- 372 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BAŞLIK PARASI VE BERDEL
Son yıllarda ülkemizde bir açılım furyasıdır gidiyor. Kürt açılımı, Alevi açılımı, çarşaf açılımı, katsayı açılımı, demokratikleşme açılımı, Ermeni açılımı, sivilleşme açılımı… Sayın sayabildiğiniz kadar.
Bu kadar açılım adı saydığımıza göre, genç cumhuriyetimizin yeterli aydınlanma ve modernleşme atılımlarının tamamlanamadığını söylemek mümkündür. Aydınlanma ve modernleşme atılımlarının Atatürk’ün ölümüyle birlikte sekteye uğradığını, hatta yapılan devrimlerin daha sonraki iktidarlar döneminde geriye götürüldüğünü de belirtebiliriz. Bunlara en önemli örnekler olarak toprak reformunun yapılamaması ve köy enstitülerinin görevlerini tamamlayamadan kapatılması gösterilebilir.
Gelelim günümüzdeki en önemli açılıma. Bize göre en önemli açılım “insan hakları” çerçevesinde yapılması gereken açılımlardır. Nedir insan hakları? Kuşkusuz, insanın birey olarak varlığının kabul edilmesi ve bireyin “özgür iradesiyle” kendi yaşamını belirlemesi ve kendi geleceğini çizebilmesidir. Peki, ülkemizdeki insanlar böyle mi? Özellikle Güneydoğulu kızlar, kadınlar! Hayır. Siz bakmayın ülkede kurulmuş ve faaliyette olan “insan hakları”nı savunduğunu söyleyen derneklere. Mangalda kül bırakmadan bu sözü sakız gibi çiğnerler ama yedi yaşındaki kızların dedesi yaşındaki insanlara para karşılığı satılmalarına karşı söz söyleyemezler. Başlık parası yüzünden bir eşya gibi pazarlanan Güneydoğulu kızların düşünce dünyalarındaki fırtınaları görmek bile istemezler. Beşik kertmesinden hiç haberleri yoktur. Ya da bunu dillendirmek işlerine gelmez. Çünkü bunu yazmak ve bu konuda fikir söylemek için maddi destek sözü almamışlardır. Onlara göre en kolay karşı gelinecek “devlet”tir. Feodaliteye karşı çıkmak ise yürek ister.
Geçenlerde bir televizyon programında Adana’ya mevsimlik işçi olarak giden Güneydoğulu genç kızlar ve genç erkeklerle yapılan bir söyleşiyi izledim. İnsan olarak etkilenmemek ve bu gençlerin çaresizliğini anlamamak imkânsızdı. Genç erkekler, başlık parası kazanmak için yollara düştüklerini, kazanamamaları durumunda evlenemeyeceklerini belirtiyorlardı. Genç kızların durumu daha da ürperticiydi. Onların ifadelerine göre, kendilerinin başlık parası karşılığı satılmaları sonucunda alınacak tutarla ağabeylerinin evlenmeleri ancak mümkün oluyordu. Bu çocukların en önemli sorunlarının, sadece “insan” olarak algılanmaları ve “özgür iradeleriyle kendi geleceklerini kendilerinin belirlemeleri”nin önündeki engeller olduğunu açıklamaları bir başka çarpıcı gerçekti. Söz konusu engeller “töre”den geliyordu. Bu programı dinledikten sonra Batman’da neden kadınlar ve kızlar arasındaki intihar vakalarının, ülke ortalamasının çok üzerinde olduğunu daha iyi anladım.
Yakın geçmişte, hayatları boyunca aydınlanmayı savunmuş ve bu nedenle de aydınların fikirlerini savunan birçok aydını, ne olduğu belirsiz çetelerle harmanlayıp “içeri tıkan” anlayışa insanların büyük çoğunluğunun gıkı çıkmıyor.
Güneydoğudaki bireyleri “insan” olarak algılamayan feodal yapıya, oradaki cinayetlerin sebebi olan töre hukukuna, insanlarını sürü olarak gören ağalık ve şeyhliğe, tarikat tahakkümüne karşı hiçbir öneri ve tavır görülmüyor.
Bu çok düşündürücüdür. Demokrasi, ancak demokrat olabilen yürekli insanların elinde gelişip yeşerebilir.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.