KALPLER ANCAK
Peygamberimiz (S.A.S.); "Dua ibadetin özüdür." buyurmuştur.
Kur’an-ı kerimde, Dua edin, duanızı kabul ederim, hadis-i şerifte ise, Rabbiniz kerimdir, kendine açılan eli boş çevirmekten hayâ eder buyurduğuna göre, dertlerden kurtulmak, Allah (C.C.) tarafından sevilmek, mutluluğa kavuşmak istiyorsak dua etmeğe mecburuz.
İnanmamak bir çeşit yetersizliktir. “Yok” demek bir bakıma görememek, anlayamamak, sezememek demektir.
”Buffon 18. yüzyılda yaşamış olan bir Fransız bilginidir. Uzun ömrü canlıları incelemekle geçirmiş, "Tabiat Tarihi" adlı kıymetli eserini yazmıştır. 18. yüzyıl, insanın akla değerinden fazla değer verdiği, akıldan başka otorite tanımadığı bir çağdır. Filozofların asrıdır.
Bilginlerin ve filozofların, deney ve gözlem metotlarının ışığında gittikçe gelişecek olan ilim ve çoğaldıkça çoğalacak, güçlendikçe güçlenecek olan akıl sayesinde "gerçek"i bulabileceği, insanları mutlu kılabileceği sanılmıştır. Fakat tabiat perdeleri açılamamış, varlığın anlamı, hayatın sırrı çözülememiş, hiçbir bilgi, insanın yerini tutamamıştır.
Buffon tabiat olaylarına aşıktı. Canlıları incelerken Kâinatın gerçek azametini hissetmiş, durmadan araştırmış, araştırmaları birçok ilim adamına yol göstermiştir. Tabiatı incelerken insanın zayıflığını ve Allah (C.C.) in büyüklüğünü gören bu büyük bilgin, Hristiyan değil fakat koyu bir dindardır.
Aşağıdaki duada Buffon Allah’a "Siz" diye hitap etmektedir. Kendi kendine, düşüne düşüne bulduğu Allah’ına "Sen" demekten utanmaktadır:
"Ey… Tabiatı var eden tek varlık, kainatın kanunlarını düzen içinde sürdüren, Arş’ın sükûnu içindeki saltanatından, bütün sema kürelerini çarpışmadan, karışmadan, kudreti ile idare eden, bu muazzam hareketleri her an hareketsizliğin içinden çıkaran ve derin bir huzur içinde bu sayısız gökleri, sayısız dünyaları, tek başına idare eden Büyük ALLAH!
Bu huzursuz dünyayı da sakinleştiriniz artık. Bu da sessizliğe kavuşsun. Sizin sesiniz geçimsizliğin, savaşın, mağrur gürültülerini kessin.
Bütün varlıkların yaratıcısı, lutufkar ALLAH!
Şefkatli bakışlarınız bütün yaratıkları kuşatmıştır, insan ise sizin seçkin eserinizdir. Siz onun ruhunu, ölümsüz nurunuzdan bir huzme ile aydınlattınız, şimdi de onun kalbine aşkınızdan bir ok gönderiniz de nimetlerinizi tamamlayınız.
Bu İlâhi duygu her yöne yayılarak düşmanları dost edecektir, insan insana bakmaktan artık korkmayacaktır, öldürücü silâhı eline almayacaktır, savaşın kavurucu ateşi nesillerin kökünü kurutmayacaktır.
Şimdi zayıflamış, kırılmış, ermeden biçilmiş olan insan nesli yeniden filizlenecek, çoğalacaktır. Üstüne çöken belaların ağırlığı altında ezilmiş, kısırlaşmış, terk edilmiş olan dünya yeniden canlanacak, eski bereketini yine bulacaktır.
Biz de o zaman, ey lütufkar ALLAH!
