- 593 Okunma
- 8 Yorum
- 5 Beğeni
BİTMEYEN HÜZÜN
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Yine duygularının derinlerinden, düşüncelerinin dehlizlerine kadar uzanan savaşın içindeydi.Bu savaş yıllardır aşamadığı, bir sıkıntı bütünüydü. Kafasından atamadığı düşüncelerden,duygularına savaşın içinde bir yumak olmuş ölümü bekliyordu. Ama kim iç acısından ölmüştü ki. O da ölmedi. Kendine de kıyamadı. Mantığı ve belki de içindeki bir umut kırıntısı onu hayatta tuttu.İnsanın en imkansız zamanlarında bile içinde ince bir umut rüzgarı esmiyor mu?Kemal de öyleydi.
Yılların yorgunluğunu üzerinden atmak için her gece olduğu gibi meyhaneye gitmek için hazırlanıyordu. Tabii bu yorgunluğu ve acısı bitmesede o hep o meyhaneye gidiyordu. Yine her zaman yaptığı gibi hazırlandı.Gitmeden acılarını yakıp kül edecekmiş gibi bir sigara yaktı. O sırada etejerin üzerinde kazada ölen kızının ve karısının fotoğrafına gözü takıldı. Olduğu yere,yatağına yıkılıverdi. Onların acısı eksilmek yerine artıyor ve hep acılı hissettiği ruhunu delip geçiyordu. Dayanamadığı için de fotoğrafları kaldırmıştı. Herhalde yeni gelen temizlikçi çekmecede bulup etejerin üzerine koymuştu. Zaten haddini çok aşan, geveze ve meraklı bir kadın olan Selma bir önceki temizlikçinin ablasıydı. İlk temizlikçi Semra hamile olunca geçici olarak ablası geliyordu. Semra çok iyi biri olduğu için katlanıyorum ablasına. Semra hem çok iyi biri,hem de karısının zamanında da tek yardımcısıydı. İyi iş yapıyor ve karısıyla da çok iyi anlaşıyorlardı. Kemal de işlerini gören Semra ’yı gönderemediği gibi ablasını da kovamıyordu.
Kemal o fotoğrafı görünce ruhunun bedeninden çekildiğini hissetti; bilinci de zayıfladı.Ölüyorum sandı ama hayat yakasını bırakacak değildi. Sadece kısa süre olduğu yerden kalkamadı Yalnızlığının kamçıladığı melankoliden kurtulmak için evden çıkmak istedi. Yanına da son anda nedenini kendisinin de bilmediği bir şey yaptı. Hiç bakmadan o fotoğrafı alıp cebine koydu. Dermansız olan acılarınıgeçici bir zaman için unutmaya, umut kapısına doğru yola koyuldu.
Meyhanede her zamanki gibi Raşit,Rıza ve Umut onu bekliyordu. Raşit meyhanenin sıkı ağızlı, dert ortağı sahibiydi. Kemal’deki acının dinmeyeceğini biliyordu bilmesine ama onu hep dinliyor ancak boşa avutmuyordu. Oldu olası avutulmayı çocuk ninisi gibi görür, kimseyi avutmaz ve avutulmazdı da. Dinliyor ve hayattaki tecrübelerini üslubuyla anlatıyordu sadece. Kemal de boş sözler duymak istemediğinden seviyordu Raşit’in muhabbetini. Rıza mekanın müdavimlerindendi. Zayıf,kısa boylu,çok konuşmayan genelde dinleyen ve laf çıkmayacak güvenilir biriydi. Belki de Kemal onun verdiği güven duygusundan arkadaştı onunla. Umut ise Raşit’in ele avuca sığmaz,fevri,dik kafalı ama sevdiği kişiye çok iyi davranan oğluydu. O da Kemal’i sevdiğinden muhabbete renk katıyordu.
Daimi dostlarını her zamanki yerlerinde görünce garip,belli belirsiz bir huzur yalayıp geçti içini. Bu duygu karısına ve kızına karşı suçluluk hissiyle yer değiştirdi.Hep oturdukları masaya,yanlarına oturdu. Muhabbet içkilerle koyulaşıp,yalan bir unutkanlık ve huzur kapladı içini.Gecenin sonunda ferahlatan bir huzurla evine doğru yola çıktı. Mahallelerine girince itfaiye arabası,polis ve mahalleli sokaklara doluşmuştu. Biraz daha yürüyünce mavi renkli binanın üçüncü katında yangın çıktığını anladı. Görmek,algılamak istemese de burası onun eviydi. Ayakları sendeleyerek evin önüne,komşularının yanına geldi. Komşular ayakta duramayan, şok geçirmiş, koşar adım evine girmek isteyen adamı durdurup sakinleştirmek istediler.Anılarının duman olup havaya karıştığını görüp hıçkırıklarla olduğu yere yığılan adamı böylelikle durdurabildiler.
