- 258 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Kediler Kaç Yaşındadır?
Dedemin de Ahmed Emmi dediği yaşlı bir akrabamız köyde bir gün dedemle bizim evin önünde oturup çaylarını içtikten sonra kendi evine gitmek için kalkarken bana “Benimle gel hele, sana bir şey vereceğim” dedi. Dedeme baktım, “Git de al” dedi.
Ahmed Emmi önde uzun bacaklarıyla hızlı adımlarla ben arkada koşarcasına bizim bahçeden çıktık, derenin yanındaki toprak yolu yürüdük, köprüyü geçtik. Köprünün diğer başındaki kerpiç eve ulaştık. Karısı ve kızıyla yaşıyordu. Eve girince tahtadan yapılmış divana oturdu. Ben sabırla beklemeye başladım. Biraz sonra yanına iri siyahı baskın alaca bir kedi geldi, kucağına çıkıp dizine oturdu.
Ahmed Emmi bana kedisinden bahsetmeye başladı. Götürdüğü tarlada unuttuğunda yürüyerek yarım günlük yoldan evi nasıl bulduğu anlattı. Ben şaşkınlık içinde dinledim. Kedilerin yüzebildiğini söyledi, bu da ilk kez duyduğum bir şeydi. Sonra bir soru sordu, “Bu kedi kaç yaşında?” diye. Ben tahminlerde bulundum ama her defasında bilemediğimi söylüyordu. En sonunda “tam otuzdört yaşında” dedi. Ben daha genç göründüğünü söyleyip itiraz edince dedi ki; “Kedilerin analarının karnında kaldığı haftaları bir yaş sayarsan benim dediğim çıkar”. Benim anlamadığımı görünce sürdürdü konuşmasını “Sen şimdi annenin karnında 9 ay kaldın, yani bir yaşında doğdun, her dokuz ayda bir yeni bir yaşa değdin. Kaç yaşındasın o zaman şimdi?” Dediğini biraz anlaşmıştım ama söylediği hesabı yapamadım. Yine de 12 aylık yıl döngüsüne göre 9 aylık döngüde yaşımın daha büyük çıkacağını kavrayabilmiştim. Ahmed Emmi biraz düşündü “10 yaşında falansın herhalde” dedi. Birden bire 3-4 yaş büyümüş hissettim kendimi. Ama o anda anladığım başka bir şey daha vardı ama doğru ifadeyi ise yıllar sonra Bilim-Teknik Dergisi’nde görecektim: “Zaman göreceli bir kavramdır.”
Bütün bunlarla kafam karışmış bir halde oraya ne için geldiğimi bile unutmuştum ki, Ahmed Emmi’nin odadan çıktığını ve elinde iki tane kedi eniğiyle geldiğini farketmedim bile. Biri annesine benzeyen alacalı siyah bir yavruydu. Diğeri ise o güne kadar ve ondan sonra da hiçbir kedide görmediğim bir renge sahipti. Lacivert üzerine geniş beyaz leke veya beneğe benzer alacalar bulunuyordu. Bunun adı ne diye sordum. Ahmed Emmi çok fazla düşünmedi; “Cesur” diye yanıtladı. Yerine oturdu tekrar, sonra kısa bir sessizliğin ardından; “Bunları sana verdim, al götür” dedi. Ben şaşkın şaşkın yavrulara bakarken birden aklıma bir soru takıldı; nasıl götürecektim eve kadar? Kucağımda taşısam yerlerinde durmuyorlardı. Ahmed Emmi bana eniklerin enselerinden nasıl tutacağımı gösterdi. “Canları acımaz mı?” diye sordum. Aldığım yanıt açık ve netti, orada öğrendiğime göre anneleri yavru kedileri hatta köpekleri enselerinden dişleri ile tutup saatlerce yürüyorlardı. Belki de daha önce defalarca görmüştüm ama o ana kadar hiç dikkat etmemiştim, belki de hiç görmemiştim. Bilemiyorum… Ama hayvanların yavrularını bu taşıma biçimine daha sonra belki yüzlerce kez rastladım. Kedileri enselerinden tuttum ve evin yolunu tuttum. Yavrular aşırı tepki vermeden hafiften de olsa kımıldıyorlar belki de kurtulmak istiyorlardı ama sonuç alamıyorlardı. Cesur ile yıllarca sürecek olan arkadaşlığımız böyle başladı.
Bugün bu satırları yazarken kırk yaşıma yaklaşmış durumdayım, Cesur’un daha sonradan büyüyüp eniklemesinin ardından sağ yandaki komşumuza verdiğimiz bir yavrusunun soyundan gelen ve Cesur’un adını taşıyan ama onun ikizi olan alacalı siyah kediye tıpatıp benzeyen bir kedi şu an köyde dedemin yanında yaşıyor.
Cesurla aramızda kurulan bağ çok farklıydı. Dedemin söylediğine göre yaz tatili gelip de ben köye döneceğim gün, köy dolmuşunun geçeceği köprünün başına kadar koşarak gidermiş, hatta sabahtan başlayıp aracın gelme zamanı olan öğleye kadar bunu birkaç kez tekrarlarmış. O gün yerinde duramazmış ve ben telefonla haber vermemiş olsam bile bizimkiler anlarlarmış ki ben o gün köye geliyorum. Düşündüm bunu birkaç kez, belki de adımı duyduğu içindir diye. Ama öyle olsa adımı her duyduğunda yinelemesi gerekirdi bu davranışını yaz kış demeden. Üstelik Cesur’un öldüğü yıla yani yaklaşık ortaokulun sonuna kadar köye defalarca haber vermeden gitmişimdir. Bilemiyorum belki bu rahmetli babaannemle dedeme zihinlerinin oynadığı bir algı oyunudur, belki de bizim bilmediğimiz algılar vardır hayvanlarda.
Geçmişte bir anıya dönüşen kedime dair anlatacağım daha çok şey vardır ama başka bir sefere kalsın.
Açıklamalar:
1. Yazıyı yazmamın üzerinden yaklaşık 6 yıl geçmiş. Şu an 45 yaşımdayım. (2023)
2. Kedilerin yaşlarının aslında çok başka türlü hesaplandığını elbette ki biliyorum artık.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.