- 452 Okunma
- 9 Yorum
- 4 Beğeni
SEVGİ NEDİR?
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
YAZMAYA ÇALIŞTIĞIM KİTABIMDAN BİR BÖLÜM
İnsanlar sevginin ne olduğu hakkında yıllarca, hatta asırlarca tartışmışlardır. Ama hiç birisi gerçek manada sevgi hakkında bir sonuca ulaşmamıştır. Kimisi sevgi için emek demiş; kimisi saygı, kimisi hoşgörü, bazısı anlayış diyerek karışık bir hâle getirmişlerdir. Bize göre sevgi hakkında tartışmak bile doğru değildir. Sevginin ne olduğunu bilmek için, yukarıda da söylediğimiz gibi, kişinin kendisini tanıması yani kendisini bilmesi gerekir. Mutlaka duymuşsunuzdur çevrenizde ki insanlardan; birisini sevdikleri vakit derler ki, “Sevmek elimde olan bir şey değil.” Bu söz aslında doğru bir sözdür, ama söyleyen genelde bu sözün, doğruluğunun farkında olmadan söyler. Biz bu doğuyu da alıp, diğer insanlar gibi sevgi konusunda ki, fikirlerimizi birkaç cümleyle anlatmaya çalışacağız.
‘’Sevgi insanın kendisidir.’’
Sevginin sebebi muhabbet, muhabbetin sebebi tanıma, tanıma arzusunun sebebi ise kişinin kendi isteğidir. İnsan öz bakımından eksiktir ve her zaman muhtaç durumundadır. Bu muhtaçlık durumu, dünyaya geldiği andan itibaren başlar. Mesela, bebekken anne sütüne ve annesine muhtaçtır. Biraz büyüyüp, onda çeşitli arzular uyanmaya başlayınca, arzu ettiği şeylere muhtaç durumuna düşer. Bebek biraz büyüdükten sonra annesiyle birlikte oyuncağa ve oyuna muhtaç durumuna düşer. Biraz daha büyür okul çağına gelir, bu defa hem annesine hem oyuncağa hem öğretmenine hem de defter kaleme muhtaç olur. Bu muhtaçlık durumu, yaş ilerledikçe ortaya çıkan yeni duygulara dayanır. Her duygu insanı muhtaç eder ve bu durum ihtiyarlanıncaya kadar devam eder. İnsan yaşlanıp, kendisine bakamaz hâle gelince, bıkkınlık duygusu oluşur ve kişi bu defa ölümü sevmeye, arzu etmeye başlar. Ürkütücü olsa dahi ölüme muhtaç olur insanoğlu. İşte tıpkı bunlar gibi, insan belirli bir yaşa geldiği zaman sevme duygusuna ihtiyaç duyar. Bu durum, onu bir kimseyi sevmeye muhtaç eder. Muhtaç olmasının sebebi ise, kişinin kendi eksikliğinden kaynaklıdır. Muhtaç olduğu şeye ihtiyaç duyar; ihtiyaç duyduğu şeyi ister, bu yüzden istediği şeyi sever insan. İstekleri doğrultusunda hareket ettiği için, insan sevginin kendisidir.
“-Seven sevdiğini niçin sever?”
“+Seven sevdiğini, kendisi için sever.”
Allah insanı en güzel biçimde yarattı ve onu yaratılmışların en şereflisi kıldı. En güzel bir biçimde yarattı, fakat onu eksik bıraktı. Eksik bırakmasındaki hikmet ise, insanoğlunun kendisinin ne kadar aciz olduğunu görmesi içindir. Fakat bazı gözler kör, bazı kulaklar sağır olduğu için bunun farkına hiç varmadı. Bu kadar aciz olmasına rağmen yine de kibirlenmekten asla vazgeçmedi. Dediğimiz gibi insan eksiktir, eksik olmasının sebebi muhtaçlığıdır. Muhtaç olduğu şey, karşı cinstir. Çünkü ancak karşı cins ile tamamlanabilir insan. Bu tamamlanma hissinin sebebi, kişinin kendi nefsi (istekleri)dir. Bu istekler oluşmaya başladıktan sonra, kişi artık karşı cinse ilgi duymaya başlar. Karşı cinse duyulan ilgi ise iki yönlüdür. Bir tanesi şehvet hissidir ki, insanların geneli buna hizmet eder. İleride şehvet hissine, geniş bir şekilde değineceğiz. Zira meselenin özüne inmeden konuşmak, doğru değildir. Bizim gayemiz, doğru olarak düşündüğümüz fikirleri, sizinle paylaşmaktır. Duyulan ilginin bir tanesi de muhabbet beslemedir. Bu da saf sevginin kaynağıdır. Bu mevzuda anlatmak istediğimiz ‘Muhabbettir’.
