- 439 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
KALEMİN KALE DUVARLARI...
Düşlerimden mesul değilim asla düştüğüm tuzaklardan da ırak kaldığım her insan her dün her mazi, uyruğu olmayan ruhumun birer uzantısıdır.
Uzadığı mı boyumun yoksa uzayan burnuma konan kelebeğin ruhu mu geçti içime?
Öykündüğüm bir dünüm yok artık, ölümüne sevdiklerim yaşama sevincimi çaldılar madem matem yüklü mabedimin kapısı varsın kırık olsun varsın nice kapıdan kovulayım kapış kapış sevgilerin tükendiği bir lahzada saklı iken tedirginliğim sonlanmayan güzellik ve sessizlik uykuma da bir an evvel geri döneyim.
Ölüm, sıklıkla düşündüğüm.
Ölümsüzlük ise epeydir nazire yapmadığım.
Sevgiyle dirilen hücrelerim insanların duygu ve kinleri ile öylesine çabuk öldüler ki gittikten sonra sonsuzluğa son uğurladığım değil özlemek taziyelerimi dahi sunmuyorum…
Sondan bir evvel rastlaştığım kendim.
Bir sonramsa tahayyül dahi etmenin imkânsız olduğu.
Israrla zihnimi yorduğum ve zorladığım duygularınsa kaybolan kat izinde saklı tutmak adına Tanrıya verdiğim yemini…
Çoktan işgal edilmiş iken kale’ m…
Kaile almadığım kalem’ imle sürdürdüğüm ilişkinin da çıkmaza girdiği…
Sözcüklerin uzadığı cümlelerin devasa bir rahmete büründüğü gerçeğini de dışladıktan sonra biliyorum artık yazmamam gerektiğini ve de boşa harcadığım ömrün ardından yas filan da tutmuyorum çünkü finale oynuyorum artık ben: oylumunda sözcüklerin bir ömür cahil c/esareti ile sevmenin de sonuçlarını biçiyorum.
Sevmekten zarar gelir mi sahi, insana?
Hele ki kendine sevme arzusuyla her kalbe el atmak adına uğraş verdiği bir ömrün hikâyesi kaç tanedir ve kaç yüz sayfaya denk düşer sahi?
Yüze yüze kuyruğuna geldiğim ömrün hediyesi bir torba dolusu hayal kırıklığı ve çöken omuzlarıma en son konmuşken kelebek ömürlü bir şiiri daha şimdi azat etmişken ruhumun ve alt belleğimin kütüphanesinden kuram dışı varlığımla kuralcı kişiliğimle kurada çıkan bir hediyeymişçesine sefil kalemim karşılık bekliyorum ister istemez hulasasında olan bitenin karşılık bulmaktan da öte kapıldığım hissizlik buhranı ile de baş başayım tam olarak da son bir yıldır…
Hüzün, desem hafif kalır hissettiklerimi daha doğrusu hissetmediklerimi dillendirmek adına gerisin geri de giderken kalemim…
Umut, desem karanlığa denk düşmekte hayat hem de uğruna bedeller ödediğim.
Huysuz mizacımla huy bildiğim her duyguyu da yansıtmak adına son on bir yıldır yazmamla da hiçbir şey değişmemiş ve ruhum değişime uğramamışken son noktayı koymanın da zamanı belki de geldi geçiyor…
Önümden geçenleri görmediğim.
Arkamdakilerden de kendimi kollamadığım kadar…
Kodladığım her duygu bir açılım sunacağına yüzüme kapanan kapıların ardından biliyorum artık başka bir kapı kolunun beni içeri davet etmediğini…
Rica üzerine sevmediğim.
Rica üzerine yazmadığım ve de…
Rücu edense bir teselli babında tecelli eden cümlelere nasıl oldu da bu kadar b/ağlandım?
Rengi solan bir örtü gibi ruhum da ölgün bir iklime kanat açmışken…
Tutulan nutkunda kalemin nutuk attığım yıllara özlem duyduğum…
Kendimle iştigal ve kendimle kavgalı iken dikiş tutturamadığım bir kumaş belli ki hayatın sunumu ve kayıplarımla şerh düştüğüm ömrün tek güncesi ve tek sunumu da değil hani yazdıklarım…
Yazgımı kabullenmekle basiretim de b/ağlanmışken ve kaderci ruhuma çöreklenen umut iklimi…
Bir süreliğine devre dışı kaldığım üstelik sözcükler iken kavmim ve müridi olduğum Edebiyat Dergâhında nice yası nice mutluluğu da bir arada yaşamışken yaşadığım kadar da umurumda değil artık yarınlar yâdı mazinin yareni yüreğim ve yaralarımla dolu yamalı bohçamda nazire ederken sadece içimdeki çocuğa…
Bil mukabil, vefalı dostum kalem.
Bil mukabil, ruhumun uçurumlarında uçuşan sözcükler…
Bil mukabil, sevgili kendim hali hazırda kendime sevgi duyup duymamakla sınandığım kadar en azından kendime olan saygımı da son noktayı koyana kadar koruduğum…
Edebiyat Dergâhında uçuşa geçtiğim on bir yılın özetinin ardından biliyorum da yeni yepyeni bir başlangıç yapmam gerektiğine bu yüzden Araf’ta salınan kalemimle kavgalı ve şiirlerim ve yazılarım iken benim ekmek teknem…
Tek kozum iken yazmak kozamdan firar etmenin de zamanının geldiğinin bilincinde yeni bir ben olmanın da idraki ile dolmuşken içim…
Yaşadığım binlerce hengâme ve hezeyan, çıtasını da yükselttiğim duyguların efkârına b/andığım kadar kalemi kale duvarlarına tırmanan bir çocuk ya da bir kedi gibi biliyorum da düştüğümde kimsenin bana el vermeyeceğini…
İçimde eserken hızını kesen rüzgârın eşlik edeceği günlerin de özlemi ile yanıp tutuşurken…
YORUMLAR
Muazzam bir kaos betimlemesi. Ruh ve beden çıkmazı.. Bir yanda acı, hüzün, keder, yas, yitiklik, öz eleştiri... Diğer yanda umut, sevgi, aşk, çaba, dirayet, mücadele, erdemler, dik duruş, sanata ihtimam...