O gece yangın diğer katlara sıçramadan söndürüldü. Ancak evinde elle tutulur hiçbir şey kalmamıştı. Mutlu olduğu ailesiyle son anıları, herşeyi gitmişti. Meyhane ve şirkette beraber çalıştığı arkadaşları haberi alır almaz yanına koştular. O geceyi komşularıyla ve arkadaşlarıyla geçirdi. O ,mutlu evindeki son anılarını da bir sigarayla yok etmişti. Suçluluğu,pişmanlığı,isyanı,huzursuzluğu katmerlenerek içinde büyüyor ve patlacağını sanmasına neden oluyordu. Onu komşu ve arkadaşları evlerine davet etseler de o otelde kalmak da ısrarcı oldu . Kimseyi rahatsız etmek istemiyor olmasının yanında acılarıyla kendi başına kalıp ızdıraptan ölmek istiyordu. Belki ızdıraptan ölebilirdi.Otelden arkadaşlarını uğurlarken iç sesiyle konuştuğunda "kim bilir belki ölürüm"dedi içinden. Çünkü o arkadaşlarına boş boş bakarken iç sesiyle konuşuyordu. Onu yalnız bırakmak istemeyen arkadaşlarına son gücü ve isteğiyle gitmelerini rica etmiş onlarda öylece onu bırakıp gitmişlerdi.
Herkes gidince hıçkırıklarla ağlayarak yatağına uzandı. İçkinin,gözyaşının etkisiyle uyudu.Uyandığında birkaç saniye hiçbir şey hissetmeden yatağının üstünde oturdu.Başına gelenler aklına üşüşünce ağlamaklı olmuştu. Ne yapacağını bilemeden yatağın üstünde oturdu. O sırada kapısı çaldı. Kapıya doğru sürünerek gitti. Raşit ve Rıza ’yı kapıda görünce yalnızlığını bir an unutup onları içeriye davet etti. Ne yapacağını,ne ihtiyacı olursa yapabileceklerini konuştular. Patronu durumu öğrenince on gün izin vermişti. Dostları kalkacakken içini yalnız,kederli ve huzursuz hisler kapladı.Onlarla gelip kafa dağıtmasını söylediklerinde sevindi çünkü akşam olduğu gibi yalnız kalmak istemiyordu. Hüzün ruhunda yalnızlık korkusuna dönüşüyordu. Çünkü kimsesiz saatler karabasan,kabus dolu zamanlar demekti.
Ne yapacağını bilemeden onlarla gitti. Otelin önündeki Raşit’in arabasına henüz binmişlerdi ki telefonu çaldı. Arayan ortak arkadaşlarından yangını duyan avukatıydı. Geçmiş olsun dedikten sonra üç gün sonraki miras davasını hatırlattı. Avukatı konuşuyordu ancak o dinlemiyordu. Hayatının toplamını kaybetmişti. Şimdiden sonra biriktireceği bir anı ve eşya,mal mülk olsun istemiyordu. Zaten maddiyata hiç önem vermemişti. Belki de manevi yanı kuvvetli dedesi kendisine benzeyen torununu diğerlerinden ayrı tutmuştu. Paragöz kuzenlerine,amaçlarına halalarına değil bütün mirası ona vermişti. Onlarda Kemal’e dava açmışlardı. Oysa onun umrumda değildi bunlar yine de dedesinin ona layık gördüğü mirasa sahip çıkmıştı. Tabii dava nasıl sonuçlanırsa ona razı olacaktı. Akrabaları ona düşmandı. Memleketine en son,altı yıl önce eşini ve kızını toprağa vermeye gitmişti. Davaya avukatını gönderiyordu ancak dostlarının sen de git ikazlarına bu sefer uydu. Memleketini özlemiş,eşinin,kızının,dedesinin mezarına da gitmek istiyordu.Belki uzak akrabalarından ve çocukluk arkadaşlarından onu görünce sevinen de olur eskiyi yad ederlerdi. Üç günü yalnız kalmaktan kaçarak dostlarıyla ve yangının temizliğiyle uğraştı. Geriye bir tarafı yanmış vaziyete kızının hiç yanından ayırmadığı tavşanı,bebeklik çorabı,karısının birkaç eşyası ve kendisinin yarısı yanmış lisede aldığı basketbol plaketi kalmıştı. Aradığı albümleri,eşyaları bulması kömüre dönmüş evde mümkün değildi. Buldukları da en az yananlardı.
