- 563 Okunma
- 6 Yorum
- 1 Beğeni
Çinliler Neden Canlı Yer? Böcek vs
Çinliler neden canlı canlı hayvan ya da börtü böcek yer? Hayvanlara neden işkence ederler? Vicdanları yok mu gibi düşüncelere sahipsiniz ama sebepsiz neden yoktur.
Yaptığım bir araştırmaya göre; vakti zamanında ülkenin Cumhurbaşkanı serçe kuşlarının ekin tarlalarında mahsülleri tükettiğinin bilgisini alır ve bunun üzerine ülkedeki bütün kuşları kimyasal maddelerle katleder. İnsan hariç her canlının doğada muhakkak faydası vardır insan için. "Çünkü bu kâinat insan için yaratılmış." Kuşların yok edilmesi börtü böceklerin çoğalmasına ve bütün mahsulüllerin böcek ve hayvan türleri tarafından hezimete uğrar. Ülke başkanının dinsiz olması dolayısıyla zaten bütün bu olanlar yaşanır. "İnsanların Tanrılara inanmalarını engellemek yasaklamak gibi bir amacı da vardır" fakat kuşların hikmetinden habersizdir. Bir süre sonra ülkede kıtlık başlar ve ithalat da yetersiz kalır. Ve insanlar açlıktan birbirilerini yemeye başlarlar. (Ülke başkanının adını şu anda hatırlamıyorum) ama en yakın zamanda "İsmini buraya yazacağım."
Önce mezarlıklar içerisinde ki ölüleri ve daha sonra zayıfları katlederek yemeye başlarlar. O dönemde milyonlarca insan, canlı canlı yenilmiştir.
Bir kadın çocuğunun gözyaşlarını silerek kendisini kızına ikram eder. Açlıktan ölmek üzere olan kızı için mutfaktaki bıçağı getirir ve "Kızım, ben ölünce yiyebildiğin kadar ye ama karnını doyur der yoksa sana hakkımı helâl etmem. Çünkü sen yemezsen komşular yiyecek beni der ve kızı için kendini keser. Küçük kız çocuğu annesinin bacaklarından parça etler kopartarak gözyaşları içinde onu yer ve karnını doyurur." Akşam olduğunda komşular tarafından evin kapısı kırılır ve bütün insanlar o kadını iskeletine kadar yerler kızı önünde.
Ülke başkanı, dinî inanca ait hiçbir kitap ya da eser bırakmaz ve hepsini toplatıp yakar. Nesilden nesile dinî inançlar tamamen unutulur ve ortaya her şeyi yakıp yıkan günümüzde tanıdığımız Çinli toplumu oluşur. Ülke yöneticisi amaçlarına her türlü ulaşmış olur...
O küçücük kız çocuğu büyüyünce yaşadığı bütün olayları kitaba döker. Kitabı bulmak benim için çok zor oldu. İngilizce yazılı bu kitabı baştan sona okumak için can atıyorum. "O kitabın adı: (TOMBSTONE THE GREAT CHINESE FAMINE 1958 - 1962 YANG JISHENG) Türkçesi henüz çevrilmemiş."
Kendi (Ülkemizi) düşünüyorum da. Bizler de her gün biraz daha dinsizleşiyor ve hayatımızı inançlara göre yaşatmıyoruz. Çocuklarımız dinden imandan habersiz (ağzı dolu küfürlerle) büyüyor. "Müslüman olması şart değil, çünkü her dinîn kuralı insanlığı yaşatmak için vardır." Bu yüzden hangi dinden olduğu değil, dinine göre inançla yaşaması bile güzel. Bizler de Müslüman ülkesinin "Son tükenmekte olan nesilleriyiz." Üstelik sanatçı yerine sanatı kınıyor, yazmaktan okumaktan ve öğrenmekten korkarak çekiliyor, tarihimizi de dinimiz gibi kendi çıkarlarımız için zedeliyor ve zaman zaman bütün değerleri yok etmek için büyük çaba ile gayret sarf ediyoruz.
Bu bilgiyi bu nedenle aktarmak istedim size. "Acı tatlı yaşamak yaşatmak güzel ama bizler yok edenler tarafındayız. Tıpkı Çinliler gibi." O yüzden ben artık onlara da kızamıyorum. "Çünkü o ayna da kendi ülkemizin yüzyıl sonrasını görüyorum."
