Anlatmak İsteyince, Anlatamıyorum
…
Üzüyorsunuz beni anne, hep üzüyorsunuz.
Artık 11 yaşındayım. Ama yine de üzüyorsunuz...
Ya niçin anlamıyorsun, anne ya?
Sana gelince, babamı çok özlüyorum.
Babadayken, seni çok özlüyorum, anlıyor musun?
Ama bunu… size anlatmak isteyince, anlatamıyorum.
Sanki sesimi kaybediyorum, kısılıyor sanki... İşte o zaman, anlatmak istediğimi anlatamıyorum...
Üstelik siz de hiç duymak istemiyorsunuz, çünkü hep iş yapıyorsunuz.
Hiç yanıma oturup beni dinlemiyorsunuz.
Ben kararımı verdim, anne:
Bana artık oyuncak almayın. Ben büyüdüm!
Siz var ya siz! İstediğim yemekleri yapmakla, mutlu olduğumu sanıyorsunuz
Ama yanılıyorsunuz, anne.
Kendinizi yanıltmamak için bunu yapıyorsunuz. Artık bundan eminim...
Siz mutlu olmak için kendinizi kandırıyorsunuz ya; bu arada benim de mutlu olacağımı sanıyorsunuz.
Hem mutsuzluğunuza, hem de mutluluğunuza beni sebep olarak görüyorsunuz.
Keşke doğurmasaydın beni, anne. Ne zaman doğacağıma ben karar verseydim keşke. Rahmindeyken
sesimi duyarmıydın sahi?
Annecim ya! Anlamaya çalış, lütfen!
Ben böyle her hafta sırt çantası gibi taşınmaktan bıkkktııım, anlıyor musunuz?
Ben istediğim gibi yanınızda uyumak istiyorum. Ayrı odalarda değil, anne…
Ben bana sarılmanızı istiyorum; çünkü ben hep üşüyorum.
Benimle oynamanızı,
Benimle gülmenizi,
Benimle şakalaşmanızı istiyorum.
Ben istediğimde de, beni rahat bırakmanızı istiyorum.
Her perşembe günü ”çantanı hazırla! Yarın okul sonrası baban alacak” demenden bıktım, anne...
Ben her gece rahat uyumak istiyorum. Perşembe günleri de üzülmeden uyumak istiyorum.
Sen görmeden ağlamaktan bıktım, anlıyor musun, anne?
Neden hep siz karar veriyorsunuz?
Neden benim istediğim gibi olmuyor?
Ben artık hafta sonları da seninle olmak istiyorum.
Hiç uyandırılmadan, kendim uyanmak istiyorum.
Sen kahvaltıyı hazırlarken mutfakta, o sesleri duymak istiyorum. Radyonun sesini duymak istiyorum. Ayak seslerini duymak istiyorum...
Keyfimce gelip günaydın demek istiyorum mesela. Bana mutfakta sarılmanı istiyorum.
”Hadi bakalım! Acele et, geç kalıcaksın okula!” sözlerini duymaya mecbur kalmadan, anlıyor musun anne?
Madem beni çok seviyorsun, bırak sende kalayım hep, lütfen anne, lütfen...
Konuş babamla! O gelsin burada görsün beni, olmaz mı?
Hem beraber yemek yemiş oluruz.
Beraber oyun oynamış oluruz.
Sinemaya, gezilere de birlikte gideriz, olmaz mı, hı?
Ben babamı seviyorum, ama seni de seviyorum, anne.
Siz hiç de, benim sizi sevdiğim kadar sevmeyin birbirinizi.
Ama ben, ikinizi de bir arada istiyorum; çünkü bıktım anne, yoruldum hep ayrı yataklarda uyumaktan.
Buradayken babamdaki eşyalarımı özlemekten bıktım.
Babamdayken de zürafamı özlemekten…
Hem biliyor musunun anne; babamdayken senin kokunu özlüyorum.
Sendeyken de babamın kokusu kayboluyor. Artık istemiyorum böyle olmasını, tamam mı?
Madem bana ”sen çok büyüdün!” diyorsunuz; o zaman şimdi karar veriyorum.
Ben sizin kararlarınızı kabul ediyorum, di mi? Eee! O zaman siz de benim kararlarımı kabul etmek zorundasınız.
Farkında mısın anne: ben sizden küçüğüm diye, aldığım çoğu kararları siliniyorsunuz listeden. Neden?
Hani düşünceler önemliydi? Sizin düşündükleriniz önemli, biliyorum.
Peki benim düşüncelerim neden önem taşımıyor? Söyler misin, neden?
Benim 11 yaşında olmam yetmiyor mu? İlle 18 mi olmam gerek? Hem sizin doğru düşündüğünüze kim karar veriyor? Kral mı? Bush mu? Papa mı, Gaddafi mi, ha?
Madem siz benim ne yaptığıma karar veriyorsunuz; ben de sizin ne yapacağınıza karar vermek istiyorum artık. Lütfen hayır deme, anne. Lüüütfeeen!
Aa! Anneee! Neden ağlıyorsun? Kötü bişi mi dedim ha?
Ama anne! Anne, hı! Söylesene, Neden ağlıyorsun yine?
Konuşsana anne?
Sarılabilir miyim, annecim?
H. Korkmaz 2003 Sthlm
YORUMLAR
Ah o ayriliklarin en büyük çilesini cocuklar çekiyor işte maalesef hayat boyu derin izler bırakarak körpe zihinlerde telafisi mümkün olmayan psikolojik rahatsızlıklara meydan verip ilerde. Önemli bir konuya deginmissiniz kutluyorum değerli dost şairim
Tüya
Çok teşekkür ederim vakit ayırıp okuduğunuz için.
Saygı ve selamlar olsun çokça..