- 353 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Ailem ve Ben 9- MAHMUT ENİŞTE YAHUT NAM- I DİGER ŞAH-MAT
A Biyoğrafileri Ailem ve Ben 9- MAHMUT ENİŞTE YAHUT NAM- I DİGER ŞAH-MAT
MAHMUT ENİŞTE 1
O küçük halamızın kocası. Küçük hala derken boyu, cüssesi küçük halayı kastediyorum. Aslında ortanca hala O. Fatma halam. Hiç çocuğu olmayan hala. Ondan yaşça küçük, bedence büyük hala var. Adı Ayşe. Ama bir küçük hala deyince Fatma Halamı kastediyoruz.
Onu da o zamanın âdeti
ne uyarak genç yaşta evlendirdiler. Mesleği marangozluk olan Mahmut Enişte, şen şakrak bir adamdı. Haftada bir eşiyle beraber oturdukları gölcükten kalkıp İzmit’te oturan dedemlere gelirlerdi. Bizim ev de dedemlerin çok yakınında iki ev ötesindeydi. Onların geleceği gün belliydi. Sanırım Pazar günü. Hafızam beni yanıltmıyorsa tabii. O günü iple çekerdik.
Sebep halamıza olan aşırı sevgimiz değildi. Asıl neden halamızın şen şakrak, esprili kocası Mahmut Enişte idi. Televizyonun olmadığı bir zamanda sokak oyunlarından başka tek eğlencemiz oydu.
Şimdi doğuştan bir meddah olduğunu düşündüğüm rahmetli biz çocukların dünyasında ne büyük ve ne güzel bir yer tutuyordu. Onların o birer ruhani varlıklar gibi sokağın başından süzülüp geldiklerini gördük mü sevinçten uçardık.
Hemen oyunları bırakıp elimizi, yüzümüzü yıkar doğru dedemlerde alırdık soluğu. Oraya o büyük şenliğe yalnız kendimiz için koşmazdık aynı zamanda müjdeyi de yetiştirirdik. Bilirdik ki bizim kadar onlar da bu gelişten memnuniyet duymaktalar. Onlar da bu kutlu misafirleri beklemekteler.
Hemen herkeste tatlı bir telaş başlar. Aziz misafirler için koşuşturmalar başlar. Herkesin yüzünde tatlı bir tebessüm belirirdi. Yemekler hazırlanır, sohbetler için gerekli ortam zaten hazırdır. Mahmut Usta akşama doğru gelmiştir. Namazlar kılınır. Yemekler yenir. Biz onlara yük olmamak için akşam yemeğimizi evimizde yer soluğu orada alırdık. Bazen cemaat yapılır biz de bu cemaate katılırdık. Namazdan sonra çaylar hazırlanır, bu arada sohbet demlenmeye başlamıştır. Herkes oradadır. Amcamlar, yengemler, babam ve biz çocuklar orada hazırız. Çaylar hazırdır. Bu küçücük odada sıcak ve samimi bir hava vardır.
Odanın rengi koyu mavi olmasına rağmen bizi sıkmamaktadır. Küçük olmasına rağmen büyük ve geniştir. Sohbetler ilerler. Mikrofon Mahmut Usta’dadır. Fıkra ardına fıkra patlatır. Daha biri bitmeden öbürü gelir fıkranın. Hiçbir fıkra bir daha tekrarlanmaz. Tekrarlansa bile bize her defasında yeni anlatılıyormuş gibi gelir. Nihayet yatsı vakti gelir. Babam cami görevlisi olduğu için aramızdan ayrılır. O arada biz de cemaat yaparız.
Babam görevden döner. Asıl sohbet o zaman başlar. Mısır patlatılır. Bilmem kaçıncı çay içilir. Çay içme yarışları başlar. Hatta demli çay içme iddiaları yapılır. Onun amacı babamı uykusuz bırakmaktır. Çünkü babam demli çay içmek istemez. Çünkü demli çay onun uykusunu kaçırır. Onun amacı da budur.
Arada üçtaş, beştaş ve dokuztaş oyunları oynanır. Nadir oynanan oyun da yüzük oyunudur.
Gece yarısı olur, çaylar da uykuları engelleyememiştir, ancak sohbeti kimse bırakmak istemez. Enişte espriyi patlatır: Madem sabah kalkacağı niye yatıyoruz. İki muhabbetin belini kırıyoruz şurada. Mezarda uyuyacağız zaten.
Ahmet Kemal
Kayıt Tarihi : 31.10.2013 13:30:00
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.