Ne Yazayım Ne Bileyim.
Bozkırda bir çobanın karşısına kuduz bir kurt çıkması ve kurt tarafından parçalanma olasılığı ile şehirde trafik kazası veya bir düğün, asker eğlencesi veya spor müsabakası sonrası taraftar cümbüşünde yorgun bir kurşunla ölmenin olasılığı vb vs sanırım kafa kafaya geldi günümüzde. Benzetmeleri çoğaltabiliriz
Ons altın, borsa, döviz ve kripto arasında gidip gelen bir ekonomi var. Enflasyon aldı başını gitti, artık paranın değeri kalmadı. Toplumun yavaş yavaş cinnete sarması muhtemel. Ev kiraları asgari ücretle geçinmeyi imkansızlaştırdı, memur maaşıyla yaşamayı epey epey zorlaştırdı. Emekli zaten bir an önce ölsem de kurtulsam derdinde. Kışın ülkemizin çoğu bölgesinde ısınma sorunu baş gösterecek, kömürün tonu, doğalgazın metre küpünü ödeme noktasında epey bir ıkınması gerekecek insanımızın, vatandaş ve yurttaşlarımızın.
Adalet ve hukuk sizlere ömür zaten. Seçim döneminde muhalefet İngiltere’deki yatırımcılarla görüşüyordu, aynısı da şimdiki hükümet yapıyor ve İngiltre,Fransa ve Arap krallıklarından yatırımcı arıyor ülkenin ekonomisini kurtaracak. Çünkü çarklar sanırım durma noktasına doğru gidiyor. Osmanlıda ekonomik dar boğazdan kurtulmak için Kapitülasyonlara boyun eğmişti. Bir dönem kurtuldu ama sonrası malum, nezle grip hasta adam oldu. Ekonomi yönetiminin son durağı Fransa olunca, aklıma Kapitülasyonlar geldi. İçim parçalandı ülkemizin durumuna, kimin parçalanmaz ki.
Rusya Ukrayna savaşı daha soğumamışken ve savaşın görüntüleri zihnimizde flulaşmadan İsrail Filistin savaşı ekranlarda ve zihnimizde, vicdanlarımızı çoktan yaşamaktan soğuttu. En son dünya ve bölgesel haberlerde İsrail Halkı yargıyı hükümete bağlayan bir yasa tasarısını boykot etmek ve geri çektirmek için durmadan meydanlara çıkıyordu biner on biner hatta belki daha fazla kişiyle hükümeti protesto ediyordu. Netanyahu bu cendereden Filistinden atılan roketlerle kurtuldu ve arkasından hemen savaş kararı vererek ülkesini ve halkını kendi koltuğu için rehin aldı. Hamasın attığı roketleri de 11 Eylül saldırılarına benzettim.
Timuçin, Çini yağmaladıktan sonra bir oldu bittiyle Harzemşahlara saldırmıştı. Harzem Sultanı savaş planını iyi yapamadığı için Hazar denizinde bir adada ölmüştü, Yerine oğlu Celalettin geçmişti... Sonra İndus nehrinin yanlarındaki son çarpışmada...Pardon olayı karıştırdım.
Timuçin,Çamukayla karşı karşıya geldiğinde, Çamuka ordusunun sayısına ve fazlalığına güvenerek ilk etapta 500 piyadeyi-süvariyi karşı saldırıya geçirmişti, Timuçin bu 500 askere karşı 50 askerle karşılık verdi. Bu 500 ve 50 asker meydanda karşılaşınca Timuçin okçularıyla toplam 550 askeri hayattan sildi. Kendi askerlerini de oklatmıştı yani. Matematiksel olarak; Çamuka’dan 500 askere karşın kendisinden 50 askerle ilk saldırıyı kazanmıştı denilebilir. 11 Eylül saldırıları ile İsrail Filistin çatışması da buna benziyor. Kendinden 50 yi feda et, karşıdan 500ü sahneden sil gibi bir oran orantıyla yaklaşık 10 kat düşmanı sahneden kaldır.
Amerika ise yaklaşık yarım yüzyıldır ülkemizi başkanlık sistemine geçirmeye çalışıyordu bunu da 15 temmuz ve sonrasında başardı. Başkanlık sistemi olmadığı zamanlarda Amerika’nın istekleri Askerden geçse Meclise takılıyor, ikisinden de geçse Yargıya takılıyordu. Veya Meclis ve Yargı tamam dese Asker güvenlik açısından karşı çıkıyordu. Asker ve Yargı olur verse Meclisten geçmiyordu. Yani bu faktöriyel hesabına göre Amerikanın isteklerine karşılık devletimizin 6 adet planı, oyunu veya karşılığı bulunuyordu. 2 si kabul etse 1’i kabul etmiyordu lakin şimdi öyle değil sadece 1’i ikna etti mi isteklerini kabul ettiriyordu. Çok tehlikeli bir durumdayız düşününce.