Ne acı ki; bu ülkede konuşmak, hatırlatmak, uyarmak, kusursuz olmaya çalışmak bile yasak...
(Hayırlısı olsun) Bu kelimeyi hep son söz olarak kullanıyoruz. Ama elimizden hayırlı olanını yapmak için bir gayretle uslanmayı kendimize ve neslimize de çok görüyor ve her gün biraz daha gaddarca bencilleşiyoruz. " Ne diyelim, hayırlısı olsun bakalım...
YORUMLAR
Mao'nun Dört Haşerat programından bahsediyorsunuz. Program dört tane hayvanı hedef alır: Sivrisinekler, karasinekler, fareler ve serçeler. Sıkıntı serçelerle yaşanır çünkü serçeler tahıllara zararlı olan böcekleri de yiyorlardır. Yokluklarında sayısı kontrolsüz artan tahıl zararlıları Çin'deki büyük kıtlığın sebeplerinden biridir (Ama ana nedeni değildir: "according to economist Daniel Houser and others, 69% of the Famine was due to government policies while the rest (31%) was due to natural disasters") Kıtlık 20 ila 30 milyon arasında insanın ölümüyle sonuçlanır. Öte yandan hedefteki diğer üç haşeratla yapılan savaş olumlu sonuçlar verir, sağlıklı ilgili istatistiklerde ciddi düzelmeler görülür. 1960 la beraber serçeler hedef olmaktan çıkarılır, yerine tahtakuruları konulur.
"İnsan hariç her canlının doğada muhakkak faydası vardır insan için."
Peki sivrisinekler, karasinekler, tahtakuruları ve fareler, cümlenizden yola çıkarak, bunlarla savaşmalı mıyız (Mao gibi), yoksa herhangi bir çabadan uzak mı durmalıyız?
Diğer bir nokta da yazınızda ahlakın tek çıkış noktasının din olduğu gibi bir argüman olması. Kendisine yapılmasını istemediğini başkasına yapmamak herhangi bir dini emir olmadan da insanları binlerce yıldır mantıklarıyla kabul ettikleri bir düstur. Kaldı ki Çinlilerle çalışmış (hala da doğrudan çalışıyor) ve aynı evde uzun süreler yaşamış bir olarak çok iyi bir çalışma etiğine sahip olduklarını, hem çalışkan hem de dürüst olduklarını rahatlıkla söyleyebilirim. Buna karşın coğrafyamızdan gelen insanlardan (Kuzay Afrika'dan Bengladeş'e kadar, Hindistan dahil) çalışma etiklerinden pek memnun değilim. Saygılarımla.
Okan Akıllı
Okan Akıllı
Biraz okumustum cin tarihini fakat bu bilgiye ilkkez rastladim hangi tarihlerde vuku bulmus biliyorsaniz yazarsaniz sevinirim.Hic bir millet yokki ilahi din ile uyarilmasin" Cinlilerede mutlaka semavi din gelmistir.Senin de buyurdugun gibil ya tahrif edilmis yada yasaklanmis seytanlasmis zihniyetler tarafindan.Maalesef bugün cinliller halen herseyi yiyorlar.Kurdaj olmus veya ölü dogmus cocuklari bile yiyorlar:-(
Din bilhassa ilahi son din olan Islam ne muazzam bir yasam tarzidir hergün sükr etsek azdir,,Selam ve dua ile
Okan Akıllı
İslâm dini diğer tüm inanışların içinde tek muhafazakar dindir. Fakat şu anda bizim de ülkemizde Allah'tan çok kendi nefisleriyle yaşam süren dinsiz insanlar var.
"Herkes kendisine bir çeki düzen vermediği sürece acımasız Çinlilerin yaşam alanlarına yaklaşıyoruz. Bizim de onlardan bir farkımız böyle kuralsız gitmeye devam edersek kalmayacak."
Neyse Mustafa Bey, tekrardan teşekkür ederim. Size ben en kısa zamanda kitabın ismini atacağım.
İngilizce yazılı olduğu için aklımda tutamadım.
Şu da bir gerçektir ki; "Hiçbir şey nedensiz ya da sebepsiz değildir."
Ve bütün yaşantılar nesilden nesile aktarıldığı için, yanlışları düzeltmekte oldukça zor oluyor. Biz her türlü şanslıyız. En azından kime kulluk yapmamız gerektiğini biliyoruz.
Selametle...