‘Muhabbet’ kişiyi ‘Tanıdıktan’ hemen sonra sevmeye itekleyen, içsel ve güzel bir duygudur. Kişi muhabbet ile karşı cinsini sever. ‘Muhabbet’ Kirletilmediği müddetçe, seveni her şekilde bahtiyar eder. Seven, sevilen tarafından sevilmezse, beslenilen ‘Muhabbet’ ilk başlarda sevenin canını yakar. Bu öyle harlı bir ateştir ki, herkesin gücü yetmez. Eğer ‘Muhabbet’ besleyen, iman bakımından zayıfsa, sevilene de kavuşmamışsa ve dahi kavuşması söz konusu değilse, seven de bunu hissederse, ‘Muhabbet ateşine’ güç yetiremez ölümü kurtuluş olarak düşünür, intihara sürüklenme olasılığı fazladır. Bu şekilde yaşanmış birçok olay vardır. Sevdiği sevmediği için intihar edenler, kendi cehaletlerinin kurbanı olan kimselerdir. Onların ‘Sevgi’ konusunda ki durumları; gözü olduğu hâlde görmemek için gözünü kapatan kimsenin durumu ile aynıdır. Seven aklını kullanıp, sevdiği kişiyi sevmesinin nedenine bakmış olsaydı, sadece ve sadece kendisi için sevmiş olduğunu görmüş olacaktı. Aklını kullanmadığı ve yalnızca sevilene kavuşma arzusunu taşıdığı için, bu duruma düştü. Eğer akıl ile hareket etseydi, düşmüş olduğu bu durumun aslında ‘Nefsinin’ bir isteği olduğunu anlardı. Şu bir gerçektir, insanlarda ‘Nefis’ olmasaydı, hiç kimse kimseye yaklaşmaz ve hiç kimse kimseyi sevmezdi. Bizleri sevmeye sürükleyen içsel duygu: ‘Nefsimizin kendisidir’. Mukaddes kitabımız, Kur’an-ı Kerim’in Rûm süresinin 21. Ayetinde aynen şu söylenmektedir:
Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.
Ancak Seven, Sevilen tarafından sevilirse işte o zaman her ikisi arasında, oluşan ve gönüllerinde canlanan muhabbet, her iki tarafa da can suyu olur. ‘Seven ve Sevilen’ birbirine kavuşuncaya kadar araların da hasret ve özlem gibi duygular oluşur. Her iki taraf için de bu duyguların oluşması, iyidir. Hasret çektikleri zaman, vuslatın nasıl bir şey olduğunu bilirler. Birbirlerinin kıymetini daha iyi anlarlar. Çünkü her şey kendisinin zıddı ile bilinir. Ömründe hiç tatlı yemeyen bir insan, acının ne olduğunu da bilmez. ‘Seven ve Sevilen’ arasında muhabbet oluştuktan sonra, birbirine fıtrat gereği yaklaşmak isteyeceklerdir. Bundan kesinlikle uzak durmaları ve her iki tarafın sınırlarını korumaları gerekir. Bu süreçte yapılacak olan yanlışlar, her iki tarafa da zarar verir.
“AŞIK ve MAŞUK” daima, kavuşmak isterler. İstemelerinin sebebi, aralarında oluşan muhabbetin yoğunluğudur.
