- 191 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
TOPTANCILIK VİRÜSÜ VE ÖTEKİLEŞTİRME HASTALIĞI
TOPTANCILIK VİRÜSÜ VE ÖTEKİLEŞTİRME HASTALIĞI
Toplumsal hastalıklarımızdan biri de toptancı bakış açımızdır. Bu bakış açısı iliklerimize kadar sirayet etmiş. Bir kişinin yaptığı yanlışlıktan, suçtan, hatadan, istismardan, vs. dolayı, aynı sosyal gruba ait diğer kişileri ayırmadan kirletme, saldırma, suçlama yoluna gidiyoruz. Bu, geçmişte siyasi partilere ait bir yöntemken son zamanlarda her türlü dini grup, vakıf ve siyasi organizasyonlara karşı da yapılmaya başlandı.
İşin en tehlikeli yanı işin siyah veya beyaz haline dönüşmesi… Ya o taraftansın ya bu taraftan… Bir şey ya doğrudur ya yanlış. Ya iyidir ya da kötü… Biz iyi olarak gördüklerimizin pek çok kötülüklerini; kötü olarak gördüklerimizin de pek çok güzelliklerini ve iyiliklerini gördük…
Amaç, söz konusu kişi yanlışlıkları üzerinden onun bulunduğu sosyal yapıyı gözden düşürmek, toplum nazarında yanlış ve kötü göstermektir. Kişilerin yaptığı bir eylemden dolayı grupları, siyasi organizasyonları, vakıfları, cemaatleri ya da tarikatlar üzerinden İslam’a saldırmanın hiçbir iyi niyeti yoktur. Suçun şahsiliği vardır. Suç eğer organize olarak işlenmişse ancak örgütlü faaliyet olarak nitelenebilir. Hal böyle olunca insanların toptancı saldırgan davranışları altında siyasi bakış açısı olduğunu düşünüyorum. Bir kısım insanlar, sadece siyaseten birilerini karalamak için bir kişinin yaptığı yanlışı, o siyasi partiye veya anlayışa aitmiş gibi gösterip gözden düşürme amacı gütmektedir. Toptancı anlayışla eleştirenler; aslında karşı olduğu partinin, cemaatin, tarikatın ya da mezhebin ne olduğunu, anlayışını, fikri yapısını ve yapısını belki de bilmiyor ve öğrenmeye de çalışmıyor. Bu bilgilerden yoksun, başkalarının iddiaları ve ya birilerinden duyduğu bilgiler, hatta iftiralar üzerinden saldırı yapılıyor. Böylece kendi ellerimizle bütün kurum ve müesseseleri kirletiveriyoruz. Ondan sonra da bu kurum ve müesseselerde görev yapanlardan fayda bekliyoruz…
Bir öğretmen, doktor, asker, din adamı, vb. bir hata/suç işlese bütün öğretmenler, doktorlar, askerler, din adamları bu suçu işlemiş gibi bir hava oluşturuluyor. Sonunda bu gruba ait kişilerin itibarı yok ediliyor. Böylece toplumda kimsenin kimseye güveni kalmıyor. Bugün Türkiye’deki son durum maalesef böyledir.
Her yerde, ailede, kurumda iyi insanlar da kötü insanlar da olabilir. Daha çok iyiler olduğunu düşünüyorum. Çok az olmasına rağmen kötüler üzerinden kişi ve kurumları yıpratmak birlik ve beraberliğimize büyük zarar vermektedir. Kötü örnekleri değil, iyi örnekleri konuşalım, anlatalım ki iyi örnekler çoğalsın. Her gün televizyonlarda gördüğümüz kötü haberler azalıyor mu çoğalıyor mu?
Son günlerde din adamı kisveli bazı şahıs ve tarikatlar üzerinden de İslam’a saldırılmak isteniyor. Kişilerin Müslümanlığı dış görünüşleri ve söyledikleriyle veya temsil ettikleri yerle değil yaşantısıyla belli olur. İslam, anlatmak için değil yaşanmak için vardır. Kişi yaşantısına göre değerlendirilir. Müslüman olduğunu iddia eden kişi İslam’ın yasakladığı bir fiili asla yapamaz. Yaparsa bu onun suçudur ve hesabını ödeyecektir. Bu yüzden diğer Müslümanları zan altında bırakmak doğru değildir. Mevlana, “Köpeklerin dudakları değdi diye deniz kirlenmez. ”diyerek bu konuyu çok güzel izah etmiştir. Bizimkisi lafı güzaf…
Birileri böyle kişiler üzerinden Müslümanlara, Müslümanlığa ve İslam’a saldırma cüretkârlığına girmemeli. Aklı başında görülüp, bu tür saldırıları yapanların niyetlerinin aslında İslam’a saldırmak olduğu dikkatten kaçmamaktadır. Doğrudan İslam’a saldıramayanların bu yolu tercih ettiği görülmüştür. Müslüman’ım diyenler de bu durumu bilerek hareket etmeli ve İslam’ın gereğini yapmalı, Müslümanca yaşamalıdır vesselam…
10.09.2020
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.