN ın kış güneşimi yoksa .
Ayrıca karın neresi sevgi dolu , dışarda bazı insanlar ve diğer canlılar üşüyor ve açlar .
Gülüm Çamlısoy
Teşekkür ederim katkınız adına.
Saygılarımla
_THE VEJETARYEN 1978
Yüreğindeki hırçın rüzgârlar bahar geldiğinde yeniden çiçeklerin. Ve kalemin okyanus kadar engin bitimsiz hayallerine baharını yazar.
Kelimelerin dansı, kâh hırçın, kâh hüzünlü en çokta sevgi dolu🌸
Gülüm Çamlısoy
Varlığın ne güzel hep güzel sevgili Ümmühan.
Teşekkür ederim yürek dolusu.
Tüm sevgimle
Gülüm Çamlısoy
Çok çok teşekkür ederim.
Selam ve saygılarımla...
Belli ki Kasımın vedasına denk düştü soğuk hava hali hazırda baharı yaşatan duyguların nezdinde...
Sanki her bir kelime, bir sanat eseri kadar özenle seçilmiş ve bir araya getirilmiş. Duygusal derinlik, hüzün ve yalnızlık teması, bu yazının etkileyici bir atmosfer oluşturmasını sağlamış. Şiirsel ifadeler ve anlam yüküyle yoğrulmuş cümleler, okuyanı düşündürmeye ve duygusal bir yolculuğa çıkarmaya yetiyor. Anlamın ve duygunun bu denli yoğun bir şekilde işlendiği bu metin, gerçekten etkileyici. Tebrik ederim!
Gülüm Çamlısoy
Var olun muhterem hocam.
Yüreğin yankısı dinmeyen bir rahmete mahal veren bu bağlamda yazmak vazgeçilmezim...
Çok çok teşekkür ediyorum.
İçten selam saygılarımla efendim...