Ona yardım etmek, onu işlemek, onu durmadan incelemek suretiyle size olan minnet ve hayranlık borçlarımızı her an ödemeye çalışacağız
1 . 18. yüzyılın ünlü düşünürlerinden biri de şüphesiz Voltaire’dir. Voltaire şairdir, filozoftur, tarihçidir, tiyatro yazarıdır, romancıdır. Yaşadığı çağın sanatını ve düşüncesini kendisinde toplamıştır. Aklı, ilmi, hürriyeti, bütün gücüyle savunan Voltaire’i, Hıristiyanlığı ve papazları yerdiği için dinsiz sayanlar olmuştur.
Oysa inançsız değildir. Voltaire hakkındaki şu hüküm, Sorbonne Üniversitesi Fransız Edebiyatı Profesörü Daniel Mornet’nindir: "Voltaire, Allah’ın ve ruhun varlığına inanır, fakat ruhun hür olduğundan şüphe eder..
Politikada aydın bir monarşi’ye taraftardır. Dinsiz hatta din ile ilgilenmeyen bir hükümeti asla kabul etmez, ancak papazların siyasa otorite üzerinde hiçbir tesiri olmamasını ister".
Her çağda olduğu gibi 18. yüzyılda da materyalist fikirlere kapılanlar olmuştur. Bunlardan bazıları Atheisme"e kadar varmışlarsa da bunu eserlerinde mümkün olduğu kadar gizlemeye çalışmışlar, toplumsal bir ahlakı öğretmek istemişlerdir.
Çünkü, inanmamak bir çeşit yetersizliktir. "Yok" demek bir bakıma görememek, anlayamamak, sezememek demektir. Esasen bu çağda dine saldırdığı iddia edilenler, dinden ziyade taassup dedikleri şeye saldırmışlardır.
Voltaire’in şu duası, sade onun kendi düşüncelerini ve kişisel arzularını değil, aynı zamanda yaşadığı çağın genel özlemini de özetlemektedir:
Ey… Bütün varlıkların ALLAH’ı ! Bizleri bu zor ve geçici hayatın yükünü birbirleriyle yardımlaşarak taşıyabilenlerden eyle.
Çelimsiz vücutlarımızı örten elbiseler, yetersiz lisanlarımız, gülünç adetlerimiz, eksik kanunlarımız, bize göre çok farklı.
Sana göre hiç farksız olan bütün sosyal durumlarımız arasındaki küçük ayrılıklar, insan denilen zerreleri birbirlerinden ayıran bütün ufak farklar, birer kin ve işkence işaretleri olmasın.
Seni övmek için güpegündüz mum yakanlar, senin güneşinin ışığını yeter bulanlara tahammül etsinler.
Seni sevmek gerektiğini anlatmak için elbiselerinin üzerine beyaz bir bez daha giyenler, aynı anlamı siyah yün giyerek anlatmak isteyenlerden nefret etmesinler.
Elbiseleri kırmızıya veya mor’a boyanmış olanlar, şu dünyada bir çamur yığınının küçük bir parseline hükmü geçenler, herhangi bir madenden birkaç yuvarlak kırıntıya sahip olanlar, büyüklük ve zenginlik bildikleri şeylerden gurursuz faydalansınlar
Başkaları da bunları kıskanmasın! Bütün insanlar kardeş olduklarını unutmasınlar" .
Hiç kimse dua etmek ihtiyacından kurtulmuş değildir. Çünkü, "Kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur ve sükuna kavuşur" .
İlyas Kaplan-redfer
YORUMLAR
Yüregine emegine saglik hocam
Miras kalmis bir iman yerine , arastirarak eserden müessire varan bir imana sahip olmaz cok daha saglam ve doyurucudur
redfer
Tahkiki iman sahibi olmak
herkese nasip olmaz
selam ve saygılarımla
Allah vardır.
Bütün mahlukatın sahibidir.
Meşru dileklerimizi Allah'a havale ederiz.
Allah'a karşı kibirli olma.
Rabb'im sonumuzu hayır eyle.
Müminlerle aramızı telif et.
Bu istifadeli yazınızdan dolayı Allah razı olsun.
Çok saygımla Üstadım.
redfer
Cümleten Allah razı olsun.
Selam ve saygılarımla