Her ne kadar yazı ve şiirleriniz hüzün ve iç sorgulama ekseninde kaotik bir düzende giz üstüne giz, perde ardı perdeler halinde bir petruşka gibi eserlerinize işleniyor olsada özünde inkişaf etmeye özlem duyan mükemmel bir ruh var. Öylesine bariz ki.. Şair, mücevheri dikkat dağıtıcı binbir engelin perdenin zorluğun ardına gizlemiş gibi. Hemde uzağa değil göz önüne bırakmış sanıldığının aksine. Kömür içindeki elmas gibi.. Bürünülen bu ruheti haliye ile satırlar arasında engin bir derya gibi çağlayıp akmış duygularınız. Kutlarım efendim. Yüreğiniz dert görmesin. Sağlıcakla ve esen kalın.
Saygı ve selamlarımla
Gülüm Çamlısoy
Sözcüklerin hatta harflerin dahi yetmediği...
Bazen uzağında kalemin ve içim içimi yerken derken ansızın hasıl olan yazma dürtüsü kopamadığım bir eksen.
Bilfiil sorgulamak kendimi alışageldiği üzere ne de olsa zor beğenen ve disiplinli ve otoriter bir babanın kızıyım mekanı cennet olsun.
Özneme duyduğum özlem belki de özlem iken haizi olduğum öznem...
Defalarca yanık kokan kağıdın ç/ağrısına dayanamadım kendimi yetersiz bulduğum bir o kadar yetemediğim cihan...
Yüreğiniz dert görmesin.
Çok teşekkür ederim.
İçten selam saygı iyi dileklerimle...
Kasım Emre
Saygı, selam ve dualarımla efendim
Ben sadece ve sadece harflerin kimselerin bilemeyeceği birlikteliklerine sarılıyorum ve sarmalında bunca g/izin, susup dinliyorum içimde esen rüzgarı ve hep seni düşünüyorum…
Ruhumun sarkıtlarında saklı devasa bir asasın:
Ruhun şaşkın ırmaklarında yüzen kağıttan bir gemi…
İçtimada geçen yorgun yılların ve yorgun sözcüklerin kayıp tıkacında saklı bir vaveyla…
İçerlediğimi içtiğim ve şiirler biçtiğimse tek doğru.
İçmekten vazgeçmediğim şişelerce suda boğulup da ruhumu kovaladığım kim bilir kaçıncı hatam kaçıncı yanlışım ve kaçışım…
Feri sönen gününse lanetine üstüme püskürten evren.
Suskular giyindiğim.
Yazıp da defalarca dirildiğim:
Defansı olmayan mutlak bir sayı elbet aşkın armağanı o s/onsuzluk hissi ile yanıp tutuştuğum…
En delişmen sözcüğün en çılgın rengin peşindeyim aslında kendimin sadece kendimi arayışın da cıngılıdır yazmadan duramadığım ve her durduğumda kendimi suçladığım bir yazamama kaygısı ve içimde büyüyen o kaos…
Redifler kaçık.
Aşksa kaçak.
Açık ara farkla sevdiğim…
Arzı endam ettiğim benliğimin dikilmeye müsait sökükleri ve diri bir ölü dingin bir ölümlü dirençli iken de zihnim ve bedenim…
Pespaye bir çukurda debelenen balıklar ve atağa geçtiğim her gün doğumu batağı boyladığım her gün bitimi…
Sessizce şerit değiştirdiğim en sesli ölüm belki de: suskun ruhumun güncesini tutmadan da geçmez iken günüm ve an’ ım…
Ansızın dirilebildiğim.
Ansızın uçuşan saçlarımı dibinden tek seferde kesebildiğim…
Ah, hele ki o kesif sessizlik yok mu mabedimin kapısına dayanan matem dolu meltem yok mu mecalimi tüketen ve miracım olan kalemle seviştiğim şu son on bir yılımın verdiği fetva yok mu?
Yoksa hiç mi yazmaya başlamamalıydım?
Gönül de ilham de ferman dinlemiyor işte tıpkı ölüm gibi ve ölümlü bedenimden çoktan firar ettiğim ifrata kaçan da bir aşk iken yazma sevdamın büyüsünde büyütemediğim kadar da var hani içimde saklı o yetim çocuğu…
Yetilerimi kolaçan ettiğim ve yetemediğim bir cihan…
Yatıya kalan bir misafir iken hüzün ve eşleştiği kadar kalemin iz düşümünde bitmeyen bir özlem kendime bir o kadar kendimden uzaklaşma isteği şairin de vurguladığı üzere:
Her ne kadar şair sıfatını üstüme alınmasam da söylemek zorundayım:
Edebiyat benim son kale’ m duraklama devrimden ansızın firar edip kalem’ in nazına niyazına yenik düştüğüm…
Ve işte attığım o devasa çentikler muadilimin sırdaşı iken ruhumu ele geçiren sevdalı ve nazlı kalem’ im…