- 702 Okunma
- 3 Yorum
- 4 Beğeni
Afet ince Kırat(EmPaTi)
Yeniden yazması adına ablama.
Susmayan Şahitler: Kapıların ve Duvarların ardında…
Bir şehrin kalabalık caddelerinde, tüm bu taş ve demir yapılarda sessiz tanıklar vardır. İnsanlar bu caddelerde yürürken, kapıların ve duvarların derin sessizliğini hissederler. Ancak ben, bu soğuk caddelerde yaşayanların hissiyatını taşıyan duyarsız bir gözlemciyim.
Özellikle camları sıkı sıkı kapatırım bu caddenin. İçimde açılmayan bir çiçeğim, salonum soğuk vuruşlarda buz keser. İşte, bu caddede bir şiir başlar, soğukluğun ve yalnızlığın şiiri. Ellerim ve ayaklarım, sessiz bir şekilde anlatmaya başlar. Yatak örtümün bozulmuş tarafında her şeyi bulabilirim, gözyaşlarımın izleriyle dolu.
Karanlık yırtılır, yanaklarımın soğukluğu ile hissederim. Ellerim ve ayaklarım, bu caddede dolaşan hayaletler gibi dolaşır. İçimdeki derin acılar, sessizce bacaklarımın arasında saklıdır. Bu sabah, içimdeki kırık ruhların ağırlığını taşırım. Kalbimin derinliklerinde, yarım kalmış hayatların acı çığlıkları bir lotus çiçeği gibi ağlar. Gurursuz bir şarkı söylerim, çıplak sözler dudaklarımdan dökülür. Dilimde yaralar açarım, çığlıklarımın örgüsü bozulur, ama hala kendime gelemem.
Duvarların ardında yankılanan sesim duyulmaz, boğazımda karanlık ortancalar çiçek açar. Kanatsız akşamsefaları olurum, hüzünle dolu.
Ölümün soğuk kollarına sürüklenmek istemezdim. Ağaçların sessiz fısıltılarını duyarım. Ağaçların kuşları, nereye gideceklerini bilemezler, ama hep aynı şarkıyı söylerler. Ağaçlar yaşamlarını unutmak ister, çağlarını yorgun hissederler. Ben ise ağaçların mezarı olurum, kendimi bırakırım, kendimi ve geçmişimi.
Kabrimin üzerinde bir salıncak sallanır, nedenini bilemeyiz. Ayak bileklerim ağrır, karanlığın perdesi yırtılırken hissederim. Kan süzülür, zamanın izlerini takip eder. Ellerim, bir çiçeğin solmuş yapraklarına dönüşür. Bu uzun, küçük ellerimle.
Tekrar son kez ağlamam, ayağa kalkarım ve omuzlarımı düzeltirim.
Aşk derim, bir ah ve bir teşekkür. Aklımdan asla gitmez, hayat toprak rengindeyken, gökyüzü mavisi gibi hafifim.
Muhacir olurum, bulut olurum, kuş olurum. ama şiir mi bilemem
Beynimdeki yaralanma, dehşetle beslenir. Kendimi sarılayamam, yüzümü öğütülmüş bir resmin içine karıştırırım. Her şeyi aşırıya kaçırır, seni de ve belki de şiiride kaybederim.
Kapılar ve duvarlar daralır, kilitler birbirinin üzerine konur. Caddeler, insanların ruhlarını barındıran sokaklar olur.
Peki, ben kimim, kim olurum... Bir deniz misali sonsuzluğun içinde kaybolan bir yabancıyım kendime.
Gözlerim yıldızlara bakarken, yüreğimdeki karanlığa inat, bir umut filizi yeşertmeye karar veririm. Rüyalarımın kanatlarında yükselir, düşlerim gökyüzüne dokunur. Özgürlüğü kuşların çığlıklarında bulur, deniz misali sonsuzluğun içinde kaybolan bir yabancı olmaktan vazgeçerim. Kelimeler çiçek açar dilimde, ve bu caddenin sessiz tanıkları, kapılar ve duvarlar, yeniden hayat bulur. Artık ben, susmayan şahitlerin şiiri olurum, bu soğuk caddelerde bir serüvenin başlangıcı, yarım kalmış hayatların tamamlanışı. İşte, umutla dolu bir paragrafın sonunda, şiirin yeniden beni yakalamasına izin veririm.
Bu yazıya ilham olan günün şiiri ve şaairine teşekkür ederim…(muhacir. kilit/nepal)
YORUMLAR
Anılmak yaşamak gibi güzelse unutulmak ölmek gibi acıdır.
Balsa ağacından yapılmış bir sandık içindesiniz. Kurudukça kendi kendine sıkışan, sizi yokluğa mahkûm eden, hareketlerinizi kısıtlayan. İçerisi zifiri karanlık, kabir kadar sessiz… Arada uğultular geliyor ama ne kuşların cıvıltısı, ne rüzgârın uğultusu, ne çocukların kahkahaları, ne yağan bombaların sesleri seçiliyor. Zaman ve renkler yok, sonunun gelmesini beklediğiniz, sadece bir boşluk.
Sonra bir gün başınızın üstünde inceden çok inceden bir çıtırtı duyuyorsunuz. Gerçek mi değil mi onu bile anlamanız mümkün değil. Doğal olarak gözlerinizi yukarıya çeviriyorsunuz. Belli belirsiz de olsa serin toz zerrecikleri dökülüyor kirpiklerinizin arasından. Kan çanağına dönen, sönmez sanılan ama sönmeye titrek bir mum ışığı kalan tozlu aynanız yanıyor. Değil mi ki ilaçlar acı da verir, değil mi ki sabretmek gerek, değil mi ki umutlar her zaman geri çağrılmayı bekliyor sesleniyorsunuz üstünüze peri tozu serpiştirene.
- Haydi, gayret, çabala! Durmak yakışmaz sana, yok olmaya beş kala…
Bir buçuk dizenin kuyruğuna bağlayıp anıları çıtırtıların çoğalmasını bekliyorsunuz.
Geç de olsa görünür bir küçük gün ışığı…
Önünde arkanda duran sahte kabadayıların yapamadığına, yapmak istemediğine veya kutuya sıkışmış olduğunu bile fark etmeden yaşadıklarına üzülürken küçücük bir tahta kurdu larvası ışığı gösteriyor. Biraz daha beklemek gerekiyor ama inancı kaybetmeden.
İsterim ki küçük larva hece işli kanatlara kavuşan bir kelebek olsun göklerde salınsın.
Teşekkürler genç kardeşim, minnettarım.
Afet İnce Kırat tarafından 24.10.2023 08:47:16 zamanında düzenlenmiştir.
UFFUK
CaNMaYBuL
Bu muhteşem yorumunuz sizin derin düşüncelerini ve metaforlarla dokunulmuş duygusal ifadeniz kesinlikle etkileyici.
insanın zorlu zamanlarda bile umudu ve yaşamı yeniden keşfetme isteğini ne güzel yansıtıyorsunuz. Yorumunuzu okurken, sözcüklerin dans ettiğini, duyguların müziğe dönüştüğünü hissediyorum
Yaşamın değerini, umut dolu bir şekilde mücadele etmenin önemini ve içsel ışığımızı bulma arayışınızı muhteşem bir şekilde ifade ediyorsunuz.
Bu bğyülü ve zengin kelimelerle ifadeniz için size teşekkür ederim. Yorumunuzun tüm okuyucular üzerinde derin bir etki bırakacağından eminim.
Sevgiler