- 762 Okunma
- 8 Yorum
- 1 Beğeni
İKİ KOMŞU
Beş, altı yaşlarındaydım.
Mücbir sebeplerle köyden göçmüştük. Şehrin kenar mahallelerinden bir ev almıştı babam. Orada oturuyoruz Şehirde işi olan köylülerimiz köyün tek aracı kamyonun kasasına dolar, şehre gelirler, işlerini bitirdikten sonra da aynı kamyonla akşam köye dönerlermiş. Bazen İşleri bitmeyen köylülerimiz, ya da bizi ziyaret etmek isteyen akrabalar gelir, bizde kalırlardı. Gelirken de boş gelmezler bulgur, yumurta, sıkma tarhana getirirlerdi.
Ben hep Mustafa amcamın gelmesini beklerdim. O köyden getirdiklerinin yanında, şehirden aldığı göynek denilen daha kalın yapılmış kadayıfın, yanında tahin helvası da getirirdi. Kadayıfın içine tahin helvasını sarar iştahla yerdik. O yılarda ben hep; “Dünyada bundan daha güzel bir yiyecek var mıdır acaba?” Diye düşünürdüm. Yağlı, yavan Allah ne verdiyse yemeğimizi yedikten sonra, çay içerken;
“Hadi herii Ali emmi şu iki komşu hikâyesini bir daha anlat ta dinleyelim. !”
Babam tütün tabakasını çıkarır, baş ve işaret parmaklarını birleştirir, aradaki boşluğa yerleştirdiği sigara kâğıdının üzerine tütünü serer, sigarasını sarar, kâğıdı ısırır, sardığı sigarasından derin çekip, uzun üfledikten sonra söze başlardı:
“Evleri yan yana İki komşu. Altta inek besler, üstte de otururlarmış. Ailelerden birinin hayatları bal kaymak, diğerinin ise zehir zemberekmiş. Birinin balkonuna her gün banyo havlusu asılır, diğerinin balkonuna çamaşır bile asılmazmış. Huzurlu ailenin karısı bir gün aşağıda inek sağarken, kocası balkından seslenmiş:
“ Aşağı inersem sütünü içerim.”
Karısı dönmüş gülerek:
“Yukarı çıkarsam koynuna kaçarım.”
Huzursuz komşunun adamı duymuş bunu.
“ Bekleyim. Benim de karım süt sağmaya inince bende ona aynısını söyleyeyim.”
Beklediği an gelince:
“Aşağı inersem sütünü içerim.”
Karısı dönmüş kocasına hırsla bağırmış:
“Yukarı çıkarsam ağzına…”
Bir gün orak zamanı. Komşular tarlalarında ekin biçiyorlar. Huzursuz komşunun adamı konuşmak için huzurlu komşusunun tarlasına geliyor. Niye geldiğini anlıyor adam:
“Karı bir üşüdüm ki, şu buğday saplarından bir ateş yakta ısınayım.”
“Bu sıcakta ne üşümesi?” Demediği gibi, koşarak buğday saplarını toplayıp tutuşturuyor. Kocasından önce geçiyor ateşin başına:
“İyi ki hatırlattın adamım yaz olsun, kış olsun ateşin sıcaklığı hep aranıyor.”
Yine bir gün huzursuz komşunun kocası:
“Bıktım bu karının elinden. Kara canım yandı. Artık çekemiyorum. Ne dersem aksini söylüyor. Bu karıyı köyün deresine atıp da kurtulsam mı acaba” diye düşünmüş.
“ Hadi karı seni gezmeye götüreyim.”
Binmişler arabaya gidiyorlar. Ağustos ayının sarı sıcakları. Buğdaylar sararmış, hasat zamanı gelmiş. Kocası:
“Karı buğdaylarda olmuş artık. Yakında biçerler.”
“Buğdayları biçmezler.”
“Ya ne yaparlar karı?”
“Makasla kırparlar.”
Adamın hiçbir şüphesi kalmamış artık. Dereye gelince yitivermiş karısını. Su karısını sürükleyerek götürürken, bir umut demiş kocası kenardan koşarak bağırmış:
“Karı biçerler de, suya atlayıp seni kurtaracağım.”
Dere derin. Kadın suya batıp çıkıyor. Konuşacak durumda değil. Ama kolunu sudan çıkarıp, işaret ve orta parmağını açıp kapatarak makas işareti yapmış.
Hikâyenin burasında dinleyenler sorarlardı:
“Peki, ne olmuş kadına Ali emmi?”
Babamın hikâyesinin sonu her zaman aynı bitmez, dinleyenlerin durumuna göre değişirdi.
Bazen:
“Adam atlamış karısını kurtarmış, ondan sonra mutlu bir hayat yaşamışlar” diye bitirir.
Bazen de:
“ Kadın boğulup ölmüş, adam da hapislerde çürümüş.” Derdi.
Daha birçok hikâyesi vardı babamın. O yıllardan bu güne unutamadığım beni tesir altına alan bu hikâyesinde aslında çıkarılacak çok ders vardı. Şimdi daha iyi anlıyorum.
