- 1271 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Kim suçlu?
Merhaba Sevgili dostum,
Son zamanlarda başkaları ile alay eden, cıvıklaşan ve seviyesizleşen insanların çokluğu karşısında o kadar üzüldüm ki, kendime Niçin suçluyoruz ve alay ediyoruz?” sorusunu daha çok sormaya başladım.
Seviyesiz insanlardan o kadar bıktığım zamanlarda sosyal medyada güzel paylaşımlara bakmak inanı rahatlatıyor.
Sevgili dostum,
Bu arada şu Epiktoteles imzalı paylaşı görünce seninle paylaşayım ve bu mektubu yazayım dedim. Epiktıtoles çağlar öncesinde yaşamış inan ama günümüzde durumu da özetlemiş. Bu sözünü filmlerde, romanlarda ve hayatın tam içinde çok görüyoruz. Bak ne demiş:
“Kişinin yapmış olduğu kötü davranışında suçunu başkalarının üstüne atması felsefi açıdan eğitimsiz biri,
Suçu kendine atması eğitime yeni başlamış birisi,
Ne başkasını ne de kendini suçlaması ise tamamen eğitimli birinin yapacağı bit eylemdir”
Sevgili dostum,
Başkalarını veya kendimizi suçlamamız bir an sorun çözüm gibi gelse de kendimizi suçladığımız zaman sadece kendi stresimizi artırmış, başkalarını suçladığımız zaman başkasının stersini artırmış veya bir dostu daha kendimizden uzaklaştırmış veya soğutmuş oluyoruz.
Suçlayarak, kızarak, şiddet uygulayarak veya küserek soruna kısa vadede çözüm almış gibi olsak da uzun vadede biz zararlı çıkıyoruz. Bazen beni suçlayan, küsen 20 veya 40 yıllık dostlarımla bile uzak kaldığımız oluyor. Kendini vazgeçilmez zanneden ve özür dilememeyi marifet zannedenlere gereken dersi ve vermiş oluyoruz.
Sevgili dostum,
İnsan olumlu düşünmeli ve yapıcı olmalı. Bazen hayır zannettiğimiz şeyler şer, şer zannettiğimiz şeylerin hayır olduğunu gördükçe hayatta gereksiz yere suçladığımız inanların bizden uzaklaşmasının onlara değil bize zarar verdiğini görürüz. O yüzden hep bizi suçlayan insanlardan uzak kalmak yanında bizlerde gereksiz yere suçladıklarımızdan özür dilemesini gönlünü almasını bilmeliyiz ki hayatımız düzene girsin.
Sevgili dostum,
Mevlana der ki “Ne kadar bilgi ile dolu olsan ol, karşındaki inan anlayacağı, kapasitesi kadar alır”.
Denizden kabımız kadar su alırız da denizin suyu eksilmez. Çünkü bizim aldığımız bir tas suya karşılık anında derelerden nehirlerden denize seller gibi su akar. Irmak, dere taşar ama deniz taşmaz. Biz taşan dereler gibi değil öfkemiz karşısında taşmayan denizler gibi olmalıyız. O zaman denizin asaleti gibi asil insan oluruz.
Sevgili dostum,
Derler ki , “İnsanın olgun olmasının bir kanıtı da kendisini ilgilendirmeyen şeyler hakkında konuşmaması, ilgilendirmeyen şeyleri merak etmemesi” ne kadar doğru söz. Ama günümüzde insanlar gelip senin bilgini alacak yerde mal varlığını ve gelirini sorguluyorlar. Kendi geliri mal varlığı çok olsa da ekonomik gücü senden çok olsa da seni küçümsüyorsa senin ondan az mal varlığını çok olarak görebiliyor. Bu durumda yukarına anlattığım başkasını suçlama durumu ortaya çıkıyor. Bu suçlamayı “ başkasının mal varlığını çok görme” olarak da algılayabiliriz.
Sevgili dostum,
Bunları düşünürken önüme sosyal medyada Çin atasözü çıktı.
“Senin değilse alma
Doğru değilse yapma
Gerçek değilse söyleme
Bilmiyorsan sus “
Güzel bir öğüt. Ama toplum olarak ne yapıyoruz? Bunun tam tersini. O yüzden de sıkıntımızı eğlenecek, suçlayacak masum insanlar arıyoruz. Yanlışlıklar ve eğrilikler peşinde keçi inadımızı bırakmıyor da “günah keçisi” gibi eğlenecek ve alay edecek insanlar arıyoruz faydalanacak yerde.
Sevgili dostum,
Faydalanmasını bilirsen sosyal medya da güzel paylaşımlarda oluyor. dindarsan dini konu, psikolojiye meraklıysan psikoloji, dedikoduya meraklıysan dedikodu. Çok insanın anlamadan küçümsediği sosyal medyadan insanlar evlenecek insan da buluyor, iş de kuruyor ünlü de olabiliyor Sosyal medya demek hayatın kendisi demek. Onun kötü ve iyi olması bizim kötü ve iyi olmamızda ve niyetimizde. İşte insanları suçlamak da bizim kişiliğimizle alakalı.
Sevgili dostum,
Alay etmek yerine gerçek manada seversek, sevmek eyleminin vereceği haz inan alay etmenin vereceği hazdan daha güzel ve inanı rahatlatıyor. Anlamasını bilene. Tabii sevmek emek ister alay etmek için biraz cehalet, bir cıvıklık, alay edenlere söylediğim gibi biraz terbiyesizlik yetiyor.
Sevgili dostum,
Hayatta faydalanacak insanları kıskandığımız için ufak tefek hatalarını büyüyerek alay ettiğimiz küçümsediğimiz ve değer verilmesi gereken insana da gerekenden daha fazla değer verdiğimiz için sıkıntılarımız artıyor. Halbuki herkese değeri kadar değer vermeyi öğrenirsek sıkıntılarımız daha da az olur. Bunun bilincinde olan ve bunu hayatına uygulayan insanların rahat ettiğin de gözlemledim. Ve senin gibi güzel dost ile paylaşmak istedim. Sana bu mektubu yazıyorum sen okursun ve daha da çok üzerine düşünerek anlatmak istediğimi anlar ve uygularsın. Dostluk bu demek işte. Yoksa biz dostuz deyip de “kıymayı göstererek köfteyi başkasına yedirmek” dostluk değildir. Dostluk böyle mi olur? Böyle davranıp da “dostum” diyenlerde var hayatta. İyi ki sen sözde değil özde dostumsun ve kıymayı gösterince köfteyi de en güzel şekilde ikram edersin. O köftenin tadına doyum olmaz ve ömür boyu unutulmaz.
Sevgili dostum,
İnsanları suçlamak kadar sözde durmamak da en az insanı suçlamak kadar kötü cehalet belirtisidir ve ne yazık ki insanlarımız suçlamak kadar söz verip de sözde durmamayı da marifet sanıyorlar ama biz de kıymayı gösterip de köfteyi ikram edenleri unutmadığımız gibi söz verip de sözde durmayanı, eserlerimize değer verdiğini söyleyip de kötüleyeni ve unutmuyoruz. Unutmak başka affetmek başka.
Bu mektubumu da okuduğun için teşekküre ederim. Sen hem kıymayı gösterir hem köfteyi ikram edersin mektubu da hem okuyup hem okutursun. İşte budur dostluk ve “ yaşasın bu güzel dostluk”.
,
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.