- 1022 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Gülen Defne(öykü)
GÜLEN DEFNE
İstanbul’daki Özel kolejin yeni Edebiyat Öğretmeni bayan bir tuhaftı.
Daha ilk derste öğrencilere kompozisyon ödevi vermişti. Öğrencilere adlarını bile sormamıştı ilk derste. Acaba ne yapmak istiyordu? Öğrenciler Öğretmenlerinin tutumuna bir mana verememişlerdi. Bakalım ne çıkacaktı altından ?
Nihayet ikinci ders gelmiş, meraklı bakışlar Yeni Öğretmene çevrilmişti.
Bu ikinci derste ise kompozisyonları değerlendirecekti. Sınıfta herkes dikkatle öğretmene bakıyor ama öğretmen kimsenin yüzüne bakmıyordu. Belli ki otoriter bir öğretmendi. Otoritesinin sarsılmasından çekiniyor gibiydi..
Öğretmen göz ucu ile bir an sınıfa baktı ki, herkesin dikkati Öğretmene çevrildi. Öyle bir bakıştı ki sınıfta herkes sanki askeri birlikte gibi hissetti kendini. Yeni ve meraklı askerler gibi öğrencilerde Öğretymene bakıyorlardı.
Öğretmen elindeki kompoziyona bakarak:
“Defne kim ? “ dedi.
Defne ayağa kalktı. Öğretmenin sert bakışı aniden sevimli bir gülümsemeye dönüşünce bütün sınıf gerçeği fark ettiler. Sınıfta Kompozisyon derslerinde birinciliği kimseye kaptırmayan Defne, her zaman olduğu gibi yeni öğretmenin kalbini yazdığı güzel kompozisyon ile daha ilk derste fethetmişti.
-Kızım bu güzel kompoziyon, lise öğrencisi seviyesinden daha güzel seviyede yazılmış. Belli ki sen çok okuyan bir kızsın. Gençler arasında kitap okumanın azaldığı bu zamanda sen nasıl kitap okumayı sevdin?
Defne her zamanki gibi gülümseyerek:
“Öğretmenim, bizim evde ben doğduğum ,yani aklım erdiğinden bu yana hep kitap okunur her gün. Babam Taner, annem Nida , ablam Duru hep kitap okurlar..”
Öğretmen gülümseyerek Defnne’ya bakarken:
“Kızım, bu kompozisyon, ailece kitap okumanın da ötesinde bir sır gizliyor sanki”
Öğretmenin gülümsemesi bu sefer Defne’ye geçti. Defne tane tane anlattı:
“Hocam babam bana küçük yaşta...
Öğretmen aniden kızmış gibi yaparak:
“Hoca camide ben öğretmenim Defne Hanım” dedi.
Öğretmenin gülümsemesinden sert görünümünün altında sevgi ve esprili bir insan saklandığını anladılar.
Defne Devam etti:
“Öğretmenim,Babam Taner, ailemizde yazar olan büyüklerimizin imzalı kitaplarını, kendisi de imzalayarak bana armağan etmişti okumayı öğrendiğim zaman. Bu hediyeler karşısında o kadar mutlu olmuştum ki, babam daha sonra tüm sülalesinde bulunan çocuklara başta ailemiz yazarlarının imzalı kitapları olmak üzere her bayram kitaplar imzalayarak hediye etti. Ailemizde bulunan yazar büyüğümüze saygı ve sevgi göstermeyi öğretti. Memlekete her gittiğimizde yazar büyüğümüzü ziyaret eder, O’nun güzel Türkçe ile yaptığı sohbetlerinden istifade eder, imzalı kitaplarını bende arkadaşlarıma hediye ederdim . Babam bana böyle öğretmişti. “
Defne gülümseyerek sınıfa baktı. Tüm sınıf gülümseyerek evet der gibi kafasını ağaı yukarı sallayarak Defne’yi onaylıyordu. Sınıfa bakarak.
“Tüm arkadaşlarıma kitap hediye ederim yaş günlerinde”
Öğretmen Hanım gülümseyerek Defne’ye yerine oturmasını işaret ederek:
“Sevgili öğrenciler, en güzel arkadaş kitap, O’ndan daha güzel arkadaşta kitap hediye eden arkadaştır. Gördüğünüz gibi insanın bilgi ve kültürü yazdıklarından ve konuşmalarından hemen ortaya çıkar. Ayni Defne’de olduğu gibi. Güzel konuşan ve yazan insan her zaman mesleğinde, sosyal hayatında ön planda olur. Yazarlara, ailemizde yazar varsa onlara daha çok değer vererek, onları özel günlerinde ziyaret ederek, saygı göstererek, okullara davet edilmesi için öğretmen ve okul idarecilerine tavsiye ederek yüreklendirmek de insanlık görevimiz. İnşallah Defne’nin yazar akrabasını da okula davet ederek bizlerle tanışmasını sağlarız” dedi.
Öğretmen Hanım daha sonra ilk derste neden kompozisyon ödevi verdiğini de şöyle açıkladı:
“Her mesleğin insanları tanıma şekli vardır. Hatta her meslek sahibinin de kendine has insan tanıma şekli var. Benim de 20 yıllık öğretmen olarak insanları tanıma şeklim kompozisyon, yani düşüncelerini yazı ile anlatma şekline bakarak insanı tanımadır.Ben insanları sözüne bakarak değil yazısına, anlatım tarzına bakarak tanırım. Bu tanıma şekli bana daha sağlam gelir” dedi.
Sınıf şaşırmıştı. Gençler hayatlarında ilk defa böyle bir “insan tanıma” şekli görüyorlardı ama hayatı da tanıyor ve anlıyorlardı böylece. Edebiyat edebi üslupla kendini anlatma sanatıydı aynı zamanda.
Öğretmen Hanım Defne’ye bakarak:
“Pek adın Defne’nin anlamını biliyor musun?”
“Öğretmenim, insan adının anlamını bilmeden güzel konuşma yapabilir mi ? Ya da güzel yazı yazabilir mi? Defne güzel kokular saçan ve güzel yaprakları olan bir ağaçtır ki, çevresine güzel koku yaymasının dışında güzel gölgesinde dinlenir insan. Babam ben doğunca bizim sitenin bahçesine güzel Defne ağaçları dikmiş. Komşular her fırsatta babama teşekkür eder. Taner bey sayenizde sitemiz güzel kokuyor diye”
Öğretmen Hanım o kadar duygulandı ki, çantasında her zaman taşıdığı kitaplardan bir tanesini çıkararak Defne’ye hediye etti. Defne
“Öğretmenim, çok kitap armağan ettiler bana başta babam olmak üzere ama ilk defa bir öğretmenim bana yazdığım kompozisyonun ödülü olarak kitap veriyor. Demek ki “yazmak para kazandırmaz” diyenler yanılmışlar. İlk telifimi de sizden alıyorum” esprisine sınıf gülerek karşıladılar.
Defne güler yüzlü kızdı ama Öğretmenin kitap hediyesinde o kadar gülmüşlerdi ki sınıf olarak Defne!nin adı o günden sonra “ Gülen Defne” olarak kaldı.
Okuyan babanın, annenin çocukları da okur. Torunları da işte böyle hayat. Hikayemizde herkes birbirine kitap hediye ediyoır ama hediye edilen kitaplar okunuyor, okunduktan sonra sevdiklerimizle paylaşılıyor mu ? Onu kimse bilemez işte.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.