Hayatımda; mutlu yaşayanları da, birbirlerine tahammül edemeyip ayrılanları da gördüm. Bir aile kolay kurulmuyor ki, kolayca ayrılma olsun. Herkesin kendine has bir dünyası, bir huyu var.
Aslında karşılıklı özveriyle bütün sorunlar çözülür. Yeter ki evlilik çatısına saygı duyulsun.
SAYGIYLA…
YORUMLAR
Ne güzeldi o küçük yerlerde hayat ve ibretlik hikayeler hepsi ders niteliğinde... O doğallığı yitiriyoruz yavaş yavaş Abim... Kutlarım yürekten Selamlar...
Bedri Tokul
Sağ ol benim kardeşim.
Selamlarımla.
B uranın emektarı maharetli kalemi
E n kasvetli zamanda unuturuz elemi
D ers verir yazıları düşündürür alemi
R esim gibi sererek adam yazıyor kardeş
İ yilik güzellikle ezber bozuyor kardeş
T emmuzun sıcağında zemheri ayazında
O nun kalemi durmaz kâh çokta kâh azında
K elimeyi seçerek sıralar tam dozunda
U sül erkan bilerek yazıyor satır satır
L iyakatı yerinde tanıyor gönü hatır
Y orulmayan bir kalem Bedri abimiz bizim
A damın yazdıkları ders veriyor azizim
Z engin bir dağarcıkla diziyor dizim dizim
M aharetli ustayı tanıyan zaten tanır
I rasa biraz burdan hissedilir yokluğu
Ş ansa bırakmaz işi araştırır çokluğu
S essiz sakin duruyor şerefi varı yoğu
A ğzından asla çıkmaz küfür duysa utanır
O lumsuz insan değil pozitiftir dokusu
K em sözlere karnı tok kurmaz kimseye pusu
U zun lafın kısası çıkmıyor pis kokusu
N eden niçin gerek yok yazdığı okunuyor
U yumludur her zaman gönüle dokunuyor
R ahat rahat yazdığı baş köşeye konuyor
Selam ve saygılar ağabeyim.
Yazı çok sper. Ders verir nitelikte.
Kel'den öptüm.
Bedri Tokul
O. BİLGE nin yorumunun
Altına yazmışım heyecandan.
Kusura bakma...
.
464 - O/NUR/dan
O cak başı sohbeti çıtır çıtır çalılar
N eşeye neşe katar sizin olsun yalılar
U zun yer minderleri el dokuma halılar
R ehavet bastığında kıvrılıp uyumalar
Onur BİLGE
Bedri Tokul
Ne yaptın böyle...?
Yeminle söylüyorum ağlattın beni.
Bir insan duyguluysa şiir yazar.
Ustaysa şiirin hasını yazar.
Ama böylesini yüreği altmış okka
Olan yapabilir ancak...
Ben zenginim ben çok şanslıyım
Benim senin gibi bir dostum var.
Selam duruyorum sana yüreğim elimde...
YÜREĞİMİN BAŞ KÖŞESİ
GARDAŞIM BENİMM...
462 - O/NUR/dan
O dun alevleriyle aydınlanan geceler
N eler anlatırlardı ninelerle dedeler
U zun uzun masallar ibretli hikâyeler
R üya kadar güzeldi hayal meyal o günler
Onur BİLGE
Bedri Tokul
Yüreğine kalemine sağlık...
461 - O/NUR/dan
O nu bala batırsan bile yaranamazsın
N emrut yakmış başını daha çok yanamazsın
U ğruna can versen de onu kazanamazsın
R aydan çıkmış bir kere ne yapsan yap nafile
Onur BİLGE
Bedri Tokul
ve hem de düşünüp kalıyorum.
Bir de yorumların akrostiş ya hayran oluyorum.
Selam ve Sevgiyle...
Onur BİLGE
Yazdıkların ilham veriyor. Zamanda yolculuk yaptırıyor. :)
Ben de kurdum bağdaşımı, hikayeyi dinleyenlerden biri oldum. Sonunda da ben anlatsam makas işaretinde bırakırdım dedim: Son derece görsel bir final. Biraz Michael Douglas'ın Güllerin Savaşı filminin finalini hatırlatıyor. Zaten babanız da finali duruma göre değiştirdiğine göre o finalin pek anlamı yok demekmiş. Akşam yemeği sonrası kikaye anlatımı/dinlenimi evrensel bir olgu (Beni de en çok cezbeden ortamlardan biri). Böyle bir anlatıcı yeteneğim olmasını çok isterdim. Saygılarımla
Bedri Tokul
Ben de sizin yazılarınızı okuyor, hem tadına varıp ve hem de bilgileniyorum.
Çok teşekkür ederim.
Yorumunuzla hem gururlandım, ve hem de mutlu oldum.
Türkiye'den selam, saygı...
Isparta'dan da kucak dolusu güllerle...