- 191 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
HİKMET DEDE ( 1 )
………….. HİKMET DEDE………. ( 1 )
……………. Ağustos ayının üçüncü günüydü. Bir tanıdığımın vefatı dolayısıyla mezarlıkta bulunuyor-
dum. Hava aşırı derecede, sıcak ve rutubetliydi. Tabut musalla taşının üzerinde duruyor.
cenaze namazı , kılmak için hocanın gelmesini bekliyorduk. Küçük topluluk güneşten ko-
runmak için, ikili üçlü guruplar halinde, ağaçların , gölgesine sığınmış aralarında sohbet-
ediyorlardı. O günün hayatımın akışını, yaşam felsefemi, tümüyle değiştireceğini, nereden-
bilebilirdim. Cenaze namazı kılındıktan sonra, tabut musalla taşının üzerinden , omuzlara-
alınıp, her iki tarafı yüksek ağaçlarla çevrili geniş yolda yürüyerek, yüz metre kadar , gittik-
ten sonra, sağ tarafa yan bir dar yola döndük. Onu ilk defa orada, büyük bir servi ağacının-
altında, otururken gördüm. Cenazeyi görünce yavaşça ayağa kalktı, cenaze geçene kadar –
saygı duruşuna geçip, ellerini açıp dua okumaya başladı. Ortadan biraz uzun, zayıf, bem-
beyaz saçları, uzun sakalları , güzel bir yüzü vardı. Üzerinde vücuduna bol gelen rengi sol-
muş, Mavi bir takım elbise vardı. Bu sıcakta takım elbise giymek, hamama, elbiseyle –
girmekten farkı yoktu. Cenaze defnedildikten sonra, merhumun yakınlarına, baş sağlığı-
için , sıraya girdik. Az önce, gördüğüm dilenciye benzeyen yaşlı adam yedi sekiz metre –
kadar yakınımıza gelmiş bizlere bakıyordu. Birden konuşmağa başladı. Her can, mutlaka-
ölümü tadacaktır. Hak için halkı incitmeyin. Sevgi, merhamet,yüreğinize dolsun, diyerek,
el Fatiha dedikten sonra ellerini açıp dua etmeğe başladı. Herkes ilgiyle yaşlı adama bakı-
yordu. Çok yumuşak güzel bir sesi vardı. Topluluktan bazıları giderken yaşlı adamın eline –
para koyuyorlardı. Cümleten başınız sağolsun diyerek beklemeye başladı. Arkadaşlarla –
beraber mezarlığın girişindeki, arabaların yanına geldiğimde, hala o yaşlı adamı düşünü-
yordum. İlgimi çekmişti, içimde onunla konuşmak, onu tanımak hissi uyanmıştı. Arabaya –
binmeden, geri dönüp, arkadaşımızı gömdüğümüz yere doğru, yürümeye başladım Sağa-
sola göz gezdirirken, onu bir çeşmenin başında, su doldururken gördüm. Beklemeğe başla-
dım, ne yapacağını merak ediyordum. Beş litrelik su kabını doldurduktan sonra, az önce-
gömdüğümüz arkadaşın mezarına doğru yavaş yavaş yürümeğe başladı.Merakım iyice-
artmıştı. Yaşlı adam tanıdığımızı gömdüğümüz , mezarın başına gelince durup , mezarı –
suladıktan sonra, ağır adımlarla yürüyerek, ilk gördüğüm servi ağacının yanına gidip sırtını –
ağaca vererek oturdu. Merakım iyice artmıştı, yanına yaklaşıp selam verdim.
…………. Selamün aleykün dede. Yaşlı adam göz kapaklarını, hafifçe aralayarak, beni süzdü.
………… Aleyküm selam evlat, buyur. Ne söyleyeceğimi şaşırmıştım-
………… Bir isteğin varmı, istersen sana yiyecek içecek bir şeyler alıp geleyim.
…………. Sağol evlat, teşekkür ederim.
…………. Şuraya oturabilirmiyim?
…………. Elbette oturabilirsin. Şu insanoğlu ne tuhaf. Dünya kendilerinmiş gibi tapulayıp satıyorlar.