1860’larda sanırım 1862 de başlamıştı Amerikan İç savaşı, sanayi kentleriyle tarım kentleri üzerinden Birlik ve Konfederasyon olarak Kuzey ve Güney iç Savaşı sanırım 10 yıla yakın sürdü. Güneyliler toplamda 11 Eyalete kadar çıktılar ve bağımsızlıklarını ilan etseler de savaşı Kuzey İttifakı kazanmıştı yani Sanayiciler. Sanayiciler Köleliğin kaldırılmasını isterken, Tarım Kentleri veya toprak ve ziraat ağaları iş güçleri kölelik olduğu için köleliğin kaldırılmasını istemiyorlardı. Bu dönemde Meksikadan ve İspanyadan da para karşılığı toprak alarak günümüz Abd sınırları oluşmuştu. Yine aynı yıllarda Meksika ile de savaşmış ve kazanmıştı. Ondan sonra hem sanayide hem tarımda kendisine çeki düzen vererek 1 .dünya savaşında ekonomisi epey epey sağlamlaştırdı, savaşan dünyaya hem silah hem de gıda vb vs maddeleri sattı. İkinci dünya savaşında kendini iyice dünyaya kabul ettirdi. Hatta Ford motorun sahipleri Nazilere karşı olan savaşı kendi fabrikalarının kazandığını bile söylüyorlardı.
Hepsi bir yana çok güzel kandırılıyoruz bizler. Yeni yeni fark etsek de bazı gerçekleri iş işten geçti mi bilmiyorum. Kuru ideolojilerle veya hamaset söylemleriyle, tarihselcilik ve dinsellikle bu topraklar vatanımız olmaya devam edecek mi yoksa yeni bir Atatürk çıkarabilecek miyiz, şüpheli. Geçmiş nesillerin üzerimize veya sırtımıza yüklediği yükün ağırlığı arasında bacaklarımız çatırdıyor, ciğerlerimiz patlama noktasına geliyor, zihnimiz ise patinaj çekmekten öteye gidemiyor. Vicdanımız ise dünyadan durmadan gelen kan gözyaşı zulüm haberleriyle zaten parçalanmış durumda. Yine de bir şekilde yaşamaya devam ediyoruz.
Sitemizde artık kaliteli yazılar çıkmıyor, dinbazlar veya tapıcılar çoğunluğu ele geçirdi, bu yüzden; ne sosyalite ne siyaset ne ekonomi ne de felsefe vb vs üzerine bilgilenemiyoruz, düşünemiyoruz bile. Bu yıllardır üyesi olduğumuz site için çok büyük bir kayıp. Son paragrafı okuyan eski ustalar, üstadlar, akademisyenler varsa lütfen, bezmeyin, çekinmeyin, umursamamazlık yapmayın ve geri dönün lütfen, yazılarınızla, şiirlerinizle ufkumuzu açmaya çalışın artık ne kadar açılırsa. Çünkü çıkmaz bir yol içinde debelenip durmaktan öteye gidemiyoruz.
Belki Sinan Ateş cinayetinin çözülmesi Uğur Mumcu cinayetinde örtbas edilen konuları ve gerçekleri ortaya çıkararak ülkemizde de bir temiz eller operasyonu yapılmasını sağlar.
Bilmiyorum yanlış bir düşüncem veya çıkarımlarım ve bilgim varsa lütfen düzeltiniz, her türlü bakış açısına ihtiyacımız var.
Dünyada, bölgemizde ve ülkemizde olan tüm olumsuzluklara, vahşet ve yalanlara karşı yine de en sevdiğinize emanet olun. Eksilmesin umut gözlerinizden, düşmesin kahırdan gözyaşlarınız. Sevinçten ağlamayı unuttuk nice zamandır. Düzelecekse hep birlikte ağlayalım, düzelmeyecekse salla gitsin, zaten 40 yıl yaşamışız daha ne kadar dünyada kalmayı düşünebiliriz ki değil mi?
Saygılar, hürmetler.
...Y...’den
YORUMLAR
Çoğu zaman sadist yaratıklar olduğumuzu düşünüyorum nesildaşım. Bile isteye yapılan onca şeye bakınca. Tarihimiz, öyle göğüs kabartan hikayelerle dolu değil, her şeyin sonunda kan ve gözyaşı. Güç elde etmek isteyenlerin umursamazca yaptıkları eylemler ve bedel ödeyen güçsüzler...
Oysa denge üzerine kuruldur bu evren. Devamlılığı bu dengeye bağlıdır. Bu dengesizliği devam ettiren tek şey sanırım insanların üreme yeteneklerini zorlamaları. Ölen ölsün nasılsa yerine gelen bir sürü var...
Ben kahve söyleyip bir de sigara yakayım bu yazının Üzerine... diyecek sözler yumruk oldu boğazıma.
Sağlıcakla kalasın.