"ADAM KOŞARAK GELDİ..."
"ADAM KOŞARAK GELDİ..."
“Yahut kendisine bir hazine verilseydi veya kendisinin zahmetsizce yiyip içeceği, geçimini temin edeceği bir bahçesi olsaydı.” Bu zâlimler mü’minlere de: “Siz, başka değil, gerçekten büyülenmiş bir adamın peşine düşmüşsünüz!” dediler.(1)
İki topluluk birbirini görecek kadar yaklaşınca, Mûsâ’nın beraberindekiler: “Eyvâh! Yakalandık!” dediler. (2)
Bir gün Mûsâ, halkın ortalıkta bulunmadığı bir sırada şehre girdi. Orada iki adamın birbiriyle kavga ettiğini gördü. Bunlardan biri kendi kavminden, öbürü ise düşman tarafından idi. Kendi kavminden olan kişi, düşmanına karşı ondan yardım istedi. Mûsâ da ötekine bir yumruk attı, adamın ölümüne sebep oldu. Arkasından da: “Bu, şeytan işidir. Gerçekten o, insanları doğru yoldan saptıran apaçık bir düşmandır” dedi. (3)
O sırada şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi ve ayağının tozuyla: “Ey Mûsâ! Firavun’un ileri gelen adamları şu anda seni öldürmek için aralarında görüşüp duruyorlar. Hemen buradan çık, git! Şüphen olmasın, ben senin iyiliğini isteyen biriyim!” (4)
“Elini de koynuna sok; kusursuz ve lekesiz olarak bembeyaz çıksın. Korkudan kanat gibi açılan kollarını kendine doğru çek. İşte bu ikisi, Firavun ile onun ileri gelen adamlarına göstermen için Rabbin tarafından sana verilmiş iki mûcizedir. Çünkü onlar, iyice yoldan çıkmış bir topluluktur.” (5)
Allah, bir adam için onun göğüs boşluğunda iki kalp yaratmadı. Kendilerine “Sen bana annemin sırtı gibisin!” demekle annenizin yerine koyup nefsinize haram ettiğiniz eşlerinizi de sizin gerçek anneleriniz kılmadı. Bunun gibi, evlatlık edinip “evladım!” diye çağırdığınız kişileri de sizin öz çocuğunuz yapmadı. Bunlar ağzınıza doladığınız ama hiçbir gerçekliği olmayan boş lâflardan ibârettir. Allah gerçeği söyler ve uyulması gereken doğru yolu gösterir. (6)
Mü’minler içinde öyle yiğitler var ki, Allah’a verdikleri söze dâimâ bağlı kalmışlardır. Onlardan kimi sözünün gereğini yerine getirip O’nun yolunda can vermiş, kimi de sırasını beklemektedir. Onlar, verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir. (7)
Küfürde saplanıp kalmış olanlar, birbirlerine alaylı alaylı şöyle diyorlar: “Size, tamâmen dağılıp paramparça olduktan sonra, evet bu halde iken, yepyeni bir hayatla tekrar dirileceğinizi söyleyen bir adamı gösterelim mi?” (08)
Onlara apaçık âyetlerimiz okunduğu zaman: “Bu, başka değil, sırf sizi atalarınızın taptıkları putlardan vazgeçirmek isteyen bir adam” demişlerdi. Yine: “Kur’an diye okuduğu şey, uydurulmuş bir yalandan başka bir şey değil” demişlerdi. Kendilerine gerçek geldiğinde o kâfirler: “Bu, düpedüz bir büyü!” dediler. (9)
Derken, şehrin tâ öbür ucundan bir adam koşarak geldi. Ayağının tozuyla şunu söyledi: “Ey kavmim! Gelin, bu elçilere uyun!” (10)
Sonra diyecekler ki: “Dünyada iken kendilerini kötü saydığımız ve kendilerine hiç değer vermediğimiz bir kısım insanları burada, cehennemin içinde niçin göremiyoruz?” (11)
