30
Yorum
36
Beğeni
0,0
Puan
2174
Okunma
Yatağımın başucunun bir yanı havayı koklar, bir yanı yağmurunu öper.
Her nefes alışımda, geçmişi güzel düşünerek dudaklarımın arasını ıslatıp kuruyan güllerimi öperken “kuru da olsa benimdir” dedim.
Odalar kararırken indirilen perdelerin pencereye bıraktığı ağırlık, yük değildir cama. Bu yüzdendir ki, vazgeçmedim dizlerimdeki yaralara dokunmaktan. Yerle gök arasında geçen ömürde, önce gözlerimi, sonra cefakâr yüreğimi, ardından kendi gurbetimde büyüyen Selvilerin yalnızlığını sevdim.
Zira, sevmekti şiarım. Ömrümce duygunun en üst yücesiyle karşılıksız sevebilmek ve terk etme gafletinde bulunmadan.
Güven alışverişinde tavaf ettiklerimle derin derin bakışarak yepyeni ve tertemiz bir sabaha uyanmayı hep arzularıma sığdırdım.
Her kıtada küçük sobalar arkasında uyuyan çocukları, yüzlerine yerleşen pembeliği, saçlarının lüleleriyle beraber uzayan içli dem çekişlerimle ellerime nice iğneler battı. İnce işçiliği tek tek sabırla işledim duygu ve düşünce dünyama…
Nakışlarıma işinin ehli terzi annemin eski öğretici günlerinden kalan tomurcukları her ana yüklerken, tabiatla bütünleşmiş “gel” diye çağıran yeşil bahçelerde yapraklara koyu bulutların döktüğü her yağmur damlasında beyazın saflığına kırmızının narına Sitareler işledim.
Yerde duygusuz insan sürüsü, dallarda öten kuşlar, pencerelere vuran güneş, göz kırpan yıldız, kokusuyla açan çiçekler, hiç birisi birbiriyle aynı değildi. İnsan ayağı değmemiş ormanlar bilmezdi kuru kalabalığın gürültüsünü. Diğer canlılar bilmezdi özünden ayrılmış birbirini aldatan çirkin yanlarını.
Tadılmamış sevgiyi de yanıma alarak seherlerde adım adım ilerlerken “neden geldin” deme vefasızlığını göstermeyen sonbahara ayak bastığımda, camın buğusundaki siluetime bakarken gözyaşlarımı içtim kana kana…
Var gücümle ardımdaki bütün günleri topladığımda “üzüm tadı yaşanmışlıklar, sonu acı da olsa yine benimdir” dedim.
Ümmühan YILDIZ