Bak şu gördüğün mezarları bile parayla satıyorlar. Paran yoksa bak mezarlığın en sonunda-
kimsesizler yeri var oraya gömüyorlar.
…………. Kimsen yokmu amca?
…………. Olmaz olurmu Allah’ım var.
………… Hepimizin Allah’ı var dede. Ailen, çocukların yokmu?
Yaşlı adam kısık gözlerini hafifçe araladı açık yeşil gözleriyle etraftakı mezarları süzdü,
…………. Vardı evlat vardı. 10 sene önce , ailemde vardı, akrabalarımda vardı. Paramda vardı ma-
lımda vardı. Şimdi yalnız Allah’a güvenip ona sığınıyorum.
yaşlı adamın geçmişini çok merak ediyordum, ama sormağa cesaret edemiyordum,Konuşur
ken düşünerek, tane, tane, konuşuyordu. Beni dilenci zannediyorsun değil mi evlat?
………….. Hayır böyle bir şeyi düşünmedim.
………….. Yalan söyleme evlat, her kes hakkımda böyle düşünüyor.Düşünce sonsuzdur İnsan-
her şeyi , olmayacak şeyleri bile hayal edip düşünür, Komik olanlarına güler, kötü -
düşüncelerine kızar, kendini eleştirir.
…………. Beni dilenci sanıp merak ettiğin için yanıma geldin değilmi? Yalan söyleme, yalanın-
büyüğü de, küçüğü’de günahtır. Adam sanki içimi okuyurdu, utanmıştım.
…………. Şeyy, evet, öyle düşünmüştüm. İnsanlara duygu sömürüsü yaparak, para topluyorsunuz.
…………. Yaşlı adam cevap vermeden başını öteki tarafa çevirip mezarları seyretmeğe başladı.
………….. Dilimi tutamadığım için kendime kızıyordum.Afedersin dede seni kırdım.
………….. Hayır evlat, kırılmadım. Dil bu ne tarafa çevirsen o tarafa döner. Allah dili, iki çene arası-
na hapsetmiş, insanların çoğu diline sahip olamazlar.Yaşlı adam sözleriyle beni mahcup –
etmişti. Ne söyleyeceğimi şaşırmıştım. Yaşlı adam konuşmaya devam etti.
…... Beni iyi dinle evlat. Ben mezarlığa gelenlere birkaç kelime söyler dua ederim. İsteyen gön-
lünden ne koparsa çıkarıp verir. Bende altında kalmamak, için üç gün o mezarı sular, dua
ederim. Aldığım paralar benim değil, içinden sadece yemek paramı ayırıyorum.
………….. Gerisini ne yapıyorsun dede.?
yaşlı adam cevap vermedi. Gözlerini elindeki tesbihe dikti. Yine dilimi tutamamış, saçma-
lamıştım. Başını kaldırıp bana baktı.
…………. Ne iş yapıyorsun evlat?
…………. Sanayide çalışıyorum , oto elektirikçiyim ben.
………… Kaç yaşındasın, çoluk , çocuk varmı?
………… 42 yaşındayım. Allah bağışlarsa , bir oğlum, bir kızım var.
…………. Allah bağışlasın. İyi evlat yetiştirmek zordur.
………….. Haklısın dede maşallah istekleri bitmiyor. Bana müsade , başını ağrıttım,kusura bakma.
Tanıştığımıza memnun oldum. Yaşlı adam yüzüme bakıp gülümsedi.
…………. Konuştuk ama daha tanışmadık. Benim adım. Hikmet.
………….. Bende gülmeğe başlamıştım, yarım saattir konuşuyorduk, daha ismini sormamıştım.
…………. Benim adım Sefa hikmet dede, tanıştığıma çok memnun oldum. Hadi hoşça kal, ben hafta-
ya, yine seni görmeğe gelirim. Bir emrin varmı Hikmet dede?
……….. Emir Allahtan evladım. Ayağına sağlık, gönlümü hoş ettin.
………….. Sen devamlı buradamısın, Hikmet dede.?
…………… Bellimi olur evlat, bir dakika sonra ne olacağımızı Allah bilir. Hadi selametle git.