Üç gün sonra avukatının arabasıyla yollara düştü. Yolculuk avukatın anılarını,ballandırarak övündüğü başarılarını dinlemekle geçti. Adliyeye vardıklarında büyük amcası ve oğulları oradaydı. diğerleri gelmemişti. Amcasının dik kafalı küçük oğlu ters ters bakıyor arada laf atıyordu. Kemal başta sakin,umursamazdı. Amcası sahte bir "dur oğlum,sakin ol Sezai"diyorsa da sonunda Sezai Kemal ’in karısına,annesine küfür etmeye başlayınca dayanamayıp o da ona saldırdı. Araya girenler oldu,ayrıldılar. Çok severek evlendiği ve aşkının sonsuz olduğunu hissettiği,ölmüş karısına yapılan küfür son noktaydı. Karşı tarafın diğer sakinleri de gelince tartışma büyüdü. Kemal sussa da onlar kışkırtıyordu. Avukatı Kemal ’i sakinleştirmeye çalışıyor o da sakin kalmak için çabalıyordu. Böylelikle dava saati geldi. Davada üç ay sonraya tekrar görüşülme kararı alındı.
Avukatıyla arabaya bindi. İki kilometre gitmişlerdi bir kamyon üzerlerine gelirken gördü Kemal.Altı yıl sonra mezarlığa uğramak nasip olmadı çünkü o da o mezarlardan biriydi artık. Ruhunun bedeninden çıkması anında o sadece karısına ve kızına kavuşmanın huzurunu yaşamış olmalıydı.
ÇİĞDEM KARAİSMAİLOĞLU
Ağustos /2023
NOT:Öykümü güne seçen seçki kuruluna ve okuyup beğenen herkese çok teşekkür ederim. Sevgi ve saygılarla...
YORUMLAR
bitmeyen hüzün,son bulan özleme dönüşmüş...
Çiğdem Karaismailoğlu
Ölüm bazen kurtuluş olur , acıları dindirir.
Güne gelen eserinizi ve sizi kutluyorum.
Saygılarımla...
Çiğdem Karaismailoğlu
Ölüm insanın bir boşluğu. Ya yakınlarının ölümü. Her adım başı boşluğa düşmek gibi. Bitmeyen hüznü sürekli yaşamak. Beklememdik kazayla da edebi yete kadar devam edecek bir hüzün. Kemal, yeniden hayat kurabilseydi. Her adım başı tutacağı bir dayanağı olacaktı. Eski hayatına ve eski yakınlarına öğle tutunmuş ki aile ağacı kökten kurumuş. Meyhane arkadaşlarıyla işte bir bahçelik tutunduğu kadarıyla ayakta kalabilmiş. Talihsiz yangın ve sonrasında ki kaza onu da almış ve boşluğa düşecek bedenide kalmamıştır. Bitmeyen hüzün bitmeyen sürekli esen rüzgara dönüşmüştür. Kutlarım.
Çiğdem Karaismailoğlu
Çiğdem Karaismailoğlu
Selam ve saygıyla...
Asla özlem duyulmayan tek gerçek ölümdür kimse kimseye kavuşmaz ölüm demek sonsuzluğa kadar ayrılık demektir güzel bir çalışma okudum kutluyorum
Çiğdem Karaismailoğlu
Harikasın Çiğdem.
Tüm yüreğimle tebrik ederim.
Sevgilerimle canım arkadaşım benim
Çiğdem Karaismailoğlu
Sevgimle Gülüm 🥰
Gerek mesleki gerek beşeri yamda gördüğüm
Çokça yaşanan dumanlı günlerle güneşli günlerin
akıcı anlatımlı bir paylaşımı yazana da seçenlere de
okuyan ve okuyacak olanlara da selamlar olsun
Çiğdem Karaismailoğlu
Tebrik ederim Çiğdem arkadaşım
Harika bir yazı
güne gelmesi mutlu etti beni
başarıların daim olsun arkadaşım
sevgiler güzel yüreğine
Çiğdem Karaismailoğlu
Sevgiler...