Gerçekliklerimiz Ne Kadar Gerçek ?
Belirli bir şey için öğretilen “bizim gerçekliklerimiz” aslının ne olduğu hakkında bilgi sahibi olmayan bizler ,Peygamberimizin eşyanın hakikatini bana göster duası ,bizim eşya hakkında ki fikirlerimizi belli bir zandan ve hayalden oluştuğunun belirli bir göstergesidir. Öğretilen gerçekliklerin aklımızın belirli sınırlarında dolmaya çalışan görüntüleri acaba akılı kalp
potasında eritip ,düşüncemizin sonsuz alemden gelmesi neyle açıklanabilir ?
Zamanın ve belirli bir kalıp olan aklımızın belirsiz olan ve bilinmeyen kalp ile bilinmesi yada zamanın ve mekânın olmadığı tam körlüğün olduğu ama mertebesinin aşılması acaba hangi kavramın doğuşunun izahatı olabilir ?
Elbette herkesin gerçeği olan ölüm . Aklın belli bir gerçeğe ölüme toplanması ve hayatın bu çizgide devam ettirilmesi hayal ve zandan oluşan düşüncelerin ölümünü gerektirir. Bu ölüm herşeyin ölümü gibidir. Sizin bulunduğunuz mekandan tüm düşüncelerinin aslının olmadığı gerçeği en büyük hakikati doğurur imanın kaynağı “huzur”.
Aklın belli bir gerçeğe toplanması (ölüm) kara delik gibi herşeyi kendisine çeker ölümü de öldürür bu huzurun huzurudur gerçeğin gerçeğidir imana iman etmektir .
Zamanın ötesinde felaha ermenin ancak ölüm gerçeğinin hayat bulması ve eşyanın hakikatinin ardında yokluk bilinci yatmaktadır bu bilinç aslımızın ademden (yokluk) geldiğimizi bu yokluk hem öncemizi hem sonramızı en önemlisi şuanımızı
var eden bir gerçeklik olduğunun idrakidir .
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.