Hikmet dedeyle vedalaşıp, mezarlığın çıkışına doğru yürürken bir ara dönüp arkama bak-
tım, belki görürüm umuduyla, ama mezar taşlarından ağaçlardan onu göremedim
Pazar günü,arabama binip, mezarlığa gitmek üzere, yola çıktım.Hikmet dede aklımdan hiç-
çıkmamıştı. Onun yaşantısını, mezarlığa iten sebepleri öğrenmek istiyordum.Mezarlıktan –
içeri girer girmez, arabamı geniş yolun kenarında bırakarak, yürüyerek, daracık yan yola –
girip, yürümeğe başladım. Sağımdaki, solumdaki mezarlara bakınca, içimi bir ürperti kap
ladı. Sanki kalbim duracak, yere düşüp öleceğim hissine kapıldım. Bildiğim bütün duaları –
arka arkaya, okumağa başladım. Biraz ilerden küçük bir gurubun, bana doğru geldiğini,
gördüm, Yanımdan geçerlerken, başımı öne eğip, yüzlerindeki acı, üzüntü dolu ifadeyi-
görmek istemedim. Biraz ilerleyince onu yeni gömülen mezarı, sularken gördüm. Bir-
ağaca dayanıp, bir sigara yakarak, beklemeğe başladım. Etraftaki mezar taşlarına göz gez-
direrek, isimleri, doğum ve ölüm tarihlerini okuyarak kaç sene yaşadıklarını hesap ediyor
dum. Hikmet dede, dua etmeğe başlamıştı. Arkamdan gelen bir sesle irkilip baktım.
…………. Aradığınız mezarı bulamadınız mı beyim?
………….. Ben hikmet dedeyle konuşmağa geldim. Onun işinin bitmesini bekliyorum.
…………. Ne yapacaksın o yaşlı moruğu, onun kimsesi yoktur. Konuşmayı da pek sevmez.
………….. Sinirlenmiştim. Neden ona moruk diyorsun, bir gün sende onun gibi yaşlanacaksın. Kimsin-
sen, Hikmet dedeyi nerden tanıyorsun? Adam pis, pis sırıtıyordu.
………….. Ben mezarlık bekçisiyim beyim. Ben onu, bir yıldır tanıyorum. Kışın mezarlığın morgunda-
yazında şu ilerdeki ağacın altında yatar. Birkaç defa kovaladık, geri geldi. Polise sikayet-
ettik, polisler, karışmayın, kimseye zararı yok dediler. Hakikaten iyi, zararsız biri. Ben de-
onun yanına gidiyordum, bak işini bitirmiş, hadi beraber gidelim. Birlikte yürüyüp,Hikmet-
dedenin yanına on metre kala, bekçi, bağırdı.
………….. Bak sana misafir getirdim , mezarlık gülü. Yanına yaklaşınca durduk. Kısık gözleriyle bana-
bakıp, tanımağa çalışıyordu.
………… Benim Hikmet dede Sefa, geçen hafta gelmiştim o zaman tanışmıştık.
…………. Hoş geldin evlat, bu rüşvetçi bekçiyi neden yanında getirdin. Bu adamın işi gücü yiyip içmek-
çocuk yapmak. Hikmet dede cebinden bir miktar para çıkarıp bekçiye uzattı. Bekçi aceleyle
parayı kapıp cebine koydu.
………….. Allah daha çok versin mezarlık gülü, gelenler, çok cömert olmalı. Bak, o biriktirip sakladığın-
paraların yerini, mutlaka bulup.alacağım. haberin olsun. Hikmet dede,cevap vermeden –
yüzünü bana çevirdi
…………… Ayakta durma evlat geç şuraya otur. Sen ona bakma , gevezelikten başka, bildiği yok.
tam otururken bekçinin alaycı konuşması beni sinirlendirdi.
…………… Beyim bu ihtiyara dikkat et, iki defa yılan üç defa akrep soktu ölmedi. Pek tekin biri değil-
ama mutlaka ölünce hayrıma mezarını ben kazacağım.
…………… Sen ne biçim, konuşuyorsun böyle, ağzından hiç güzel bir söz çıkmazmı. Çek git işine, yoksa –
seni rüşvet alıyor diye şikayet ederim. Bekçi hiç oralı bile olmamış aksine gülüyordu.
