- 139 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ARKEOLOJİ
ARKEOLOJİ NEDİR?
Eski medeniyetleri, yapı ve eşya kalıntıları yoluyla inceleyen bilimdir.
Arkeolojinin bu gerçek anlamı hiç bir zaman yeterli olmamıştır. Her çağın bilginleri, arkeolojinin bu gerçek anlamını değişik biçimde yorumladılar. Kimi arkeolojinin sadece Roma tarihini inceleyen bir bilim olduğunu, kimi eski Yunan tarihini açıklamaya yaradığını savundular. Bugün arkeoloji, yeryüzünde gelmiş geçmiş bütün medeniyetleri arayıp bulan ve bulduğu her türlü kalıntıyı inceleyerek, bunlardan sonuçlar çıkaran bir bilim durumundadır.
Bilginler, arkeolojiyi iki büyük bölüme ayırırlar: Paleontoloji ve arkeoloji. Paleontoloji, tarih öncesi varlıkların kalıntılarını inceleyerek, onların vücut yapılışlarıyla yaşayışlarını ve yaşadıkları jeolojik çağı açıklayan bir bilimdir. Kısaca paleontoloji, tarihten önceki çağların, ortalama M. O. 3500 yıl önceye kadar geçen çağların arkeolojisidir. Arkeoloji de tarihten sonraki çağları, yani son 5000 yılı inceler ve tarihle baş başa gider. Arkeolojinin öteki bilimlerle çok sıkı bir bağı vardır.
Bu bilim dalı özellikle coğrafya, antropoloji (insan bilimi), jeoloji, epigrafi (yazıtlar bilimi), entoloji (budunbilim), ekoloji (konutbiiim), biyoloji, fizyoloji ile birlikte çalışır. Diğer taraftan bulunan eser, kalıntı Ve eşyanın yaşını kronoloji, tarih ve astronomi gibi öbür bilimlerin yardımıyla arkeoloji verir. Ancak bu, tarihten önceki çağlar için pek kesin olamaz. Çoğunlukla bağıntılı (rölatif) bir kronoloji ile yetinilir. Bağıntılı kronoloji şöyle açıklanabilir:
Yeryüzünün bir bölgesinde izlerini bırakan medeniyetlerin birbirini takip ediş sırası aşağı yukarı tespit edilir. Bundan sonra, bulunan cisim veya organik kalıntının, bu sıra içinde karşılaştırma yoluyla sonralık ve önceliği tespit edilerek çağı bulunur ve yerine konur. Arkeoloji son 20 yıl içinde kaydettiği ilerlemeler sonucu mutlak bir kronoloji tespit edebilecek güce erişti. Bunda çağların, ağaç gövdelerinin incelenmesi yoluyla tespiti anlamını taşıyan dendrokronoloji ile nükleer fiziğin payı büyüktür.
Nükleer fizik, arkeolojik maddelerin içinde bulunan radyoaktif karbonun (radyokarbon = C 14) yoğunluk derecesini ölçme yoluyla onların yaşını tespit eder. Ama bu usul yalnız organik maddelerin, çoğunlukla fosillerin yaşını tespitte işe yarar. Çünkü «radyokarbon 14» sadece organik maddelerde bulunur. Söz konusu usulü Amerikalı bilgin VVİllard F. Libby buldu. Onun bu başarısı 1960 Nobel armağanını kazanmasına sebep oldu. Bilgin ilk denemesini, eski Mısır’da 12. sülale olan Usirtesen’lerden Firavun Sesostris lll’ün cenaze gemisi üzerinde yaptı ve bu geminin 3.750 yaşında olduğunu tespit etti.
Arkeolojik bir eserin ortaya çıkarılması için başlıca dört safha vardır:
1. keşif: Tarihi belgeler, mahalli adetler, rastgele buluşlar veya gerektiğinde yapılan sondajlarla toprak yüzeyinin metodlu bir şekilde taranmasıdır.
2. Kazı: Eski arkeologlar sadece eşya aramakla yetinirlerdi. Şimdi ise bölgenin tarihi incelemesi yapılmaktadır. Kazı ile üzerinde çalışılan bölgenin yerleşme alanları, mezarları, kuyuları, temel hendekleri ortaya çıkarılır.
3. Buluşların teknik incelenmesi: Bu safhada ele geçen eşyanın üslub ve estetik incelenmesi yapılarak, yapıldığı yer ortaya çıkarılır. Günümüzdeki en son teknik buluşlardan da (radyoaktivite) faydalanarak, bulunan eşyanın yapılış senesi ve yeri tespit edilmektedir.
4. Kalıntıların korunması: Yeryüzüne çıkarılan bir çok eşya ışık, ısı ve iklim şartlarının tesiriyle hemen bozularak dağılmaktadır. Bunun önüne geçmek için, temizleme ve restorasyon atölyelerinde, kimyevi bazı işlemler sonucu bunlar muhafaza altına alınmakta ve böylelikle eski eserler korunabilmektedir.
Arkeolojik çalışmaların başlangıç tarihi bilinmemekle beraber, insanoğlu, çok eski devirlerden beri geçmişini incelemeye başlamıştır. Rönesansta arkeolojik çalışmalar sanat tarihi ile beraber mütalea edilir şekilde gelişmiştir. Fransız Caylus ve Alman Winckelmann, arkeolojiyi ilgi çekici ilim haline getirmiştir. Winckelmann, aynı zamanda arkeoloji ilminin kurucusudur. K.O. Müller adındaki Alman arkeolog, eserlerin metotlu olarak nasıl inceleneceğine dair ilk defa çok esaslı kaideler ortaya koymuştur.
Müller’e göre eserler yapıldıkları çağlara, kullanma maksatlarına göre; bundan başka cinslerine göre de tasnif edilmelidir ki, eserin mahiyeti tam olarak anlaşılabilsin. Bu görüşleriyle Müller, arkeolojinin gelişmesinde yeni adımlar atmıştır. Arkeolojinin en çok tekamül ettiği çağ on dokuzuncu asrın sonu ile yirminci asrın başı olmuştur. Ön Asya’da kullanılan çivi yazısının okunması, hiyeroglifin çözülmesi; eski medeniyetlere alakanın artmasına sebep olmuştur.
Mısır’da ve Mezopotamya’da başlayan kazılar da Orta Asya medeniyetlerini ortaya çıkartmıştır. Bu bölgede kazılar yapan Alman, Fransız, İngiliz arkeologların ortaya çıkardıkları saraylar, tapınaklar, kitaplıklar ve yazılı belgeler, Yunan sanatının eski çağlardan kalma yegane medeniyet eseri olmadığı sonucunu ortaya çıkarmıştır.
Sualtı arkeolojisi: 1950’den sonra ilmi temellere dayalı olarak Sualtı arkeolojisi kazıları da başlamıştır. Dalgıç elbiselerinin bulunması, bu alanda önemli ilerleme kaydedilmesine sebep olmuştur. Narbonne’deki Augustus tapınağının 13 parça mermer sütunları ve lentoları deniz altından çıkarıldı. Türkiye’de ilk ilmi Sualtı arkeolojisi çalışmaları, G. Bass başkanlığında Antalya-Gelidonya bataklığında başlatılmış oldu. Bu çalışmalar Bodrum-Yassıada batağı çalışmaları ile halen devam etmektedir.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.