Bu emeğimi, günün yazısı olarak seçen arkadaşlara teşekkür ederim. Selam ve dua ile
YORUMLAR
Bir zamanlar tanrı evrende yankılanan en güçlü hissiyatın, sevginin muhteşem dansı olduğu söylerdi, o, insanların kalplerini yakıp kavuran, ruhlarına sonsuz bir aydınlık getiren büyülü bir melodiydi. Onunla tanışmak, bir çiçeğin ilk bahar rüzgarıyla dans etmesi gibiydi, hafif ve etkileyici.
Aşk,sevmek, insanların özünde gizli bir hazineydi. O, gözlerimizin derinliklerine sakladığımız, sessizce büyüyen bir tohumdu. Ve bir gün, bu tohum kök salar, filizlenir ve kalbimizin bahçesinde en zarif çiçekleri açtırır.
Aşk, sevmek hayatın en değerli armağanlarından biridir. Onunla dolu bir yaşam, sanki sonsuz bir masalın sayfalarında kaybolmaktı. Aşk , sevmek, karanlık günlerde bile yıldızların ışığı gibiydi, bizi rehberlik eden bir far gibi.
Her aşk, sevgi hikayesi, kendi büyülü dokusunu taşır. Kimi hüzün dolu bir şiir gibidir, kimi coşku dolu bir şarkı gibidir. Ama her biri, sevginin büyüsünü ve insanın kalbinde yarattığı derin etkiyi yansıtır.
Bir insanın gözlerinin içine baktığınızda, sevginin orada dans ettiğini görebilirsiniz. Gözler, sevginin en saf ve en güzel ifadesidir. Onlar, ruhun penceresidir ve sevginin yansımasıdır.
Aşk, sevmek zamanla olgunlaşır ve derinleşir. İlk anlardaki coşku ve heyecan, zamanla daha derin bir bağlılık ve anlayışla değişir.
Sevginin gücü, dünyayı değiştirebilir. O, insanları iyiliğe ve sevgiye teşvik eder, barışı ve uyumu yaymaya yardımcı olur. Sevgi, insanlığın en büyük umududur.
Tanrının en büyük kabahati ,evreni sevgiyle yaratnasıydı belkide ve sonrasında şeytanı bu evrenin başına musallat etmesiydi..
Ruhbilimci Dr. Erich Fromm Sevme Sanatı adlı kitabında sevme duygusunu şöyle anlatmaktadır. ''Sevmek bir eylemdir, edilgen bir duygu değil. Bir şeyin içinde olmaktır, bir şeye kapılmak değil. En genel biçimi ile sevginin etken yapısı, sevmenin almak değil öncelikle vermek olduğu biçiminde tanımlanabilir.'' Ünlü Alman filozof Meister Eckhart'ın sevgi üzerine şu sözleri de düşündürücüdür.'' Eğer kendinizi severseniz, başkalarını da kendiniz kadar seversiniz. Bir başkasını kendinizi sevdiğinizden daha az seviyorsanız, kendinizi sevmekte gerçek bir başarı sağlayamazsınız. '' Bir nevi dokunmaktır sevmek hem yüreklere, hem ruhlara, hem de bedenlere... Kutlarım yürekten...
Emeğinize bilginize ,hissiyatiniza bereket.
Sevgi en temel ihtiyaçtır. Ve insanlar yasliliklarinda ilgisizlik ve sevgisizlikten hasta oluyorlar bagisikligi güçlendiren en tesirli etken sevgidir.ve inanın seven çiftlerin biri öldüğünde diğeri çok yaşamıyor.
Sevgi muhtacliktir elbette, eli ayağı sağlam insan aktivite, iş ,uğraş la zaman gecirebiliyor yani kendine yetiyor yaşlı ve yetileri olmayan insanlar onlara ufacık bir dokunusunuzda gözlerinin içi gülüyor.cunku kimse onlarla zaman geçirmek istemiyor ve bu otelenmislikte onları öldürüyor.
Duygusal bir yazıydı etkilendim.
Kutluyorum dostça selamlar.
Nahil BOZTEPE
sevgiyi muhtaçlık penceresinden değerlendirmişsiniz başka bir bakış açısı. hiç böyle düşünmemiştim. yeni bir bakış sundunuz teşekkürler. selamlar.