………….. Çok sinirlisiniz beyim, ben sadece şaka yapıyordum. Bekçi dönüp yavaş, yavaş uzaklaşırken-
Hikmet dede eliyle beyazlaşmış sakalını sıvazlayarak beni süzüyordu.
…………… Bir zamanlar bende senin gibi gençtim, cesur, korkusuz bir delikanlıydım. Sen ona bakma –
ben alışkınım,her gün gelir, bana takılır,verdüğim parayı alır gider.Kolay değil yedi çocuk-
İki de kendileri dokuz nüfusu geçindirmek. Bazen dertlerini benimle paylaşır. Ne yapsın-
koca mezarlıkta mezar taşlarıylamı konuşsun
………….. Fazla hoş görülüsünüz. Hikmet dede Hem sizden para alıyor, hem de alay edip, onurunuzla
oynuyor. Bu kadar da olmaz.
……………. Sakin ol evlat, kanının kaynadığını biliyorum. Dedim ya artık alıştım. Ara sıra bende ona –
takılıyorum. Ne de olsa insanız. Arada bir konuşup şakalaşmak lazım. İşlerin nasıl anlat?
………….. Çok şükür işlerim iyi . Her şey güzel gidiyor.
……………. Maşallah, çok güzel, inşallah daha da iyi olur. Hikmet dede cebinden kirlenmiş bir mendil-
çıkarıp sulanan gözlerini sildi. İşte böyle evlat gözlerim sulanınca iyi göremiyorum, yaşlı-
lığın zerzevatları bunlar. Buna da çok şükür, kim bilir bende daha kaç hastalık var.-
neyse biz işimize bakalım. Buraya ne için geldiğini tahmin ediyorum. Benim kim olduğu-
mu , neden bu halde olduğumu merak ediyorsun değilmi?
………….. Evet haklısın hikmet dede, merakımı hoş gör, çok merak ediyorum.
Hikmet dede, birkaç kere öksürüp yutkundu, sonra yumuşak sesiyle konuşmağa başlaşladı
………….. çocukluğum, gençliğim, çok hareketli geçti evlat. Babam ayakkabı tamircisiydi. Askere-
gidene kadar babamın yanında yetiştim. Askerden gelince, ailemi dinlemeyerek, büyük-
İşler yapmak için İstanbul a gitmeğe karar verdim. Beş sene durmadan çalışıp sonra bir –
arkadaşımla ortak, ayakkabı imalathanesi açtık. İki sene sonra imalathaneyi büyütüp bir-
fabrikaya dönüştürdük. İşlerimiz çok iyi gidiyordu. Ama ortağımın oyununa geldim. Orta-
ğım benden gizli işler çevirerek bir sürü karşılıksız çek vererek beni dolandırıp, kayıplara –
karıştı. Ortağımın benden habersiz yazdığı çekleri ödemek zorunda kaldım, fabrikaya haciz-
gelince ,kalan borçları ödemek için fabrikayı sattım. Elimde kalan parayla, bir yolunu bulup-
Almanyaya gittim. Kaçak işçi olarak çalışmağa başladım. 6 ay kaçak çalıştıktan sonra. Bir-
Alman bayanla 10 000 mark karşılığında anlaşmalı evlilik, yaparak, oturma ve çalışma izni –
aldım. O kendi evinde , ben başka yerde kalıyordum. Anlaşmaya göre her ay 1000 mark-
para veriyordum. Aradan altı ay geçti bir gün arkadaşın biri bu seni aldatıyor, başka biriyle-
beraber yaşıyor, sen bu kadına boşa para veriyorsun sana yazık dedi. Adam haklıydı benim-
verdiğim parayı başkalarıyla yiyordu. O zamanın parası iyi paraydı. Şimdi euro ( Avro) oldu.
