- 337 Okunma
- 2 Yorum
- 2 Beğeni
Bisiklet
"Anne bisikletimi satabiliriz" dedi annesinin kulağına eğilerek sessizce.
Bu cümle ile kıyamet kopar mıydı ? Ya da bu cümle ile kıyamet kopmayacak mıydı?
Minik Ali, kıyametinin kopmasına razıydı.
Büyükler kıyametin kopmasından korkuyorlar.
Minik Ali cesur. Annesinin çaresizliğine, son damlasının tükenişine derman arıyor.
Daha yedi yaşında ama yaşından beklenmeyecek kadar olgun. Ey hayat! Hangi kapının arkasında, kimlerle karşılaştırdın ki Minik Ali’ye ne büyük sorumluluk yükledin. En değerli hazinesini en büyük varlığına feda etmeye hazır.
İçimde tarifsiz acı. Hayatın verdiği büyük bir hayal kırıklığı. Gördüklerim duyduklarım anlık ama asır gibi.
" Komşusu açken tok yatan bizden değildir." diyordu inancımızın rehberi.
Rehberin anlattıkları dünyamızda artık bir ütopya. Büyüttüğümüz midelerimiz ile kurduğumuz yeni dünya, "yokluğu" lügatinden silmiş.
Gördüğümü ve duyduğumu içselleştirdikten sonra durgunlaştım. Varlığım bedensiz bir hal gibi. Heyula bir anı yaşıyorum. Biliyorum, her zerresinden ateş fışkıracak ama yangını yine beni yakacak. Zira içimdeki yangını anlatabildiğim bir dünya yok.
Kelimelerim sessizce, cümlelerimin cürmü yok. Hareketlerim eylemsizlikten öteye geçemiyor. Düne yüklediğimiz anlamlar, bugün yerle yaksan olmuş. Asırlık çınar ağacı kurumaya yüz tutmuş.
Değerlerin tükenişini hatmediyorum içimden defalarca. Hutbeden okunanlar ve sonra Ali geliyor aklıma. Sonra bir de münafıklık... Hangi evrende yaşıyoruz. Sorgulamalarımın sonu yok.
Birinci dünya savaşı, İkinci dünya savaşı ne çok şey götürdü hepimizden. Onca yaşanandan sonra sanırım yeni bir savaş var. Adı henüz konulmamış.
Ne çok şey düşünüyorum. Aklıma gelenler beynimi kemiriyor duruyor. Kafamda sanki bir balon var patladı patlayacak. Aklıma gelenleri bir anda yok etmeye çalışıyorum. Polyannacılık en güzeli. Ya da en güzel anlara gitmek en iyisi.
Beş yaşıma gidiyorum. Ali’nin yaşına yakınım. Yanaklarım al al. Üzerimde babamın almış olduğu yeni takım. Teyzem ne çok yakıştırıyor bana. Şehre gidiyoruz bir vesileyle. Annem ellerimi sımsıkı sarıyor. Gözü gibi bakıyor bana. Etrafımda onca güzel insan. Tanıdık tanımadık ne çok seviyorlar beni. Öylesine değil içten doyasıya.
Küçük bir caddede gezintiye çıkıyoruz annem ile. Bir tanıdık ile karşılaşan annem selam veriyor sevdiğine. Hemencecik annemin ellerinden kaçıyorum. Manava kadar kovalıyor annem beni. Kırmızı bir elmaya göz koyuyorum hoyratça. Annem utanıyor. Manav amca babacan tavırla sarmalıyor beni. Kırmızı elmayı tutuşturuyor ellerime. " Benden " diyor cömertçe. O an ölmesin diye ölümsüzleştiriyor bir fotoğraf karesiyle.
Şimdiki zamana dönüyorum. Zaman değişiyor. İnsan değişiyor. Caddeler değişiyor. Değişmeyen gözlerimin önünde.
Şimdi Ali ile göz göze geliyorum. Ali’in gözündeki beni sorguluyorum.
Ya sen? Sen de sorguluyor musun?
YORUMLAR
'Yaşamın boyunca tanıştığın her insanın
aslında bir amaca hizmet ettiğini anlayacaksın.
Bazıları senin imtihanın olacak,
bazısı seni kullanacak,
bazısı sana öğretecek....
Fakat en önemlisi,
bazısı da içindeki en iyi yanları ortaya çıkarmanı sağlayacak.
İşte o daima yanında tutmaya değer olan olacak.'
Bu dünya imtihan dünyası.
Nefesimiz bile bize ait değilken sen ben kavgası, iyilikleri son sürat öldürmeye devam ediyoruz... kokuşmuşluk çemberini iyice daraltıyor. Silkilmemiz lazım.
Saygılarımla,
Serkan BOL
Değerli yorumunuz ile onur verdiniz Ümmühan Hanım. Çok teşekkür ederim.
Saygılarımla...
Serkan BOL
Saygı ve selamlarımla...