Allah şöyle bir misâl veriyor: Bir tarafta, karşılıklı rekâbet hâlinde birbirleriyle sürekli çekişen kötü huylu ortakların emrinde çalışan bir kişi, diğer tarafta sadece tek bir insanın emri altında bulunan bir başkası: bu iki adamın durumu hiç eşit olabilir mi? Elbette olamaz. O halde, bütün teşekkür ve övgüler yalnızca Allah’a olmalı; kulluk ve ibâdet hiçbir ortağı olmayan Allah’a yapılmalıdır. Ne var ki, insanların çoğu bu gerçeği anlamaya yanaşmazlar. (12)
Firavun âilesinden o ana kadar imanını gizlemiş mü’min bir adam şöyle hitap etti: “Ne o! Yoksa siz bir insanı «Rabbim Allah’tır» dediği için öldürecek misiniz? Halbuki o size Rabbinizden apaçık mûcizeler, deliller getirmiştir. Eğer o bir yalancıysa, zâten yalanının cezasını kendisi çekecektir. Fakat doğru söylüyorsa, onu inkâr ettiğiniz takdirde en azından sizi tehdit ettiği azabın bir kısmı dünyadayken başınıza gelecektir. Çünkü Allah haddini aşan, kabiliyet ve imkânlarını boşa harcayan ve çok yalan söyleyen kimseleri doğru yola ulaştırmaz.” (13)
Bir de dediler ki: “Bu Kur’an şu iki şehirden önde gelen büyük bir adama indirilmeli değil miydi?” (14)
“Gerçi, öteden beri insanlardan bazı adamlar cinlerden birtakım adamlara sığınıyor, böylece onların kibir ve azgınlıklarını artırıyor, cinler de kendilerine sığınanların günahına günah, isyânına isyân katıyorlardı.» (15)
Böyle yapanlar, amel defterleri sağlarından verilecek olan uğurlu ve mutlu kimselerdir.(16)
Âyetlerimizi inkâr edenlere gelince, onlar da amel defterleri sollarından verilecek olan uğursuz ve bedbaht kimselerdir. (17)
(1) Furkan / 8. Ayet (2) Şuarâ / 61. Ayet (3) Kasas / 15. Ayet
(4) Kasas / 20. Ayet (5) Kasas / 32. Ayet (6) Ahzâb / 4. Ayet
(7) Ahzâb / 23. Ayet (8) Sebe’ / 7. Ayet (9) Sebe’ / 43. Ayet
(10) Yâsin / 20. Ayet (11) Sâd / 62. Ayet (12) Zümer / 29. Ayet
(13) Mü’min / 28. Ayet (14) Zuhruf / 31. Ayet (15) Cin / 6. Ayet
(16) Beled / 18. Ayet (17) Beled / 19. Ayet
YORUMLAR
Koşarak gelenler....
Zalime zalim diyenler...
Mümine mümin diyenler...
Hakk'a tanıklıklar yapanlar....
Bu uğurda Şehit düşenler....
"Kale yaleyte kavmi ye'lemun"
Keşke kavmim bilseydi Rabb'imin beni mağfiret ettiğini...
Çok saygımla Üstadım.
Allah razı olsun.
redfer
Katkılarınızdan dolayı
bu güzel yorumu için ayrıca müteşekkirim
Sağlık mutluluk huzur dileğimle
Selam ve saygılarımla
"ADAM KOŞARAK GELDİ..."
Redfer
................
***
Okudum beğendim çok şey öğrendim.
Öğrendiklerimin başında o coğrafyanın göksel inançlarının
bir birinin devamı ve islam'ın tamamlayıcı olanı olduğudur.
Em. Hakim (E)
09. 08. 2023
EM.HAKİM tarafından 9.8.2023 14:04:56 zamanında düzenlenmiştir.
EM.HAKİM tarafından 9.8.2023 14:06:08 zamanında düzenlenmiştir.
redfer
Rabbimiz söylerse doğru söyler.
Müstefit olanlara ne mutlu
Güzel yorumu için ayrıca müteşekkirim
Sağlık mutluluk huzur dileğimle
Selam ve saygılarımla