Düşündüm, taşındım, sonra Almanya dan Belçika ya oradan Hollanda ya geçerek izimi kaybet-
tirdim. Bir tuğla fabrikasında iş bulup çalışmağa başladım.Vardiyalı çalışıyordum. Gündüz –
işe gidince, gece , barlarda, kafelerde, tenis kortlarında ek iş olarak çalışıyordum. Dört sene-
sonra biriktirdiğim parayla, tekrar İstanbul’a dönüp, ayakkabı imalathanesi açtım. Artık kendi-
işimin patronuydum. İşlerimi düzene koyduktan sonra, iyi bir aile kızıyla hoca nikahıyla evlen-
dim . çünkü alman eşimden hala boşanamamıştım. İşler, çok iyi gidiyordu, mutlu bir evliliğim-
vardı. Üç sene sonra iki tane kendi mağazamı açtım. Hem toptan satıyordum, hem de-
kendi mağazamda satıyordum. İki erkek bir kız, çocuğumu , iyi üniversitelerde okutuyordum
Hikmet dede soluk almak için sustu. Mendiliyle sulanan gözlerini sildi. Göğsü hızla kalkıp ini-
yor, elleri titriyordu. Biraz nefes alıp, öksürerek boğazını temizledikten sonra, tekrar kaldığı
yerden anlatmağa devam etti. Bir gün ailemi görmek için Balıkesir’e gitmeğe karar verdim.
Aradan çok uzun seneler geçmişti. Telefonlarıma çıkmıyorlar. Gönderdiğim paralar geri ge-
liyordu. Hikmet dede yine sustu. Gözlerini mezarlara dikti. Bir şey sormaya cesaret edemi-
yordum. Tekrar konuşmasına devam etti. Memlekete gidince, annemin, babamın öldüğü-
nü öğrendim. Kardeşlerim, akrabalarım beni istemedi hatta kovdular. Bir daha buraya-
gelme yüzünü görmek istemiyoruz dediler. Çok üzülmüştüm. Annemle babamın hayır dua-
larını alamamış, onlarla helalleşememiştim. O gün ailemi dinlemeyerek, hayatımın en büyük
hatasını yaptığımı anlamıştım. Bu olay hayatımın kötü sonunun başlangıcı oldu. İstanbula-
döndüm , altı ay kadar sonra hastalandım. Doktora gittim sarılık teşhisi koydular. İki üç ay-
geçti iyileşeceğime daha da kötüleşmeğe başladım. Gittikçe zayıflıyordum.Tekrar başka dok-
doktora gittim tahlil sonuçlarında, ak ciğer kanseri olduğum ortaya çıktı. Hikmet dede-
tekrar soluk alıp verdikten sonra, tekrar gözlerindeki yaşı sildi. Açık yeşil gözlerindeki, acı-
hüzün, açıkça belli oluyordu. Tekrar konuşmaya başladı. Evlat Allah kimseyi kimseye muhtaç
etmesin. Ben her zaman dua ederim, Allah beni elden ayaktan düşmeden, başkalarına yük-
olmadan canımı alsın. Gerçi insan,ölünce bile, insanların omzuna yük oluyor. Ama ne yapa-
lım . yapacak bir şey yok. Sıkıldınmı evlat. İstersen gerisini sonra anlatayım?
…………… Hayır sıkılmadım aksine daha çok merak ediyorum. Sen anlat. Hikmet dede kaldığı yerden-
anlatmağa devam etti. Kısaca evlat, 22 yıllık eşim, ve çocuklarım, hastalığım ilerledikçe-
benden uzaklaşmağa başladılar. Eşim sık sık bir yere gidemediğini bir iş yapamadığını-
söyleyip , sana bir bakıcı tutalım diyordu. Eşimim ve çocuklarımın sitemleri davranışları-
beni daha çok üzüyordu. Senelerce boş yere çalışıp emek verdiğimi anladım. Çok sevdik-
lerim ailem bile kötü günde bana,yüz çevirmeye başlamışlardı. Bir gün, eşimin annesi,baba
sı ve kardeşleri evime geldiler. Eşimin, resmi nikahı olmadığını , bana bir şey olursa ortada
kalacağını şimdiden, mallarımı paylaştırmamı nazik bir dille anlattılar. Haklıydılar. Hala-
alman kadından,boşanamamıştım. Üzüntüm had safhadaydı. Eşim oturduğumuz üç-
katlı villayı, ve imalathaneyi istıyordu. Kızım iki daire, erkek çocuklarda birer mağazayı –
istiyorlardı. Bankada 100 000 dolarım vardı. Bankadaki paramı ayırıp. kalanların hepsini –
paylaştırdım. Bir gün hastaneden kaçıp. Kafama göre gezmeğe başladım. Gidecek yatacak-
yerim yoktu , mezarlığa gidip kaldım. O günden sonra şehir şehir gezip hep mezarlıkta-
yattım. On yıldır hep mezarlıklarda, yaşıyorum. Alıştım bu hayata. Sessiz sakin bir hayat.
Her gün, tanrının huzurunda, mezarları seyrederek dua ediyorum. Başıma neler geldi bilsen
Mezarların mermerleri çalınır. Polisler beni alıp kara kola götürürler, bir keresinde, bir-
mezarı açıp,ölünün altın dişleri varmış onları sökmüşler. Polisler beni karakola aldılar.
ifademi verdim.Komser bana baktı. Amca sende, ne mezar kazacak kuvvet, ne de diş-
sökecek hal var. Serbestsin deyip bıraktılar. Son durağım burası evlat. Bundan sonrası ne –
olur bilemem bir yıldır buradayım. Hikmet dedenin anlattıklarını dinledikten sonra çok –
üzülmüştüm, moralim sıfıra inmişti.
……………. Kaç yaşındasın Hikmet dede?
…………… 67 yaşındayım, ama çok daha yaşlı gösteriyorum değilmi?
………….. Evet 80- 85 falan gösteriyorsun. Kendine hiç bakmamışsın.
…………… çok çalışmaktan kendime vakit ayıramadım. Bundan sonra baksam ne olacak evlat.
…………… Seni anlıyorum, ama kendine dikkat etmelisin. İstersen seni devlet hastanesine-
götüreyim, orada biraz yat. Tedavi ol.kendini toparla. Bak ben sağlamım, bu sıcakta-
bir saat zor dayanıyorum.
…………… Artık hastalığım son evrede evlat bunu biliyorum. Tedavi boşa hizmet. Üzülmek yanlışı
düzeltmeğe yaramıyor evlat. Ben anladım’ki beni herkesten çok, Allah seviyor. Ne zaman
dua edip onu düşünsem. Kalbime öyle bir huzur, bir ferahlık veriyorki, sadece Allah’ın-
yardımına ,sevgisine ihtiyacım olduğunu düşünüyorum.Bak şu sözlerimi hiç unutma.
Sevgiyi pınarından iç, kana, kana.
Sevgiliyi özünde ara bul, yana, yana
Gönül mabetinde, secde et,yüzün sür.
Tanrı seni bağışlayıp, öyle alsın yanına.
…………… Ben şimdi, sevgiyi, aşkı, pınarından içmekteyim evlat. Sevgili benim özümde.
uzun hayat hikayemin kısa özeti budur evlat. Günlerim mezarları sulayıp dua etmekle-
geçiyor. Bu yaştan sonra, ne yapabilirim ki. Ben Allah’ı düşündüğüm zaman, kendimden –
geçerim.O da beni düşünür, kalbime,tatlı bir ferahlık, tarifi imkansız güzellikler verir.
kendime gelince,etrafımdaki şu mezarlara bakarım. Dünyanın,oyalanma yeri olduğunu-
bütün canlıların fani olduğunu, mutlaka vadesi dolunca buradaki mezarlarda, olduğu gibi-
mutlaka toprak olacağını anlarım. Bana insan olma şerefini verdiği için Allah’a daima şükür
ederim. Hayvanlara, bizim kadar,akıl,düşünce, yetenek verilmemiştir. Sen yaratanı güzel-
düşünür, varlığını , ilahi kudretini çok iyi idrak edersen, o da seni düşünür kalbine ona göre
nazar eder. Mezarlık bekçisini gördün. Yer içer, çocuk yapar. Dünya umurunda değildir.
Yüce Allah onu bu dünyaya, mezarlıkta bekçilik yapsın diye getirmemiştir. Ama o bilgsizliğin
den beceriksizliğinden, vurdum duymazlığından, kendine mezar bekçiliğini layık görmüştür.
keşke bunun kıymetini bilse. Ama ne gezer,hayatından memnun. Öyle insanlar var ki –
karakterleri insanlarınkinden, kat, kat düşük, hayvanlar yanında masum kalırlar.Bazıları-
sap olup saman olurlar, bazıları başak verip, topluma faydalı olurlar.Halka, iyi güzel hizmet-
Hak’ka hizmet demektir. Halka hizmet’te bir ibadettir. Hep ben konuştum, sen dinledin.
dinlemeyi bilmekte bir meziyettir. Sen bu Pazar günü, ailenle , çocuklarınla, vakit geçirece-
ğine. Kalkıp buraya, benim gönlümü almağa geldin. Senin gönlüne bu güzel duyguları veren-
Allah’a kurban olayım. Beni sevdiği için, senin kalbine, git hikmet dedeyi ziyaret et duygusu-
nu veren kendisidir. Emir ondan, yapmak bizdendir. Sen benimle o nun arasında bir aracısın
Söyleyende, yaptıranda, hal hatır soranda odur.
………….. Sağ ol hikmet dede, diline gönlüne sağlık. Seni çok yordum, müsade edersen ben gideyim.
………….. Müsade senin evlat,seninde ayaklarına sağlık. Gönlümü hoş ettin, selametle git.
Vedalaşıp ağır adımlarla yürürken. Ringde ters bir yumrukla, abandone olmuş boksörler-
gibiydim. Sadece yürüyordum, kafam karma karışık, hatta bir şey düşünemiyordum.
Düşüncelerim allak bullak, arap saçına dönmüştü.
bir haftayı zor geçirdim. Devamlı hikmet dedenin sözlerini, geçmiş yaşamını düşünüyordum.
pazar günü, kahvaltıyı yapar yapmaz, yola çıktım. Niyetim Hikmet dedeyi alıp ,şehir hamamı-
na, götürüp, güzelce bir yıkatıp, keseletmekti. Mezarlığın önüne gelince, bekçiyle birlikte-
dışarıya doğru geldiğini görünce. Arabayı durdurup bekledim. Yanıma gelince mezarlık bek-
çisi her zamanki laubali haliyle gülerek.
………….. Mezarlık gülü, çok şanslısın, bak oğlun seni ziyarete gelmiş.
Hikmet dede kısık gözleriyle beni süzerken , kendimi tanıtma ihtiyacı hissettim.
…………. Benim hikmet dede Sefa. Uğurlar olsun nereye gidiyorsan ben seni götürürüm.
…………. Geleceğini bilseydim, gitmezdim evlat.
…………. Önemli değil ben başka zamanda gelirim. Bekçi yine lafa karıştı.
………… Mezarlık gülünün bir dostu var beyim. 15 günde bir gider, gönlünü eğlendirir. Çamaşırlarını-
bile yıkatır. Baksana elindeki çantaya, pılıyı pırtıyı toplamış. Öyle değilmi mezarlık gülü.
artık bekçinin sözlerine alışmıştım. Hikmet dede cebinden bir kağıt parçası çıkarıp uzattı.
…………. Bu adresi bulabilirmisin evlat? Ben dolmuşla da giderim. Adrese bir göz gezdirdim.
…………. Merak etme çok kolay hemen bulurum. Hadi gel arabaya bin.
bekçininde yardımıyla arabaya bindi. Hemen yola çıktık. Yol boyunca, hiç konuşmadı ben de-
merak etmeme rağmen hiç soru sormadım. 10 dakika sonra mahalleye ulaşmıştık.çok yavaş-
giderken sokak numaralarına dikkatle bakıyordum. Nihayet sokağı bulup evin önünde-
durdum. Eski, küçük bir bahçesi olan tek katlı bir evdi.Bahçede dut ağacına kurulmuş salın-
cakta iki erkek çocuğu, sallanıyordu. Hikmet dedeyi görünce büyük olan çocuk, yüksek sesle-
eve doğru bağırdı.
………….. Anneee , dedem geldi. Sallanmayı bırakıp hemen yanımıza geldiler. Hikmet dedenin, sonra-
benim elimi öptüler. İkisi de kumral mavi gözlü, beyaz tenliydi. Büyük olanına sordum-
………….. Delikanlı, senin adın ne?
……………. Benim adım Murat, kardeşimin adı Ahmet.
………….. kaç yaşındasın Murat?
…………… Ben 10 yaşındayım, kardeşim yedi yaşında. İki kardeş hikmet dedenin ellerini tutmuş –
bırakmıyorlardı. Tahtadan yapılmış, bahçe kapısından bahçeye girerken evden dışarıya-
40 yaşlarında uzun boylu,beyaz tenli, çocuklar gibi mavi gözlü bir kadın çıktı, üç basamak
merdiveni atlayarak yanımıza geldi.
…………… Hoş geldin dedem, gözlerimiz yollarda kaldı.
………….. Hoş bulduk kızım, geçen hafta misafirim geldi, onun için gelemedim.
…………… Kızım size bu gün misafir getirdim. Kadın mavi gözlerini bana bakıp şöyle bir süzdü.
…………… Hoş geldiniz,beyefendi, dedemizin misafiri baş tacımızdır. Buyrun içeriye girelim.Bu –
sırada Ahmet sordu. Dede ne getirdin bize?Annesi küçüğü tatlı bir dille uyardı.
………….. Ahmet bu hareketi sana yakıştıramadım. Deden daha eve bile girmedi.
Hikmet dede önceden hazırladığı parayı cebinden çıkarıp çocuklara verdi. Çocuklar-
parayı alır almaz, bahçe kapısından koşarak çıkıp, gözden kayboldular Hikmet dede-
çocukların annesine baktı, gülerek.
…………. Kızım insanın, çocukluk yılları gibisi yoktur. Bırak diledikleri gibi davransınlar. Ayrıca onların-
hareketleri hoşuma gidiyor. Onlara bakınca kendi çocukluk günlerimi hatırlıyorum.Kadın-
Hikmet dedenin koluna girdi, tamam öyle olsun hadi içeriye girelim. Birlikte içeri girip-
salona geçtik, karşıdaki divanda 14 – 15 yaşlarında güzel bir kız oturuyordu. Sağ ayağı-
alçılıydı.
………….. Hoş geldin dedem, özlettin kendini. Hikmet dede kızın yanına yaklaşıp, yüzüne düşen saç-
larını, eliyle yana çekip okşadı.
…………. Hoş bulduk kızım, bende sizi özledim. Ayağın nasıl, doktor ne dedi?
………….. Doktor alçıyı üç hafta sonra çıkarırız dedi. Annesiyle ben ayakta yan yana durmuş, onlara-
bakıyorduk. Kızın gözleri de annesi ve kardeşleri gibi mavi ve çok güzeldi. Ama bana baktığı
halde , hoş geldin dememişti. İçimden çok güzel kız ama saygısız ve çok kaba diye geçirdim
birden, güler yüzü değişti, neşeli hali gitti, annesine seslendi,
………… Anne evde başka biri mi var?
………….. Evet kızım, deden bize misafir getirmiş.
………….. Birden yüreğimi bir acı bir burukluk kapladı. O güzel büyüleyici Akdeniz mavisi gözlerin-
Işıktan yoksun, karanlık olması, beni çok üzmüştü.
………… Kız hikmet dedeye sordu. Beni misafirle tanıştırmayacakmısın dede? Hemen birkaç adım-
atarak kıza yaklaştım.
…………. Benim adım Sefa, Hikmet dedeyi ben getirdim buraya.
…………. Hoş geldiniz, benim adım sevgi, ama asıl adım nazlı. Dedem bundan sonra senin adın sevgi
olsun dedi. Tanıştığıma çok memnun oldum. Sevginin annesi yer gösterdi. Sefa bey ayakta
kalmayın şöyle buyurun. Hemen yandaki koltuğa oturdum. Hikmet dede cebinden bir paket
çıkarıp kadına verdi. Al kızım güle, güle harca.
…………. Sağ ol dedem, Allah senden razı olsun, Allah sana uzun ömürler versin. O zaman hikmet –
dedenin parayı ne yaptığını anlamıştım.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.